3.Bölüm: "Dikiş Tutmayan Yaralar"

6.6K 298 59
                                    

Bölüm şarkısı;
Lana Del Rey- Carmen

Dakikalar birbirinin üstüne bindi ama ben hala bakışlarımı tablonun üstünden çekemedim. İnce bir işçilikle çizilmiş resmin her detayı kalbimi iki elinin arasında kıstırmaya devam ediyordu. Zaten onun gibi güzel bir kadının muazzam olmaması imkânsız bir şeydi de mi? Sorduğum soruya bir cevap beklerken zihnim bana hiç yardımcı olmuyordu. 'Senin yüzünden.' bu ses belki de saniyelerce aklımda bir plak gibi başa sarıp sarıp durdu. İçinden tanrım böyle olmasını ben istememiştim. Kim seçmişti benim için bu kaderi? Ben seçmiş olsaydım şuan bu acıyı çeken atan bir kalbim olmazdı.

Bir kez daha doğduğuma ve bana fazlalık gelen bu kalbi taşıdığım için kendimi lanetledim. Titreyen ellerimi zapt etmeye çalıştım ama nafileydi. Bir epilepsi hastası gibi hücrelerim titriyordu. Biraz sonra tabloda olan bakışlarım zemine düşecek ve parçalanacaktı. Yeniden canım yanacak, kabuk bağlamamış yaralarım kanayacaktı. Bacaklarım beni ve ruhumu taşımakta zorlanmaya başlamıştı. Koridorun ucunda bir hareketlilik oldu. Ellerimi yumruk yaparak güç aldım ve bu sefer ağlamadığıma şükür ettim.


"Kardeşim iyi misin?" abimin endişeli sesi buna bir son vermem gerektiğinin sinyaliydi. Sesi yakından gelmeye başlamıştı. Titreyen yumruk şeklini almış avuçlarımı açarak ellerimi saklamak için elbisemin uçlarını sıkı sıkı tuttum, avucumun içinde kumaşı bir top haline getirdim. Abim beklemediğimiz anda elini omzuma koydu. Bakışları benden bur cevap bekliyordu.

"İyiyim abi. Yürüyerek geldiğim için yoruldum sadece." dedim. Sesim beni ele vermediği için kendimi şanslı hissettim. Abimin yalanıma inanmasını umdum.

"Sana söylemiştim araç yollamak için. Şu haline bak bembeyaz kesildin." dedi. Hiçbir anlatmaması gerilen kaslarını rahatlattı. Sorun yok dercesine omzumu silktim. Bakışlarımı kaçırayım derken bu seferde Zehra'nın bakışlarına takıldım. İlk önce annemin tablosuna baktı daha sonra ise bana irileşmiş göz bebekleriyle döndü. Yüzünde parçalanmış bir acı vardı. Bana özür dileyerek baktı ama takılmadım. Bunu düşünmek zorunda değildi. Kendine dert etmemeliydi. Bu benim sırtımda taşıdığım bir mevti. Üçümüz arasında bur sessizlik olduğunda abim hala şüpheyle bakıyordu. Bu da eteğimin ucunu daha çok sıkmama neden oluyordu.

"Canım istersen elini yıka." dedi, Zehra buruşmuş eteğimin ucunu sıkan elime bakarak. Birinin abim anlamadan anlamış olması şuan en çok ihtiyacım olan şeydi. Zehra'ya minnet dolu bakış attım. Bu ortamdan biran önce uzaklaşmalı ve kendime gelmeliydim. Ayaklarıma bir komut verdim ve zor olsa da adım atmayı becerdim. Abime yalandan bir gülümseme atarak, "Hemen gelirim." dedim.

Zehra'ya zoraki bir tebessüm ederek kekelememek için sertçe yutkundum. Genzimde büyük bir acı oturdu. Tekrar yutkundum ama nafile sanki içimde bekleyen çığlık iki elini boğazıma sarmıştı.

"Lavabo nerede?" diye sordum.

"Hemen üst katta sağda, gösterebilirim." dedi, benden bir cevap almadan hemen birkaç adımda bana yaklaştı ama elimle durması için tuttum. Buna gerek yoktu. Tek başıma kendime gelmem gerekti. Bu kadar yardım etmesi bile yeterliydi.

"Hayır. Teşekkür ederim. Birkaç dakikaya gelirim." dedim ve merdivenlerden hızlıca çıktım. Abim ise tedirgin bakışlarını sırtında hissediyordum. Düzensizleşen nefeslerim arasında dümdüz koridora göz attım. Aklım o kadar bulanıktı ki hangi kapı olduğunu unutmuştum.

LAHZA "Uyanış"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin