Bölüm Altı

3K 143 16
                                    

Sabah herkesi şaşırtarak annem ve alarm olmadan kalkıp güzelce kahvaltımı yaptım. Annem ne kadar bu değişik halimden korksa da babam gayet mutlu oluyordu. Kahvaltı bittikten sonra Çağatay'la atışarak tuvalette dişlerimizi fırçaladık. O bana ağzında macunları atarken bende ağzımı yıkamak için açtığı musluktan sular fırlatıyordum.

Ta ki annem gelip bizi terlikle kovalamaya başlayınca kadar. En sonunda kazasız belasız babamın arabasına bindik Çağatay öne oturup radyoda uğraşırken apartmanın kapısı açıldı ve ela gözlü çocuk çıktı.

Babam camdan 'Atlas 'diye seslendiğinde daha ne kadar şaşırabilirim bilmiyordum. Atlas denilen ela gözlü çocuk arabaya doğru ilerlerken ayakkabımın ipi açılmış gibi kafamı eğdim, dün ki olaydan sonra utanıyordum. Çağatay saçımı çekip beni bağırtırken Atlas'ın cama yaklaşmasıyla sesimi kestim. Babam ve Çağatay'la konuştuktan sonra bana bir kere bile bakmadı. Hah! Çok da umurumda! Babam gideceği yere bırakmak istediğini söylediğin de reddedip kendi arabası olduğunu ve gidebileceğini söyledi. Teşekkür edip gitti. Babam arabayı çalıştırdıktan sonra babama nereden tanıdığını sordum.

'' Sen daha annenin karnında 4 aylıktın benim tayinim Elâzığ' a çıkmıştı. Orda görev yaparken babası çalıştığım okulun müdürüydü. O zamanlar Atlas üç yaşında filandı. Bir hafta önce Atlas'ın babası Kürşad beni aradı ve İstanbul'a geleceğini, bildiğim temiz bir evin olup olmadığını sordu. Bende bizim evi tarif ettim yıllar sonra dostum ve ailesinin gelmesi beni çok mutlu etti.'' dedi ben şoklar içinde onu dinlerken. Babamın Kürşad adında bir arkadaşı olduğunu birkaç kez duymuştum ama bu kadar olayların olduğunu bilmiyordum. Çağatay'ın okulunun önüne geldiğimizde vedalaşarak indi. Babam beni okula bırakacağı sırada Galatasaray – Fenerbahçe hakkında tartışıyorduk. Babam koyu bir Galatasaraylıydı, Çağatay Beşiktaş fanatiğiydi ve bende Fenerbahçe aşığıydım. Konuşa konuşa okula geldiğimizde yanaklarını öpüp arabadan indim. Beraber okula doğru ilerlerken babam sakin bir sesle ''Dün tarih hocan beni aradı gevezelik yapmışsınız yine.'' Dedi.

İçimden saydırırken kirpiklerimin altından babama baktım ''Ders anlatsa bir şey demeyeceğim ama askerlik anılarını anlatıyor sınava bir hafta kala da konu yetiştirmeye çalışıyor! Ne yapalım?'' dedim hararetle.

Okulun içine girmiş öğretmenler odasının önündeydik anlayışlı bir tavırla bana baktı ''Tamam haklısın ben konuşacağım müdürle yeni bir tarih hocası şart oldu artık. Önemli bir sınava gireceksiniz hayatınızı riske atamayız.'' Dedi.

Sevinçle yanağını öptüm babam dünyada ki en iyi babalardan biriydi. Biraz gülüştükten sonra vedalaşarak bizim sınıfa çıktım. Selen ve Seline dünden başlayarak bütün olayları anlattım. Selin'den daha önce neden anlatmadığım için biraz hırpalandıktan sonra Buseye döndüm.

''Kız saçaklı ders ne?'' dedim omuzuna vururken.

Sinirle kaşlarını çattı ''Saçaklı ne be?'' dedi.

''Sus kız!'' dedim.

Saçlarını düzelttikten sonra ''Felsefe.'' dedi.

Felsefe dersini duyduğum da uçarak ön sıraya geçtim sınıftakiler halime gülünce omuz silktim. Ders felsefeydi yani Oğuzhan hocayaydı. Okulda en sevdiğimiz hocalardan biriydi. Adam hem ultra yakışıklı hem anlayışlı hem de çok yakışıklıydı. Ama maalesef mükemmel derece de bir nişanlısı vardı. Sınıftaki bazı andavallar kendi halinde uğraşırken bende Selen'e laf attım. Yerimde duramıyordum yahu! En sonunda kapı açıldığında sınıftaki uğultular kesildi. Hepimiz ayağa kalkerken Oğuzhan Hoca sınıfla selamlaşıp yerine geçti. Yoklamayı aldıktan sonra ayağa kalkıp sıraların arasında gezmeye başladı.

GÖNÜLÇALAN - RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin