15. Bölüm: "Zihnin Mezarlığına Atılan Uğursuz Adım"

4.1K 284 55
                                    


Uzaklaştıkça içine hapsolduğum bu şehrin bilinmeyen bir evinde bilinmeyen ücra bir odasında duvarlarımı, yaralı ellerimle inşa ediyordum. Ben bir taşın üstüne diğer bir taşı eklerken altta kalan yıkılıyor bana yeniden inşa etmek kalıyordu. O taş ise benim hayallerimdi, üstüne koyduğum her bir taş da umutlarım belki de çok az olsa da mutluluğumdan oluşuyordu.

Şimdi yeniden çevreme göz atıyorum. Duvarlarımın altında kalmış bir ruhum var. Etrafımda onlarca hayal kırıklığı onlarca çığlık...

Kulaklarım artık sağırlaşmış sadece kalbime sıçrayan kanın piyanoya damlayan 'şıp şıp' sesini duyuyorum. Bu kan kimin bilmiyorum ama kalbimi gün geçtikçe zehirlediğine yemin edebilirim çünkü hissizleşmeye başlayan düşüncelerim sarmaşık misali bedenime dolanmıştı. Derin, hırıltılı bir nefes aldım. Gün geçtikçe iyileşmeye kendimde konuşacak gücü bulmaya başlıyordum. Bir arabanın üstümden geçip, acılarımı ezmesinin üstünden ne kadar çok geçmiş olmasa da artık unutmayı becerebiliyordum ve bunun için bana çarpan her kimse minnettardım. Kulağa komik geliyor ama bana verilen zarar şuan beni mutlu ediyordu. Artık hayatımda bana acı veren hisler, kişiler yoktu.

Amar...

Benden gideli günler olmuştu. Zamanın yelkovanı takvim yapraklarında yeller estirmiş, kopan yapraklar kaldırımlarda yaşam bularak uçurumdan atlamıştı.

İntihar eden zaman gece tam on ikiyi gösteriyordu. Hastane diğer günlere nazaran oldukça sessizdi. Telaşlı adım sesleri, onlara karışan kadın ya da erkek sesleri yoktu. Kısık bakan gözlerim küçük tavana yakın pencereye döndü. Yarım ay şeklindeki ayın beyazlığı cama yansıyor ve hoş bir görüntü elde ediyordu. O an hastane kapısı iki kez tıklatıldı. Ağzımı oynattım fakat sesim çıkmadı. Birkaç kez öksürdüm.

"Gir!" dedim ve bakışlarım tekrar küçük cama döndü. İçeri hemşire girdi, göz ucuyla hemşireye baktım. Katı bakışlarıyla siyah saçlarını kulağının arkasına kıstırdı ve etrafa göz attı. Evet kesinlikle kendimi turnike boğmayı planlıyordum. Artık o intihar etmek isteyen kız yoktu çünkü o zaten ölmüştü. Ruhsuz bir şekilde kıkırdadım ve bakışları bana döndü.

"Kendini nasıl hissediyorsun? Bugün burada son günün." dedi, iki saniyelik gülüşüyle daha sonra eski haline geri döndü. Yanıma geldi ve o yine saçma sakinleştirici ilaç için şırıngayı hazırlamaya başladı.

"Sanırsam iyiyim." kesinlikle yalandı. Şuan nasıl hissettiğim hakkında bir fikrim yoktu.

Kolumu pamukla temizlerken, "Buna sevindim." dedi.

"Buna inanmam mı gerekiyor?" sonlara doğru etime batan iğneyle hafifçe inledim.

"Sebep?" dedi geri çekilerken. Elleriyle birkaç hasta raporum olduğunu düşündüğüm dosyaya birkaç şey karaladı.

"Çünkü insanların her şeye sevineceğini düşünmüyorum. Hele ki bu her gün uğraşmak olduğun bensem. Haksız mıyım?" Elleri ceplerinde gözlerimin içine baktı ve ben bir parıltı geçtiğine yemin edebilirdim.

"Haklısın." diyerek odadan çıktı. Yüzümde buruk bir tebessüm oldu. Şu hastaneye geldiğimden beri dürüstlüğü ve olduğu gibi olan tek kişiydi ve bana acımıyordu.

Tuhaftı. Ellerimi başımın altına koyarak olduğum yerde cenin pozisyonu aldım.

Birkaç dakika sonra vücudum uyuşmaya başladığında kapanmak için direnen gözlerimi izin verdim. Uyku sis perdesini kapatmadan önce bir ses kapı açılma sesi odaya doldu, irkildim. Adım sesleri duvarlarda çınladı ama o kadar uykum vardı ki gözlerimi açamadım bile. Birkaç dakika sessizlik oldu.

LAHZA "Uyanış"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin