♥XVIII♥

1.8K 86 8
                                    

Hayatımda sınırlı kişiler için ağlamış,perişan olmuştum.Hep doğru kişiyi aramış ama bulamamıştım.Ne derler ayağa kalkmak için küçük düşüşler yasamalısın...Her doğru kişiyi arama çabam ne kadar boşa çıktıysa o kadar büyük düşüşler yaşadım. Ama bunların hiç birinin beni onunla karşılaşıracağına inanmazdım.O benim koruyucu meleğimdi.Tek sorun sadece doğru zamanda doğru yerlerde olamamıştık.Ama bilirdimki o hep oradaydı....yıldızlar gibi,göremezdiniz ama orada  olduğunu bilirdiniz. İşte Nico benim geçemi aydınlatan bir yıldız gibiydi...~~

                      ♤♤♤♤♤

Ellerimizi sanki bir kelepçe gibi  birbirine kenetlemıştik.Ormandan çıkarken herkes bize bakıyordu. Ama ilk defa bu bakışlardan rahatsız olmadım. Kendime daha çok güven gelmişti hatta.Daha sıkı sarıldım Nico'ya.Buna karşın oda saçıma ufak bir öpücük kondurdu.Gülümsedim.Onun o toprak kokusunu içime çektim.

"Kokun çok güzel."

Sırıttı ve saçımdan bir tutam alıp kokladı.

"Hmmm...sen de marshmallow gibi kokuyorsun.O kadar tatlısın ki."

Kızarmaya başladığımı giydiğim siyah kazağın birden dar gelmesiyle anladım.Hayatım boyunca çok iltifat almamıştım,eh dışlanmış bir kız olarak.Aslında sorunlarım sadece okulda sınırlıydı diyebiliriz.Eve geldiğimde bambaşka bir dünyaya geçiyordum sanki.Evimiz annemle benim saklı bahçemiz gibiydi.Onla birlikteyken bütün sorunlarımı unuturdum.Ütopyamda gayet mutluydum bana sorarsanız.

"Nico sana birşey söylemem lazım."
laf ağzımdan yanlışlıkla çıkmıştı.Çevir bakalım bunu hadi diye bağırıyordu iç sesim.

"Söyle bakalım. "

"Ya geçen gün Percy ne haltlar yedi gene?Annabeth arkasından koşturuyordu."beni ele verecek tek şey önceki cümlemi ciddiyetle söyleyip bu kadar aptalca bir soru sormam olacaktı galiba. Bana keskin bir bakış attı.Harika,radarına takılmıştım bile.

"Bence hiç tartışmayaļım ama ikimizde senin çok kötü bir yalancı olduğunu biliyoruz."

"Hiçte bile!"

"Gerçeği söyle."

"Hayır."bu lafım üzerine ölümcül bakışlarından attı. Ölmüş kadar olmuştum yani.

"Tamam ya söyleyeceğim!"zafer edasıyla sırıttı.Her hali çok tatlıydı.

"Sırıtmasana öyle!"diye çemkirdim.
Oda sadede gel canım sadede yüz ifadesini takındı.
Laf ağzıdan bir kere çıkar diye boşuna dememişler. Bir kere başladım mı devamını getirmek zorundaydım.

"Şey geçen ben bir rüya gördüm,senle tekrar birlikte olmadan önce,"durakladım çünkü geri kalan kısmını söylemekten çekiniyordum.Daha doğrusu gene beni böyle aptalca kehanetler yüzünden bırakacağından korkuyordum.O ise bana merakla bakıyordu.

"Gerçekleri öğrendiğimde herşeyin biteceğini söylendi. "

"Kim?"dedi başkalarının duymayacağı bir ses tonuyla.

"Şey,"nefes aldım. "Gaia,yani biliyorum buna inanmanı beklemi-"Dudakları benimkilere değdiğinde durdum. Daha doğrusu heyecandan ne dediğimi unuttum.

"Sana asıl gerçekleri söylememi ister misin peki?"dedi.Gözlerinde her hangi  bir öfke veya acı yoktu. Sadece sevgi vardı.

"E-evet"Alnını alınma dayadı. Nefesini tenimde hissedebiliyordum.Dudakları yerini değiştirdi ve kulağıma geldi.

"Bazen zor durumlarla karşılaşırız inanmak isteğimiz şeylere sığınırız.Onlarda senin bu yönün kullandılar.Ama şunu söyleyeyim tek bilmen gerken şey oun gerçekliği onun yarattığı yalanlar olduğu  Kristen."

~~~

Hades kulübesinin kapısını Percy tekmeleyerek açmasaydı iyi olabilirdi.Iceri birden birisidi girince ani tepki olarak yerimden fırladım.

"Tamam anne uyandım "uyku mamuru iken sakın yerinizden kalkmayın. Benden tavsiye.Çünkü ben kalkınca sürailer düşürüyor, ıslaklıktan sıçana dönüyordum.

"Apollon kulübesinden birisi elinde!"
Yerden irkilerek kalktım.

"Kimin?"

"Şu geçen bayılttığın çocuk.Neydi adı Alex mı?"
İç çektim.
"Alex."ne dertler açmıştı başıma bu lanet çocuk.
"Nerdeler suanda Percy?"

"Revir de ama kimseyi yanına yaklaştırmıyor. "

"O işi bana bırak. "Kulübeden kapısını hışımla çıktım. Arkamdan Percy de kılıcını çekmiş beni takip ediyordu.
Revire vardığımda nerdeyse bütün kamp oradaydı. Birkaçını itekleyerek yol açtım kendime.Alex ,Apollon kulübesinden Will Solace'i tutuyordu.Yanımda yedili ise kılıçlarını çekmişti. Bense tam tersi kılıcımı bilerek çekmemiştim.Yoksa daha kötü şeyler olabilirdi.Tahmin edemeyeceğiniz şeyler.Alexle göz göze geldim. Kılıcı daha derine bastırdı.

"Toprak ana seni istiyor.Kaçışın yok. "

"Alex bu sen değilsin.Bak, benim  tanıştığım Alex böyle yapmazdı. "

Boş boş bakıyordu bana.Gözlerinin içi altın renginde parlıyordu.

"Kristen buraya gel. "arkamı dönme zahmetinde bulunmadım. Zaten ben bu sesi yeterince iyi tanıyordum. Nico elini omzuma koydu.

"Sen benim ne melezi olduğumu biliyor musun Kristen?"
Hiç aklıma gelmemişti şu ana kadar.Kendimi onun yerine koydum. Önemsiz. Hissettiğim tek şey buydu.

"Tahmin etmiştim,"kılıcı biraz gevşetti. Will sanki nefes almaya yeni başlamış gibiydi.

"Hakate.Onun çocukları hiç bir zaman önemsenmedi."

Müzedeki bir heykel gibiydim.Nico da.Herkes öyleydi.Bütün kampa sessizlik bürünmüştü ama dedikleri doğruydu. Küçük tanrıların çocukları önemsemiyordu.

"Kristen gitmemiz lazım."dedi Nico.
O sırada ormandan Will Solace çıktı.Herkes ona bakıyordu.

"Neler oluyor burda?"

Bizi tuzağa düşürmüştü.Arkamızdaki Alex'in görüntüsü kaybolmuştu.Lanet olsun!Sis!Bilezigimin yardımı ile  bütün kampı koruyacak siyah bir kubbe oluşturmaya çalıştım.Gücüm sanki kim gibi tane tane akıp gidiyordu.Nico kılıcı ile Alex'e hamle yaptı.Alex'in kolunu ve omzunu derinden kesmişti.Kan akmaya başlamıştı ama Alex buna rağmen pes etmiyordu.Yan cebinden küçük bir hançer çıkardı ve beni korumaya çalışan Nico ya doğru fırlattı. Son kalan gücümle ona bir koruma kalkanı oluşturdum. Sonra ise kendimi ölümün kollarına bıraktım belkide.Bir ses duydum bana boş yere seslenen.Amansızca.Yerden kaldırıldığımı hissettim.Ayak sesleri vardı. Ama benden giderek uzaklaşıyordu.

"Kristen!Bırak onu!"

Öldüm gerçekten. Yaw allah aşkına ya böyle sıkıcı geçen bir tatil var mı ya .Ulan şerefsiz okul!!Tatilde bile mi ödev verilir. Ben gidiyorum off

Ölümün Kızı |Nico Di Angelo|  * DEVAM ETMEYECEK*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin