13. Bölüm: "Zaman Bizi Yok Edecek"

4.3K 256 47
                                    

Evin önüne adımlar kala yağmur biraz daha hızını arttırmıştı. Saç diplerime kadar ıslanmış, ıslak saçlarım acımı örtmek için yüzümü yapışmıştı ama bunu istemiyordum. Herkes benim acizliğimi, ondan geriye kalan enkazı görmeli benim bu şehir için bir fazlalık olduğunu tekrar kabul etmeliydi. Ben yok olmuş, içinde binbir kurşun yarasıyla ayakta duran kızdım. Yaşım on yedi, ölüm tarihim,takvimin ilk sayfasında gizliydi. Buruk bir tebessüm suya düşen bulanık görüntümde canlandı. Yerdeki su birikintisinden kendime baktım. Sahi ben bu muydum? Ürkerek kendi bakışlarımdan uzaklaştım ve kaç dakikadır ne kadardır burada olduğumu kestirmeye çalıştım. Cebimde titreyen telefonla vaktimin dolduğunu anladım. Telefonun siyah yüzeyinde parlayan isim babama aitti. Kalbim korkuyla seğirdi. Titrek parmaklarım yeşil butonu sağa kaydırdı.

"Neredesin? Dolunay iki saat sonra geleceğini söyledi! Abini aradım hala onlara gitmemişsin." bu kadar önemsenmenin sebebi dahi yoktu ama yine de merak ediyordum.

"Abime gidicektim ama son anda eve geldim. Şuan kapının önündeyim." dememle, telefon kapandı ve birkaç dakika sonra demir kapılar açıldı. Bu adamın takıntıları hastalık derecesindeydi. Kapıdaki iki korumaya dahi bakmadan hızlı adımlarla eve girdim. Kapıyı çaldım. Aralanan kapının ardından yardımcımız çıktı.

"Hoşgeldiniz Alçin Hanım." yardımcımıza başımla selam verip,

"Babamgil nerede?" diye sordum. Kadına çaktırmadan yüzümü buruşturdum. 'Baba' kelimesi dudaklarıma fazlaca büyük geliyordu.

"İçerideler." dedi ve kenara çekildi. Yavaş adımlarla salona girdim. Halam, babam ve eniştemin sesleri kulaklarıma geliyordu. Oturma grubunun önüne kadar gittim. Aralarında o kadını görmemle suratım biraz daha düştü. Aralarından beni ilk fark eden halam oldu.

"Ah Alçin hele şükür geldin." Halam ayağa kalkarak beni kollarının arasına çekti. Bende sıkıca sarılmaya çalıştım.O an o kadın ile göz göze geldim. Üvey annem... Birkaç haftadır yurt dışındaydı ve bu benim için iyi bir şeydi ama demek ki geri dönmüştü. Yüzünde asılı duran bir ferman vardı. Onun ve benim dışımda birinin okuması imkânsızdı.

Koltuklara geçtiğimizde, "Bir hoşgeldin yok mu Alçin?" dedi Ahüzar Hanım. Babam kaşlarını çatarak bana baktı. Öksürerek boğazımı temizledim.

"Hoşgeldiniz Ahüzar Hanım. Sizi fark etmedim." sözlerimle gözlerindeki tabaka soyuldu, afallamışlıkla bana baktı.

"Sorun yok. Bu arada geçmiş olsun" diye bildi tarazlı sesiyle. Kolumu kastediyordu ya da intiharı.

"Hangisi için?" sorum ortaya bomba gibi düştü. Bir sessizlik oldu.

"Alçin!" bu uyarı babama aitti. Sadece sustum. Yine o kadına baktım. Dudağının kenarı titredi. Buna sinir oldum.

Üstündeki siyah, mini elbisesinin eteklerini sıktı. Küçümseyerek ona baktım. Kendinden yirmi yaş büyük birinin kölesi olan, aciz bir kadındı.

"Eeee nasıl gidiyor Alçin. Dolunay birlikte doğum gününe gittiğinizi söyledi." Dolunay'ın babasına gülümsedim.

"Güzeldi. Beni arkadaşları ile tanıştırdı." dedim.

"Bukre'yle de tanıştın mı?" dedi, halam neşeyle. Yeni arkadaşlar edinmem onu sevindirmişti.

"Evet tanıştım. Amar'ın sevgilisi." dedim, ağzımdan çıkan kelimelerin bıçak kadar keskin harflerini yutarak.

"Amar'ın sevgilisi mi?" bunu diyen babamdı. Kafamı boş boş sallayarak onayladım. Yerinden doğruldu.

"Benim birkaç işim var. Çalışma odasındayım." Hemen ardın Ahüzar Hanım'da kalktı. El ele tutuştuklarında bu tablodan bakışlarımı çekerek duvarı üstüme çökecek gibi duran duvarın yüzeyini inceledim.

LAHZA "Uyanış"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin