Bölüm Otuz Altı

1.1K 51 2
                                    




Öldün mü? Tarzında mesajlarınıza cevap veriyorum. HAYIR ÖLMEDİM. Biliyorsunuz ki onlarca kitap üzerinde çalışıyorum hatta birkaç hafta önce iğrenç bir sınava girdim. Adı YKS iğrençtiiiiiiiiiiiiiii. Çok kötüydüüüüü. Moraller bozu yani anlayacağınız. O yüzden bu kızı güldürmek için oy verip yorum yaparsanız o da peş peşe üç bölüm atar. Ve yakında melisateksari hesabımdan bomba bir haber paylaşacağım vaziyet alın. 


Hastaneden çıktıktan sonra otobüse binip Aslı Teyzelere gitmiştim tekrar. Sare Ablayla yarın Atlas'ın psikiyatriste gideceğimizi söylemiştim bana yardımcı olması için. Sare Abla, Selim Abinin dediklerini aynı şekilde söylemişti bunu ona söylediğim de 'Ruh eşim işte ben gideyim de kocamı göreyim.' Demişti. Arkasından sadece kıskançlıkla bakmakla yetinmiştim. Şimdi de Selenlerin odasın da yataklarında oturup bir türlü seviye geçemediğim lanetli oyunu oynuyordum. Bütün haklarım bitmişti ama sadece bir tane şeker patlamamıştı sinirle yastığı alıp ağzıma bastırdım sonra da tüm gücümle çığlık attım. Nasıl olurdu ya sadece seviye atlamam için bir tane şeker kalmıştı ama Allah'ın belası hakkım kalmamıştı. Yardımcı bir tane ekipmanımda yoktu!

Oyuna söverken yatakta hırçınca tepindim.

Kapı açıldığın da tepinmeyi bırakıp gelen kişiye baktım. Selen hızlı hareketlerle yanıma geldi. Telaşla yatakta doğruldum.

''Ne oldu? Ne bu telaş?'' dedim şaşkınca.

Odanın içinde deli danalar gibi tepinirken bana döndü ''Gök- Gökhan geliyor dosya mı ne gösterecekmiş bana telefonla konuşurken annem duydu yanımdaydı telefona yaklaşıp 'Gel Gökhan oğlum gel bizde çay içiyorduk.' dedi. Sonra Gökhan da 'Kaçırır mıyım Aslı Teyze hemen geliyorum.' dedi.'' telaşla dediklerinden birkaç şey anladığım da sinsice gülerek ayağa kalktım.

''Tamam, sakin ol. Sen niye bu kadar heyecanlandın?'' dedim imayla.

Anide durup aynadan kendine baktı. ''Ben niye heyecanlanayım anasını satayım? Heyecan filan yok! Hem neden heyecanlanayım ki? Hah! Saçma çok saçma hem de.'' dedi sinirle.

Gülerek ''Sakin ol şampiyon bir şey demedim.'' dedim.

Sinirle bana baktı ''Deme zaten bir şey.'' Dedi

Gülerek kafamı iki yana salladım. Her hareketinden belliydi Gökhan'dan hoşlandığı ama Selen prensesimiz kaçmaya çalışıyordu. Kaçan biri olarak söylüyordum ki kaçsak da bir faydası olmuyordu. Gönlümüz neyi seçeceğini bize sormuyordu. Her kim olursa olsun birine kaptırıyorduk. Bazen çok acı çekiyorduk, bazen çok yara alıyorduk hatta bazen haberi dahi olmuyordu ama yine de âşık oluyorduk. Aşk da öyle bir şey değil miydi? Küçükken eski evimizde Ayşe Abla diye bir kız varmış Ercan diye bir abiye âşıkmış. Ercan Abi mahallenin reislerinden biriymiş ve Ayşe Abladan haberi yokmuş. Annem ne zaman anlatsa hayranlıkla dinliyordum. Ayşe Abla anneme aynı bu şekilde demiş.

Beni bıraktı,

Hayallerimi bıraktı,

Düşmeyeyim diye tutunduğum el elimi bıraktı...

Beni istemiyordu ama gözlerime bakıyordu nasıl bir acımasızlıktı bu?'' demiş.

Ercan abi mahalledeki birkaç kişiden duymuş Ayşe Ablanın onu sevdiğini ama bir şey söylememiş. Bir gün bir haber gelmiş Ercan Abi evleniyor diye. Ayşe Ablayla koşmuş bakmışlar gerçekten de evleniyormuş ama nasıl mutsuz nasıl hüzünlüymüş. Sonra Ayşe Abla en arkada bir sandalyeye oturmuş izlemiş öylece müzikler değişmiş, halaylar çekilip oynanmış ne Ayşe Abla kalkmış yerinden ne Ercan Abi. Sonra bir haber daha gelmiş evlendiklerinin ertesi gece Ayşe Abla ve Ercan Abi kaçmışlar. Meğer Ercan Abide Ayşe Ablayı seviyormuş ama babası Ercan Abinin evlendireceği kızın babasına borçlu olduğu için zorla evlendirecekmiş. O zamanlar babaya itiraz edilemediği için kabul etmiş. Bir daha da haber alınmamış ikisinden de. Yani demem ki o ki gönül işi her zaman güldürmüyordu. Araya ayrılık, keder, hüzün, nefret her şey giriyordu.

GÖNÜLÇALAN - RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin