Bölüm Otuz

1.5K 63 1
                                    


Yeni bir güne adeta Meryem Uzerli edasıyla tükenmişlik sendromuna yakalanmış bir şekilde açtım gözlerimi. Ellerimle gözlerimi kaşıyıp gerindim yatakta. Halsizce yataktan çıktım. Katlanan paçamı düzeltmeye çalışırken çıktım odadan. Evde ses yoktu, Çağatay'ın yatağı da boştu yine neredeydi bunlar? Banyoya girip işlerimi hallettikten sonra canavara dönen yüzüme aynada dil çıkardım. Mutfağa büyük bir umutla girdim ama bomboş masa görünce ayaklarımı yere vurdum. Sakinleştikten sonra masanın üzerinde ki not çekti dikkatimi. Elime aldığımda annemin el yazısıyla karşılaştım.

Baban işte, ben ve Çağatay da yengenlerdeyiz. Yemek yapmadım hayatta kalmaya çalış...

Sinirle kâğıdı parçalara ayırdım. Sakinleşmek adına derin derin nefesler aldım. Ben gerçekten bunların üvey evladı filan olmalıydım. Söyle söylene buzdolabından yumurta ve kaşar çıkardım. Yumurta yemekden yakında tavuk sesi çıkartıp yumurtlayacaktım. Bol kaşarlı yumurta yaptıktan sonra masaya bıraktım. Domatesleri de eciş bücüş doğradıktan sonra masaya bıraktım. Masadaki ekmeği kopartıp yumurtaya bandırdım. Kaşar uzayınca keyifle gülümsedim. Tavadaki son parçayı da ağzıma attıktan sonra arkama yasladım. Karnımı doyurmuştum o yüzden keyifle kalkıp banyoya girdim. Aynadan yüzüme baktım ağdaya ihtiyacım vardı. Banyo dolabından ağda kutusunu aldıktan sonra tüpte erittim. O eriyene kadar kirlettiğim bulaşıkları makineye dizdim. Sonunda işler bittiğinde tekrar banyoya döndüm. Yüzümdekilerden kurutulduktan sonra ağdayı aldığım yere geri koydum.

Kıyafetlerimi çıkardıktan sonra uzun bir banyo keyfi yaptım. Sonunda bittiğinde bornozuma sarılarak çıktım. Odama geçip kıyafetlerimi giyindikten sonra saçlarımı bağladım. Makyaj masama oturduktan sonra yüzümü nemlendirdim. Tam bu sırada telefonum çalınca peçeteyle elimi sildim. Yatağın kenarında ki telefonumu aldım. Arayan Atlas Okyanusuydu. Gülümseyerek açtım.

''Alo?''

''Alo güzelim hazır mısın?''

Aynadan kendime baktım. ''Hayır.''

''İyi bende yeni kalktım. Bir saate kadar çıkarız.'' dedi. Dolabımı açıp kıyafetlerime göz attım.

''Nereye gideceğiz?'' dedim.

''Sürpriz ama gideceğimiz yer biraz soğuk.'' Kafamı salladım.

''Tamam, ben hazırlayanım artık görüşürüz.'' dedim.

Güldükten sonra ''Görüşür müyüz gerçekten?'' dedi sesini incelterek.

Şokla durdum. Atlas kahkaha atarken utançla bağırıp kapattım telefonu. Ne yapacağımı bilmez halde kalakaldım. O rezaleti unutmamıştı. Biraz sakinleştikten sonra dolaptan siyah bir pantolonla siyah örgü, boğazlı bir kazak aldım. Onları giydikten sonra kıvırcık saçlarımı açık bıraktım. Atlas'a neden Atlas Okyanusu diyorum biliyor musunuz? Atlas bir okyanus gibi derin bir adamdı. Ona her baktığımda farklı bir şeyle karşılaşıyordum. O uçsuz bucaksız bir okyanustu. Okyanusumun rengi mavi değil elaydı. O okyanustan hiç çıkmak istemiyordum bir ömür o okyanusta yaşamaktı benim niyetim.

Aynadan sırıtan suratımı görünce kendimi düzeltmeye çalıştım. Boş ver be Zeynep senin bir sevgilin var. Çocuk hem yakışıklı hem kaslı hem de doktor. Sırıt be Zeynep sen sırıtmayacaksın da bakkal Niyazi mi sırıtacak?

İçimden hiç makyaj yapmak gelmiyordu. O yüzden boş verdim. Telefon ve küçük cüzdanımı kabanımın cebine attıktan sonra çekmeceden orta büyüklükteki yuvarlak küpeleri kulağıma taktım. Aynadan son kez kendime baktıktan sonra kabanımı alıp çıktım. Gözlerim bir anda tırnaklarıma kaydı. Küçüklükten beri tırnaklarıma çok özen verirdim. Çok fazla uzatmayı sevmezdim. Koltuğa geçip oturdum. Telefondan şeker patlatmaca oyununu açıp oynadım. Olduğum seviyeyi geçemeyince sinirle kaşlarımı çattım. Lanet oyunda seviye atlamadan asla çıkamazdım.

GÖNÜLÇALAN - RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin