NATSU
Loke'un neden bahsettiğini anlamam biraz uzun sürmüştü. Aslında bana gereken tüm ipucunu "Karen'a olanlardan bahsediyorum!" diyip kükreyerek vermişti ama benim o ismi ve olayı hafızamdan tutup çıkarmam biraz yavaş olmuştu.
"Ah, o mu?" Dedim istemeden de olsa ilgisiz bir sesle. İçimden pişman olmak gelmiyordu ne yapabilirdim ki?
Karen'dan o kadar hoşlanmazdım ve Loke'a söylemediğim karanlık yönlerini biliyordum. Eninde sonunda ona zarar verecekti, bende hem Loke'u hem de Karen'ı en az zararla ortadan kaldırmak istemiştim.
Bunu neden Loke'a söylemediğimi veya neden olayların bu noktaya geldiğini hatırlamıyorum zaten. Büyük ihtimalle o dönemde yine başımda bir sürü bela olmasından arada kaynamıştır.
"Tek vereceğin tepki bu mu? Hala Karen'ı iyileştirecek bir ilaç bulamadım!"
Göz devirdikten sonra "Karen hakkında bilmediğin şeyler var." dedim. "Sana seni kandırdığıyla ilgili yalan söylemiş olmam onun seni kandırmayacağı anlamına gelmezdi. O tekin biri değildi, benim tek yaptığım o sana bir hamle yapmadan senin ona yapmanı sağlamamdı. Bu şekilde kazanabildin."
Bana iğrenerek bakıp "Sen cidden hiçbir şeyden anlamıyorsun." demişti. "Onun bana kötü bir şey yapacağından nasıl emin olabilirdin ki?! Resmen onun geçmiş günahlarını bahane olarak kullanıp beni ortadan kaldırmaya çalışmışsın!"
"Hadi ama Loke! Öğrencilerinden bir kaçı gizemli bir şekilde ölü bulunmuş, güçlü insanlardan bahsediyorum!"
"Nasıl emin olabilirsin ki?!"
"Bak, biraz otoritemi korumaya çalışmış olabilirim." Diyerek itiraf ettikten sonra omuz silkip "Ama aynı zamanda seni de korumaya çalışıyordum." dedim.
"Hala konuşuyor musun sen?! Neden bir kere olsun haksız olduğunu kabul etmiyorsun?!"
"Ah, haksızlık mı duymak istiyorsun?" Üzerine yürürken "Kendi evinden çaldın sen!" dedim bağırarak.
Beklediğimin aksine Loke altta kalmayıp "Evet!" diyerek bana bağırmıştı. "Senin yüzünden yaptığım hatayı düzeltmeye çalışırken!"
"Sonra ne oldu peki? Daha büyük bir hata yaptın! Senin yüzünden tüm ailemizin kökü kuruyordu! O mezardan çıkan şeyi ne çabuk unuttun? Ne kadar insanımızın öldüğünü! Tek bir kişi için değer miydi, tek bir..."
"DEĞERDİ!"
İlk defa bana bu kadar yüksek sesle bağırdığını duyunca susup onu dinlemeye karar verdim.
"Değerdi, Natsu." Sakinleşmişti tekrar gözlerime bakarken. "Bir şeylerin önemini kendi başına gelmeden anlamayan bencil herifin teki olduğun için böyle rahat konuşabiliyorsun ama inan değerdi."
Şaşkınlıkla kenarda dikilen Lucy'i gösterdi. "Onun için değmez miydi?" Sustum. "Ölümcül bir zehirden acı çekseydi, sen onu kurtarmak için elindeki tek umuda tutup ne kadar tehlikeli olursa olsun o mezarı açmaz mıydın?"
Sustum...
"Bence ikimizde cevabının ne olduğunu biliyoruz."
"Aynı şey değil, Loke... Karen kötü bir..."
"Fark etmez, Natsu..." Lucy'nin olaya dahil olan durgun sesi içimi ürpertmişti bir anda. "Senin için olsaydı bende yapardım." Ciddiyetle gözlerime bakmıştı. "Aileden, Tanrıçalardan, Şeytanlardan kim olduğu fark etmez herkesten çalabilirdim."
"Lucy?"
"Daha büyük sorunlara yol açacak olması ya da bir ihtimal olması umrumda olmazdı seni kurtarmak için her şeyi yapardım." Ben onun keskin bakışlarının altında ezilirken o "Her şeyi yapardım." demişti tekrar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suck My Soul
VampireKaranlık bir dünyaya hüküm süren Natsu Dragneel, en iyiler için düzenlenen bir baloda Lucy Heartfilia ile tanışır. Bu kızda onu çeken şey, yoğun derecede burnunu aşındıran kan kokusudur, öyle bir koku ki onu her an yanında isteyecek kadar. Lucy, bab...