Bölüm On Dört

2K 89 3
                                    

Bir saatlik yolculuk sırasında o şarkıdan sonra dinlememiştik. İkimizde derin düşüncelere dalmıştık. Kırmızı ışıklarda durduğumuzda Semihlerin arabasına bolca laf atmıştık. Araba durduğunda rahat nefes verdim. Ne kadar ön koltuğa otursam da o kadar yol midemi bulandırmıştı. Atlas'la ikimiz arabadan indikten sonra Selinlerle birlikte deniz kenarında geldiğimiz mekâna girdik. İçerisi çok kalabalık değildi. Şık ve şirin bir yerdi. Tahtadan sandalye ve masalar vardı. Masaların üzerinde küçük mumlar vardı. Her masanın yanında duvara gelecek şekilde ayarlanmıştı ve turuncu ışıklı led ışıklar vardı. Kızlar olarak beğenmiştik. Selin buraya ait kıyafetimiz olmadığı için hayıflanırken hepimiz duvar kenarındaki masalara geçtik.

Garson beklemeden geldiğinde hepimiz lahmacunda karar kıldık. Selen sanki iki kebap gömen kendisi değilmiş gibi sabırsızlıkla lahmacunları bekliyordu. Semih ve Atlas iş hakkında konuşmaya başlamasıyla Selin'le birlikte etraftaki insanları inceliyorduk.

''Şu karşıda ki kadına baksana siyah elbisenin altına yeşil stiletto giymiş. Yuh bu kadar zevksizlik olamaz.'' dedi dehşetle. Ona kıkırdarken Atlas'ın sandalyemin arkasına kolunu koymasıyla ona baktım. Farkında değilmiş gibiydi. Gülümseyerek kızlara baktığımda imayla bana baktılar. Sonunda garson gelirken herkes sessizce yemeye başladı. Arada sırada Atlas'la göz göze geldiğimizde göz kırpıp yemeye devam ediyordu. Dördüncü dürümden sonra elimi şişmiş karnıma götürdüm. Atlas altı, Semih on, Selen beş ve selinde dört tane yedikten sonra bir de künefe söyledik. Künefeler gelince tabağımın yanında kâğıt görünce elime alıp açtım. Masadakiler anlamsızca baktığında sesli bir şekil de okudum.

'Senin kadar tatlı değil önündekiler. Tanışabilir miyiz güzellik?' Dedim.

Şaşkınlıkla etrafa bakınca Atlas hızla ayağa kalktı. Sandalyesi gürültüyle yere düştüğünde umursamayarak öfkeli bakışlarını etrafta gezdirdi. O sırada çapraz masamızda bir genç adam gülümseyerek bana baktığını fark edince Atlas hızla oraya yöneldi. Telaşla bizde peşinden gittiğimizde olay çıkmaması için dua ediyordum.

''Sen mi gönderdin o kâğıdı?'' dedi tehditkâr tonda. Sanki evet dese adamı buraya gömecekti. Sinirli ayrı yakışıklıydı. Gözlerimi devirdim, sırası mı Zeynep?

Adam ayağa kalktığında yuh çekmeden edemedim. Oturduğunda belli olmayan boyu ve kasları ayağa kalkınca belli etmişti. Arkadaşları da kalktığında kızlar olarak geriye adım attık. Semih ne olur olmaz diye Atlas'ı kolundan tutmuştu.

'' Evet. Sorun mu var?'' dedi özgüvenle. Yüzümü buruşturdum. Yanımda iki tane erkek vardı. Onları geçtim bir kadına böyle küstahça davranamazdı.

Atlas sinirle gülerek kafasını salladı.

'' Var ve tek çözüm yolu Bismillah.'' dedikten sonra çocuğa öyle bir kafa attı ki. Arkasındaki üç masayı devirdi. İnsanlar çığlık atarken bazıları polisi aramaya kalkıştı. Öne atladığın da kolunu tutmaya çalıştım ama çok geçti.

''Ulan masada iki tane adam var. Hadi onu geçtim. Bir kadına böyle bir davranış da bulunur mu ha pezevenk? Senin annen kardeşin yok mu? Aynısı onlara yapılsa ne yaparsın lan sen?'' dedi sinirle bağırarak. Adam tepki olarak birkaç saniye baygınca baktı ve sonra kafası arkaya düştü. Selin korkuyla çığlık attığında Atlas adamın yakalarını bırakarak geri çekildi. Arkadaşları ilk saniye şoku atlatır atlatmaz Atlas ve Semih'e saldırınca son gördüğüm Selen 'in sandalyeyi alıp bir adam doğru fırlatması ve Selin'in Semih'e yumruk atan kişinin kafasını ısırmasıydı.

*****

Kolumu demir parmaklarının arasında Atlas'ın gözüne tutuyordum. Evet karakoldaydık. Kavga gitgide büyüyünce polisler gelmiş ve bizi doğru düzgün ifade vermediğimiz için akıllanalım diye buraya tıkmıştı. Gözlerimi tekrar etrafa çevirdim. Semih ve Selin birbirlerinin yanağını okşayıp yeni yerler keşfettikleri için kıkırdıyorlardı. Gözlerimi devirdim. Selen demirlere kafasını yaslamış gözlerini kapatmıştı. Onun da kaşında yaralar vardı onunla da ilgilenmiştim tabi ki. Allah'tan nöbetçi polis insaflı çıkmıştı da buz, yardım çantası vermişti. Kızlar olarak yaşımın on sekizden küçük olduğu için ailelerimize haber verilmişti. Bıkkınlıkla nefes verdim. Kim bilir nasıl ceza vereceklerdi. Karşımız da o adam ve saz arkadaşları vardı. Hepsinin yüzü gözü kan içindeydi. Hiçbir polis yardım etmemişti. Bana sözlü taciz vukuatından sonra polisler onlara çok kötü davranmıştı. Gözümün önüne polisler gelmeden önce Selin'in Semih'e yumruk atan çocuğun kafasını ısırması gelince kıkırdadım. Atlas'ın ela gözleri hızla beni buldu.

GÖNÜLÇALAN - RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin