Bölüm Sekiz

2.5K 83 8
                                    

Hastaneden bin bir zorlukla çıktığımızda annem salonda kanepeyi hazırlamıştı benim için. Selin de Semih'e haber vermişti. Yol boyunca annem ve Selin'in mahalledekilerin dedikodusunu dinlemiştim ve başım çatlıyordu. Annem ve Selin çok iyi anlaşıyordu. Annem ikizleri severdi. Babam kızların babası Fırat amca vefat ettiği zaman onlara çok yardımcı olmuştu. Hiçbir zaman yalnız bırakmamıştık. Annesi Aslı teyze eşini kaybettikten sonra çökünce kızlar hep annelerinin yanında olmuştu. Aradan geçen 3 yılın ardından Saraçoğlu ailesi kendini hızla toparlamıştı. Tabi ki acıları hala devam ediyordu ama ilk zamanla oranla azalmıştı.

Önümdeki bilgisayarda daha önce üç defa izlediğim 'Five feet apart otel' filmini izliyordum. İki hasta gencin hastanede yollarının kesişmesi ile değişen hayatlarını konu ediyordu. Kisttik fibrozis hastası olan iki karakteri anlatıyordu. Beni o kadar etkilemişti ki ilk izlediğim zaman bir hafta boyunca ağlamıştım. Her izlediğimde ağlıyordum gerçi. Annem mutfaktan çıkıp elinde meyveyle gelince gözyaşlarımı silip dikkatimi ona verdim. İzlediğim filmi bildiği için hiçbir tepki vermeden elindeki meyve tabağını bana uzattı.

'' Al bakalım Atlas, bol bol vitamin tüketmeni söyledi. Biraz ye ki güçlen.'' dedi. Gözlerimi devirip aldım elindeki tabağı. İçinde mandalina, çekirdeksiz üzüm ve elma vardı. Çekirdeksiz üzüm en sevdiğim meyveydi. Küçükken üzümün içindeki çekirdeklerden haberim olmayınca boğazıma kaçmıştı. Öksürmekten konuşamıyordum bile o yüzden çekirdekli üzüm yememeye o günden sonra başladım.

''Ne kadar kıymetliymiş senin şu Atlascığın. 'dedim imayla. Eve geldiğimizden beri dilinden düşürmemişti ismini. İmamı anlayıp gülünce halen devam eden filmi durdurup anneme döndüm. Meyve yiyene kadar ara verebilirdim. Annem gülümseyerek gözlerini uzağa dikti maziyi hatırlamış gibiydi.

'' Ah Zeynep, babanın tayini Elâzığ' a çıktığında o kadar korkmuştum ki. Bilmediğim şehir, kimseyi tanımıyordum yanımda babandan başka tanıdığım da yoktu. Ama gittiğim ilk saniyede sevmeye başlamıştım. O kadar sıcak bir yerdi ki. İnsanları hep bir birlik içindeydi. Karşı komşum Ceren, Atlas'ın annesi bana çok yardımcı olmuştu yabancılık çektiğim memlekette. Biz gittiğimiz zaman Atlas üç yaşındaydı. Sen daha doğmamıştın. O kadar anlayışlı ve iyi bir aile idilerdi ki. Hala öyleler Ceren ve Kürşad harika kendileri gibi bir çocuk yetiştirmişlerdi. Geçen hafta Ceren bana telefon edip Atlas'ın İstanbul da hastanede çalışacağını ve ev aradığını söylediği zaman o kadar mutlu olmuştum ki. Babanla hemen üst katı ayarladık onlar için.'' dedi özlemle. Babam ve annem, Ceren ve Kürşad amcadan bahsederken seslerindeki sevgiden anlaşıyordu ne kadar değer verdikleri.Daha tanımadan annem ve babamın anlatmalarıyla kanım ısınmıştı onlara karşı. Annemle biraz daha sohbet ettikten sonra mutfağa akşam için yemek yapmaya gidince bende biraz film izleyip ağladıktan sonra bizimkilerle konuşmak için gruba girdim.

BEYAZ MASA

Ben: Ölüyorum neredesiniz?

Hacıt Selen: Ağrın mı var?

Ben: Yok ama çok sıkıldım.

Selinovski: Akşam Atlas alır sıkıntını.

Ben: O ne demek öyle?

Hacıt Selen: Katılıyoruuuum.

Ben: Sende mi bürütüs?

Selinovski: Haklıyım çünkü.

Ben: Neyde haklısın acaba?

Selinovski: Atlastan hoşlanıyorsun.

Ben: İyice saçmaladın.

GÖNÜLÇALAN - RAFLARDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin