LUCY
Olayların merkezinde olduğumu düşünce fazlasıyla gerilmiştim ama başka şansım olmadığını da çok iyi biliyordum.
"Senin burda ne işin var?!" Üzerime doğru gelen Natsu "Lütfen bana bir hologramdan ibaret olduğunu söyle!" demişti ama kollarıma dokunup beni sarsabildiğini fark edince beti benzi atmıştı anında.
Kaşlarını çatıp "Yapmadım de." dedi. "Bana buraya gerçekten gelmediğini söyle." Ellerimle kollarını üzerimden çekerken "Üzgünüm, Natsu" diye mırıldandım. "Daha fazla bunu izlemeye dayanamadım."
"Aah, Lu-chan!" Bana neşeyle el sallayan Byakuran "Hoşgeldin." diyordu. "Biz de tam işleri ciddileştirmeye başlıyorduk."
Çocuk gibi bir tavırla "Kral-chan çok acımasız! Beni yeterince savaşmıyor olmakla suçlayıp duruyor!" diyerek şikayet ettikten sonra anında ifadesini değiştirip "Yanında şekerleme getirdin mi?!" diye sormuştu.
"Eğleniyor musun?" Sesim ciddiydi. "Gerçi her şey istediğin gibi gidiyor, tabii ki de eğlenirsin." Ona doğrudan bu şekilde hitap ettiğimde morali bozulmuş gibiydi. "Lu-chan bana kızgın gibisin."
"Evet, kızgınım! Hem de çok!" İlk önce yüksek çıkan sesim daha sonra alçalmıştı çaresizliğimi gözler önüne sermek ister gibi.
Sakince "Seninle bir anlaşma yapmak istiyorum." dedim. "Beni dinler misin?" Gevşek tavırlarını bir kenara bırakarak "Lu-chan ne isterse." dediğinde Natsu "Kes şaka yapmayı!" diye bağırmıştı bana doğru. "Tek kelime daha edersen..."
Gözlerimi ona dikip "Ne yaparsın?" diye sordum. "Bana emir mi verirsin? Yüzüme bana hiç güvenmediğini mi haykırırsın, zayıflığın olduğum için mi hırpalandığını söylersin?" Gözlerimi kıstım. "Yoksa beni boşar mısın?"
Yutkunduktan sonra "Ne saçmalıyorsun sen böyle?" diye sormuştu endişeyle. "Tabii ki de ben..." Devamını getiremedi çünkü bunların çoğu daha önce yaptığı şeylerdi, boşanmamız dışında.
Tekrar Byakuran'a dönüp "Daha fazla buna seyirci kalamıyorum." dedim. "Ama her istediğini de doğrudan kabul edecek değilim."
Yüzüne bakıp bir ifade aramıştım, ya da bir gülümseme ama hiçbir şey yoktu ve bu sürekli gülen halinden daha da ürkütücüydü. Bir şey demeyince devam etmeye karar vermiştim.
Cesaretimi toplayıp "Dövüş benimle." dedim. Natsu kolumu tutup "Delirdin mi sen?!" diye bağırmıştı korkuyla. Byakuran da fazlasıyla şaşkın görünüyordu bu söylediğimden dolayı.
"Olamaz." Elleriyle hayır işareti yaptı. "Benim Lu-chan'a zarar vermem mümkün değil." Sesimi yükseltip "Başka şansın yok!" dedim. "Çünkü bu sana tek teklifim."
Yutkunmuştu ben bunu sınırlayınca. "Dövüş benimle, kazanırsam her şey biter. Kaybedersem de..." Natsu "Kapa çeneni!" diye bağırmıştı tekrar. "Kapa çeneni ve bu bir emirdir!"
Ortamda bir sessizlik olmuştu yine, bunu yapmayı alışkanlık haline getirmişti cidden. Önceden beni korumak için verdiği küçük emirleri görmezden gelirdim ama artık kararlarımı ve fikirlerimi susturmaya çalışması beni delirtiyordu.
Daha fazla onun bu kendi başına haraket eden yanına katlanamıyordum. Ama onu bunu yapacağını bilecek kadar da iyi tanıyordum, o yüzden bu duruma çok da şaşırmamıştım.
Kendimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldıktan sonra ona parmağımdaki yüzüğü gösterdim. Üzerinde evlilik yeminimizi geçici olarak yoksayan bir mühür vardı.
Bunu yapmam için Khun yasak bir teknik kullanmıştı, savaş sırasında çok fazla kural ihlal edilmişti, üstelik o zaten klandan da atılmış olduğundan bunu yaparken tek endişesi benim güvenliğim olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suck My Soul
VampirosKaranlık bir dünyaya hüküm süren Natsu Dragneel, en iyiler için düzenlenen bir baloda Lucy Heartfilia ile tanışır. Bu kızda onu çeken şey, yoğun derecede burnunu aşındıran kan kokusudur, öyle bir koku ki onu her an yanında isteyecek kadar. Lucy, bab...