♥XIX♥

1.6K 80 15
                                    

KRISTEN:

Uyandığımda hiç görmediğim biryerdeydim.İçerisi ilerden gelen bir ışıkla aydınlanıyordu.En az Hades kulübesi kadar karanlıktı.Hades deyince aklıma gelmişti.Nico?Ne yapıyordu şuan?Ona nasıl ulaşacaktım?
"Bakın burda kimler varmış. "
Bu sesi tanımam için dönüp bakmak gerekmiyordu.Hayatımı mahveden o sesi tanımak çok zor değildi.

"Sen!!"dedim Alex'e saldırmak için koşarken.
"Ne istedin benden ha!?"Akımdan ne tarz işkenceler yapsam diye düşünürken bir duvara tosladım.
"Ah....başım."Ortada hiç bir şey yoktu. Az önce çarptığım yere ilerledim.Elimi ileri doğru uzatınca görünmez bir kubbeye değdi.

"Bu seni şimdilik kontrol altında tutmak için."diye açıklama yaptı Alex.

"Seni bir elime geçireyim Alex.Mezarın Tartarus'tan daha beter bir yer olucak!"

Güldü.
"Tabi eline geçirebilirsen."Birden sanki canı yanmış gibi yüzünü buluşturdu.İşte o an küçük bir detay gözüme takılmıştı.
Kolu Nico'nun kılıç darbesi yüzünde eski bir kumaşla sarılmıştı.Ama hala kan akmaya devam ediyordu.Nedense acıdım. Neden bana,sevdiklerime zarar veren biri için acıyordum ki?

"Şimdi gidip seni götürmeleri için birilerini çağıracağım.Uslu dur."

"Kapa çeneni be!"arkasından bağırdım ama buralı bile olmadı.
Alex gittikten sonra bir süre yerde öylece oturdum. Bazen kubbeyi delmek için en az bin kere falan kılıcımla vurdum.Bazen ise güçlerimi kullanmaya çalıştım. Ama bir türlü çıkamadım şu albızlar alasıca yerden.O kadar çok enerji kullanmıştım ki az kalsın uykuya yenik düşücektim.Taki biri kubbeye gümüş bir ok saplayana kadar.

NICO:

Yerde hala onun o gözden kaybolduğu yere bakıyordum.Ikinci kez onu kaybedemezdim.Hayır.Bu sefer olmaz.
Jason ve Percy'nin uyarılarına aldırmadan ormana girdim. Tek doğru dürüst düşünebileceğim yere.
Genelde ormanı avcumun içi gibi bilirdim ama ilk kez nerde olduğumu bilmiyordum. Gerçekten.Kristen kampa gelmeden önce kamp çok umrumda değildi. Sürekli ormanda vakit geçirirdim.Bu yüzden kaybolma korkum yoktu ama bu sefer farklıydı.Yönümü kaybetmiştim. Aslında gölge yolculuğu ile kampa gidebilirdim ama gözüm ilerden gelen hışırtıya takıldı. Çok yavaş adımlarla sesin geldiği yöne doğru ilerledim.Hışırtı ben ilerledikçe azalıyordu.En sonunda olabildiğince hızlı bir şekilde calılığı kılıcımla ortadan ikiye ayırdım.Hıç bir şey yoktu. Iyice sizofrenleştigimi düşünmeye başlamıştım ki hışırtıyı tekrar duydum. Arkdamdan geliyordu. (Slenderman olmasın aq)
Kılıcımın kabzasını daha sıkı tuttum.Arkamı dönmemle bana doğrtulmuş bir spartayla* karşılaştım.Kızın sarı saçları kahverengi gözleri ile inanılmaz derecede uyumluydu.

"Kimsin?"
Kız spartasını bana doğru tutmaya devam etti...bakışları üzerimde geziyordu.

"Soruma cevap ver!"

Birden Spartasını geri çekti.

"Tamam....söylicem."Ben ise hala kılıcımı indirmemiştim.Ne olur ne olmaz.

"Adım Katherine Scolt.Senin ki de Nico Di Angelo.Değil mi?"

Bu soru karşısında içim bir tuhaf olmuştu. Nerden bilebilirdi ki benim adımı.

"Söyle. "

"Neyi?"

"Adımı hangi cehennemden öğrendin?"

"Yanlız o cehennem dediğinin benim annem oluyor."

Annesi?Ne demekti bu.Kim beni bulması için çocuğunu görevlendirir ki.Beni beni,Nico Di Angelo yu.

Ölümün Kızı |Nico Di Angelo|  * DEVAM ETMEYECEK*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin