Bölüm On Üç

2.2K 92 13
                                    

Kapının kenarında sinsi bir gülümsemeyle yüzüme bakan Çağatay'ı görünce şansıma küfrettim. Bir kere ya bir kere şu şansım bana gülsün ve ben mutlu bir şekilde odama gitseydim.

'' Görüşür müyüz gerçekten?'' Sesini incelterek beni taklit etti. Yüzümü buruşturdum.

'' Demek bizim sümüklü böcek Atlas reisten hoşlanıyor.'' dedi halen yüzünde duran sırıtmayla.

İnkâr edecekken parmağını dudağıma bastırdı.

'' Hayır hayır.'' Dedi dudağımın üzerinde ki parmağını kaldırıp havada sallarken. Parmağını kırma işlemi gözümün önüne gelirken dişlerimi sıktım.

'' Hiç boşuna inkâr etme sümüklü böcek. Bu kulaklar bizzat kendisi duydu.'' dedi kulağının memesini sallarken.

Dişlerimin arasından tısladım '' Ne istiyorsun?''.

Elini çenesine götürüp düşünür gibi yaptı. Bu hallerimden zevk aldığı o kadar belliydi ki. Karar verememiş gibi yüzüme baktı.

''Eh ben biraz düşüneyim.'' dedi keyiften dört köşe bir halde.

Ters ters yüzüne baktıktan sonra çocuk odasına geçtim. Okuldan çıkmadan önce giydiğim siyah kot pantolonu ve kırmızı tüylü kazağımı çıkardım. Pijamalarımı giydikten sonra varlığını unuttuğum telefonu çıkardım çantamın içerisinden. Bizim gruptan yüzlerce mesaj vardı. Kesinlikle meraktan kudurmuşlardı. Konferans yaparak ikisini de görüntülü aradım. Saniye geçmeden cevapladılar ve aynı anda bağırdılar.

'' ANLAT!''

.......

Gece boyunca kızlarla konuşmuştuk ve haliyle uyuyamamıştık. Annemler eve gelince bir ara vermiştik. Aldığım tarif kitapları vermiştim. Çok mutlu olmuştu. Hele Ceren teyzeye aldığımı duyunca daha çok sevinmişti. Çağatay' a her ne kadar çizgi romanları vermek istemesem de acımıştım. Sinsi bakışlar eşliğinde almıştı. Annemde imalı imalı Atlas'la ne yaptığımızı sorunca hızla odama kaçmıştım. Hafta sonu çok çabuk geçmişti. Atlas iki gün nöbetçiymiş. Öyle demişti Ceren teyze. Pazartesi sabahı okula gitmek için hazırlandıktan sonra ayakkabılarımı alıp kapıyı açtım. Üst kattan gelen adım seslerini duyunca kafamı kaldırdım. Atlas üzerinde siyah kot pantolon, siyak bir kazak ve üstüne de gri bir palto giymişti. Titrek bir nefes verdim. Beni fark ettiğinde gülümseyerek konuştu.

''Günaydın komşu kızı.'' dedi. Hem gülümsemesine hem yakışıklılığı sayesinde beynim işlemini kaybetme kıvamına gelirken annemin sesiyle kendime geldim.

''Zeynep, kız sen yine mi kapıyı açık bıraktın? Ev buz gibi oldu! Kız kime diyorum? Aaa Atlas!'' Annem yine beni azarlama görevinden sonra Atlas'ı fark etmişti.

''Günaydın Hale teyze.'' dedi Atlas inci gibi dişlerini sergileyerek. Bu çocuk nasıl bu saatte mutlu oluyordu yahu?

Annem ''Günaydın yavrum, işe mi?'' Atlas kafasını salladı. Annemin duaları ve bolca imalı bakışları eşliğinde sonunda apartmandan çıkabilmiştik. Merdivenlerden inerken fark ettiğim Atlas'ın elinde ki çöp poşetiyle aklımdan bir hayal canlanıverdi gözümün önünde.

Atlas kapıdan çıkıyor. Ben hamileyim ona ceketini giydirdikten sonra şirin gözlerle yüzüne bakıyorum gülerek kafasını sallıyor. Mutfağa gidip çöp poşetini alıyorum. Yavaş yavaş ilerleyerek kapımın önünde bana ''Yavaş yürü güzelim'' demesiyle gülümsüyorum. Elimde ki çöp poşetini aldıktan sonra önce alnımdan öpüyor. Sonra da avuç içini karnıma yaslayıp '' Görüşürüz meleklerim'' diyor.

GÖNÜLÇALAN - RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin