38. Bölüm: "Uyanış"

1.8K 82 73
                                    


Karanlığın bir çarşaf gibi gökyüzüne serildiği anlardı, eve vardığım vakitler. Amar'ın buraya gelmesi iki ya da üç saati bulurdu çünkü bu saatlerde oldukça trafik oluyordu. Ayrıca ben evden ayrıldığımda ata binmeye yeni başlamış ormana doğru gitmeye başlamışlardı. Amar'ın hayatından usulca ve sessizce çıkmak için elimde yeterince zaman vardı. Eve vardığımda ilk işim direk odaya çıkmak olmuştu. Buradan almam gereken birkaç eşyam vardı. Onları alacak ve geri kalanlara dokunmayacaktım.

Nasıl bir anda işler buraya geldi anlamadım ama Amar'ın bu hiç hoşuna gitmeyecekti fakat benim ne kendime ne de Amar'a bu hayatı zindan etme gibi bir derdim yoktu. Biraz bencilce olacaktı ama artık mutlu olmayı geçtim sadece huzurlu ve sakin bir hayat istiyordum. Bugünkü gördüklerimden sonra bu imkansızdı. Ayrıca Amar bensiz de yapabiliyordu. Bunu açık ve net görmüştüm.

Hayır, ona kırgın değildim tabiki. Olması gereken buydu zaten. Biz baştan yanlıştık ve yanlışlarımız o kadar fazlaydı ki geriye doğrularımızı bırakmıyordu. Hayat böyleydi. Doğrularınız olması yanlışlarınızı, hatalarınızı ört bas edemiyordu. Her zaman olduğu gibi stresten şakaklarıma giren ağrıyı yok etmek için parmak uçlarımı şakaklarımda, alnımda gezdirdim. Yavaşça oturduğum yatağın ucundan kalktım ve en son bakmadığım yer olan makyaj masasına ilerledim. Almam gereken bir şey gözükmüyordu. Bu sefer çekmeceleri açtım. Gördüğüm kutu ile duraksadım. Elime aldım.

Bu kutu babamın bana bıraktığı kutuydu fakat inceleme gibi bir şansım olmamıştı. Dürüst olmak gerekirse bakmak dahi istememiştim. İçimden "Yine kim bilir canımı yakmak için ne koydun içine?" demiştim. Haksız da sayılmazdım. Mirza Binda sürprizlerle değil acı gerçeklerle dolu bir insandı. Bu zamana kadar avuçlarıma bıraktığı her bir kelime, söz ya da bir eşya beni hep kalbimden yaralamıştı. Güldüm. Bu sefer gerçekten güldüm. Babam... Öyle bir adamdı ki ondan kurtulduğum halde hala onu düşünmemi sağlayabiliyordu. Bunu nasıl yapıyordu?

Kötü bir babam vardı. Yüreği buzdu. Herkesi menfaatleri için yanında tutar ya da severdi. Abimi sevme ya da Ahüzar Hanım'ı sevme sebebi çıkarlarıydı. Abim işlerini yolunda ilerletirken Ahüzar Hanım ile annem tarafından hiçbir zaman seçilmemiş ruhunu avutmaya çalışıyordu. Babam, annemi kendi öz kızından nefret edecek kadar çok severken neden annem babamı hiç sevmemişti? Annemin babamı sevmediğini halamdan duymuştum. Aslında çok küçükken tesadüf eseri evimizden eksik olmayan kavgaların gerçekleştiği bir gün halamın dudakları arasından işitmiştim. O zaman çocuk aklı ile annemin ne kadar asil ve güçlü olduğunu düşünmüştüm çünkü Mirza Binda'nın sevgisini tatmış bir kadın olarak ondan nefret etmesi gerçekten garipti. Babam bana ufacık bir sevgi gösterse dediği her şeyi yapacak bir potansiyele sahip aciz bir insandım ama eskiden...

Daldığım düşüncelerden sıyrılıp elimdeki kutu ile birlikte önümdeki pufa oturdum. Ellerim titreye titreye, korka korka açtım kutunun kilidini. Derin bir nefes aldım ve içinde onlarca kağıt saklı kutunun içinde bir sürü kağıt vardı fakat en üstte diğerlerine inat daha temiz olan bir kağıt vardı ve üstünde Alçin'e yazıyordu. Kağıdı araladım ve hızlıca okumaya başladım.

30 Şubat 2002
Belgrad/Sırbistan

Sevgili Alçin,

Sen bu mektubu ne zaman okursun bilmiyorum, umarım sana ulaşır bu mektubum. Bu aslında babanın değil benim vasiyetim. Benim kim olduğumu merak ediyorsun. Ben annenin en yakın arkadaşayım. Bunu bilsen yeter. Bu kutudan ve içindekilerden babanın haberi yok. Zaten haberi olması aslında bir felaket başlangıcı olurdu. Annen seni doğurmadan önce sanki öleceğini hissetmiş gibi birkaç hafta önce bana bunu kutuyu vermişti. Mirza'nın bundan haberinin olmamasını ve o öldüğü zaman sana vermemi istedi fakat benim babandan uzun yaşayacağımın garantisi olmadığı için baban ile görüştüm. Kutudan bahsetmeden. Ona eğer sen ölürsen Alçin'in ileride kendini yalnız ve korunmasız hissetmesin. Sen ve ben öldüğümüzde ona bir miras bırakmak istiyorum dedim. Başta kabul etmese de ısrarım üzerine kabul ettim. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Ona avukatımın adını bıraktım. Seni ne kadar çok sevdiğimi biliyordu. İnandırması zor olmadı. Annen senin adını ölmeden önce koydu. Seni kollarımın arasına bırakırken adı 'Alçin' olsun dedi. Kızıl bir bebektin çok güzeldin ama ayrıca öyle birine daha benziyordun ki annenin gözlerindeki öfke ölmeden önce bile yerini koruyordu.

LAHZA "Uyanış"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin