Bölüm Yirmi Dört

1.7K 63 4
                                    

Atlas'ın ve benim yaptığımız itiraftan sonra Selen ve Selin yanımızda olduğu için büyük bir kıyamet koparmışlardı. Ben kamı Atlas'ın göğsüne gömmüştüm o da beni gülerek saklamıştı. Selen ve Selin tuvalette her yerimi morartana kadar vurmuş ve ağzımdan bir iki laf alabilmişlerdi. Sonun da muradımıza ermiştik. İlerleyen saatlerde artık herkes yorgunluktan oturmuştu. Yavaş yavaş kalkmaya hazırlanırken o beklenmeyen haber geldi. Atlas'ın telefonu çaldı. Ceketinin cebinden uzatıp ona verdim. Gülümseyerek elimden alıp açtı arayan Ceren Teyzeydi.

''Efendim anne?''

''...'' Atlas telefon da ne duyduysa yüzü kireç gibi oldu. Korkuyla yüzüne baktım. Telefonu kapatıp bana baktı.

Zorlukla yutkunduktan sonra ''Babam-Babam kalp krizi geçirmiş. Şu an ameliyathanede.'' dedikten saniyeler sonra herkes koşarak arabalara geçmiş ve hızla hastaneye sürmeye başlamışlardı.

Arabayı o kadar hızlı kullanıyordu ki yan taraflarımızda olan hiçbir şeyi göremiyorduk. Sakinleşmek adına derin bir nefes verdim.

''Atlas, anlıyorum endişelisin ama biraz yavaş mı gitsen? Kaza yapabiliriz.'' dedim yumuşak sesle. Bana bakıp tekrar önüne döndü bir şey demeden hızını az da olsa yavaşlattı. Yarım saatlik yol o kadar hızla on beş dakikaya inmişti. Koşarak hastaneden içeri girdik. Atlas danışmaya gidince takip ettim.

''Serap, babamı getirmişler buraya nerede?'' dedi telaşla. Serap denilen kız bilgisayarda birkaç şeye bastıktan sonra ''Ameliyathane beşte hocam.'' dedi. Atlas hızla asansörlere koşmaya başlayınca yanına gittim. Asansörde ameliyathane katına bastığında destek çıkmak için kolunu tuttum. Bana buruk bir gülümseme gönderdi. Asansörün kapısı açıldığında karşımıza ameliyathanenin kapısının önünde oturmuş Ceren teyzeyi gördük. Hızla yanına koştuk.

Bizi fark ettiğinde ''Atlas, baban'' dedi ağlayarak. O neşeli olan kadın resmen çökmüş bir haldeydi. Saçları dağılmış ve üzerinde pijamaları vardı. Üzerimdeki kabanımı çıkartıp omuzlarına sardım. Ceren teyze kafasını Atlas'ın göğsüne koymuş hıçkırarak ağlıyordu. Benimde gözlerim dolarken koridorun başında annemleri gördüm. Annem telaşla yanımıza geldiğinde Ceren teyze anneme sarıldı bu sefer.

Atlas ''Hale Teyze sen anneme bakar mısın? Ben içeri gireyim.'' dedi sesi titrerken. Annem hızla kafasını salladı. Atlas içeriye geçtiğinde kapılar kapanana kadar ardından baktım. Babamla birlikte dua etmeye başladık. Koridorda bizimkileri gördüğümde yanlarına gittim.

Hepsi aynı anda ''Ne oldu?'' dediler korkuyla.

''Bilmiyorum. Yeni geldik Atlas içeriye girdi. Saat çok geç oldu. İsterseniz gidin bir haber olursa sizi ararım.'' dedim kalabalığa gerek yoktu. Beni onayladıktan sonra geçmiş olsun deyip gittiler. Selin ve Selen gitmeyeceğiz diye tutturunca el mecbur kabul ettik. Asıl onların gitmesini istiyordum. Kötü olmalarını istemiyordum. Zaten zar zor atlatmışlardı tekrar o anıları yaşamak istemiyordum. Semih Selinle birlikte yiyecek içecek almaya kantine gitmişlerdi. Selen bekleme koltuklarında oturup boş gözlerle Ceren teyzeye bakıyordu. Annesi aklına gelmiş olmalıydı. Umutsuzca iç çektim. Kapılar açıldığında Atlas'ın yüzüne baktım. Yanında ki doktor omuzunu sıktıktan sonra gitti. Atlas bize döndü. Ceren Teyze Atlas'ı fark edince annemin yardımıyla Atlas'a koştu.

''Ne oldu? Kürşad iyi mi?'' dedi korkuyla.

Atlas'ın suskunluğu hepimizi korkutuyordu. ''Buraya geldiği zaman iki kere kalbi durmuş. Ameliyathanede de durdu. Kalbi dayanamayacak hale gelmişti artık. Ama çok şükür dayandı. 24 saat gözetim altında tutacağız. Bu 24 saatte ne olacağına o karar verecek.'' dedi zorlukla.

GÖNÜLÇALAN - RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin