LUCY
Kendi geçmişime yaptığım yolculuktan daha fazlasını öğrenmek istiyordum ama kalbimde çarpıntı oluşmaya başladığında sürenin dolduğunu fark edip tekrar uyanmak zorunda kalmıştım.
Uyanıkken ki gibi bir enerjiyi kalbime verdiğimde acı içinde kıvranarak gözlerimi tekrar yatağımda açmıştım, uyanınca adeta yerimden sıçramıştım ve soluksuzdum.
Yutkundum, ölümden dönmek gerçekten korkunç bir histi. Özellikle de kendi kalbinizi durdurduysanız. Hala kalbimde dolanan elektiriklenmeyi hissediyordum ve bu gerçekten ürkütücüydü.
Bir süre kendime gelmem için hareketsiz kalmam gerekmişti, ölü gibi yatıp tavana bakmıştım sadece, tavana bakarken de düşünecek çok şeyim olmuştu.
Kendime gelmemden bir süre sonraysa adının Mira olduğunu söyleyen bir kadınla tanışmıştım, Kurt Kral'ın eşiydi ve sonunda yapılan müttefik doğrultusunda beni de yanlarında görmek istiyordu bu yüzden beni almaya gelmişti.
Yorum yapamayacak kadar yorgun olduğumdan kabul etmiştim ama bu yorgunluğum onunla sohbete başlar başlamaz geçmişti.
Kalenin girişine geldiğimizde yürürken "Üzgünüm, Mira." dedim. "Sana zorluk çıkarmak istemezdim." Tanıştığımızdan beri fazla iyi anlaşmıştık onunla. "Ama yine de bunca yolu gelip beni almana üzüldüm diyemeyeceğim çünkü çok güzel vakit geçirdim."
"Biliyorum, ben de uzun zamandır biriyle böyle güzel sohbet etmemiştim, üstelik eşlerimiz birbirlerine çok benziyorlar." Kıkırdadı. "Laxus'u çekiştirdiğimde halimden anlayacak birinin olması çok güzel."
"Kesinlikle öyle!" Göz devirdim. "Hakkımda hep aynı şeyleri düşünüyorlar, ya Natsu gibi güçlü bir Vampir Kral'ın eşi olduğum için şanslı olduğumu ya da Tanrıça standartlarımı düşürüp ona boyun eğdiğim için acınası bir zavallı olduğumu."
Omuzuyla beni dürtüp gülerek "Önemli olan senin ne düşündüğün." demişti. "Söylenene sen ne düşünüyorsun?"
Duraksadıktan sonra "Mutlu olduğumu." dedim. "Onunla olduğum için pişman değilim." Koluma dokunup heyecanla "Bir an benden bahsediyormuşsın gibi geldi." demişti. "Ben de senin gibi düşünüyorum, onunla mutluysam gerisinin bir önemi yok."
Kısa bir boşluğa düşüp "Gerçi..." dedi. "Bize şanslı gibi bakan insanlar mutluluğumuzu şanslı bulsalar haklı olurlardı ama güçlü biriyle olmamız o kadar da kıskanılacak bir şey değil bence, çoğu zaman Laxus'u takip etmekte zorlanıyorum ve kafasının içinde neler dönüyor bilemiyorum. O Natsu'nun aksine daha sessizdir, çoğu şeyi içinde yaşar bu yüzden onu çözmeye çalışıp durmak beni sürekli zorluyor."
"Yine de onu seviyorsun ve bu yüzden onu çözerken eğleniyorsun, öyle değil mi?" Tekrar gülümseyip "Evet." dedi. "Gerçekten de öyle."
Sonra bana baktı bir süre. "Ama senin için biraz farklı düşünüyorum, çok zor olmalı." Yüzünde acı bir ifade vardı. "Sana emir vermesi..."
Bazı eski anılar aklıma gelince "Ah..." dedim. "Evet, kalbimi kırıyor." Üzülmüş gibiydi gerçekten. "Laxus ve Natsu gibi insanlar onlara karşı çıkılmasından hoşlanmazlar, her ne kadar sevdikleri bir insan için bile olsa kendi dediklerinin olmaması içten içe onları kemirip durur ve senin o sinirle verilen emirlere maruz kalman... "
Saçlarımı okşayarak "Dediğin gibi gerçekten kırıcı olmalı" demişti. Beni anladığını göstermeye çalışıp içimde tuttuğum ama kimsenin deşmediği şeyleri teselli ediyordu, ona gerçekten minnettar kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suck My Soul
Ma cà rồngKaranlık bir dünyaya hüküm süren Natsu Dragneel, en iyiler için düzenlenen bir baloda Lucy Heartfilia ile tanışır. Bu kızda onu çeken şey, yoğun derecede burnunu aşındıran kan kokusudur, öyle bir koku ki onu her an yanında isteyecek kadar. Lucy, bab...