UREK
Sadece bir süreliğine ayrılıyorum ve geri döndüğümde karşımda bulduğum manzara gerçekten taktire şayan. Khun'dan dinlediklerim kulaklarımı o kadar ağrıtmıştı ki olduğum yere kusasım gelmişti hiç durmadan.
Derin bir nefes alıp "Bakalım doğru mu anlamışım..." diyerek öğrendiklerimi teyit etmek istemiştim ilk kısımları atlayarak. "Byakuran ortaya çıktı ve Natsu ile dövüşmeye başladı, sonra bizim salak ona yetemeyince Lucy oraya gidip o herife meydan okudu."
Onaylar gibi bakmasından sonra "Siz kafayı mı yediniz?!" diye bağırdım olabildiğince yüksek bir sesle. "Doğrudan intihar etseler daha kolay olurdu her şey."
Khun omuz silkinceyse hedef değiştirmeye karar verip yumruklarımı sıkmaya başlamıştım. "Natsu, seni aptal hergele. Bir türlü çeneni tutamıyorsun, eminim Lucy'i hayata küstürecek bir ton saçma şey söylemişsindir."
Nerden çıktığını bilmediğim Hockney "Evet, aynen öyle yaptı." dediğinde korkarak yerimden sıçramıştım bir anda. "Hayalet gibi ortaya çıkıp durma her yerden!"
"Üzgünüm ama duvarlar kavgalarının gürültüsünü örtmeye yetmediğinden tüm kavgalarının şahidi sayılabilirim ve bu durum beni sinirlendiriyor."
"Ah, eğer gerçekten dediğin gibiyse beni de öyle." Öfkeden yüzümdeki damarlar ortaya çıkmaya başlarken "O aptalın kadınlara nasıl davranılması gerektiğini öğrenmesi gerek." demiştim. "Eşine saygısızlık yapan bir adamdan kral falan olmaz."
Khun gülerek "Onu iyi terbiye edememişsin." demişti. "Bak benim öğrencime hala senin oğlanın bir tarafını kurtarmak için uğraşıyor." Bıkkın bir ifadeyle "Öğrencileri keşke daha önceden değiştirseydik." dedikten sonra derin bir iç çekmiştim.
"Ayrıca o salak doğru düzgün dövüşemedi bile! Tam bir aptal, savaş psikolojisinin onu etkilemesine izin veriyor, yenilgi kafasının onu bu kadar zayıflatacağını hiç tahmin etmezdim."
Masaya yumruğumu vurup "Onun kafasını ezmek istiyorum." dedim dişlerimi sıkarak. "Ayrıca Byakuran'ı yenmesi gerektiği fikrini nerden edindi bu serseri? Onun işi ana birlikle ve ana birlik her zaman Baş Tanrıça'ya bağlıdır."
Kafamı iki yana sallayıp "Doğrudan tanrıça bölgesini hedef alması gerekirdi." demiştim. "En başından beri Lucy'in bu bölgeyi ve Byakuran'ı halletmesine izin vermeliydi."
Khun'a dönüp "Ayrıca senin öğrencin de tam bir aptal!" dedim kendimi durduramayarak. "Byakuran'ın Natsu için büyük bir tehdit olduğu doğru ama o melek kılıklı herif sırf biri emir verdi diye birilerini öldürecek değil."
Khun aklımdakini tamamlamak ister gibi "Tanrıça Anna diye ortalıkta gezdiğine bakma sen onun." demişti huysuz bir ifadeyle. "Kimseden emir almaz o soytarı."
"Onun ne istediğini bir türlü çözemiyorum." Aklımdakileri toparlamaya çalışıyordum iyice. "Anna'yı bir kamuflaj olarak kullanıyorsa aslında istediği şey ne o zaman? Natsu'ya fena halde zarar verebileceği halde yapmadı, onu bırak bu savaşı tek başına bitirmeye bile yeterdi o adam."
Khun kafasını sallayıp onay verdikten sonra "Byakuran'ın tek derdi Lucy." demişti. "Ona zarar verecek bir şey yapmayacaktır." Yüzündeki ifade gergindi. "Ama yine de senin gibiyim bu konuda, onu anlayamıyorum."
Çözüm bulamayınca omuz silkip "O gereksiz olan hiçbir savaşa girmezdi normalde, böyle şeyler için fazla üşengeçtir." demişti. Ben de "Ah, ne güzel." diyip göz devirdim. "Nur topu gibi ponçik bir düşmanımız var."
Bir süre tüm bu olanları düşündükten sonra Byakuran'ı kastederek "Onun şimdi ortaya çıkmasının bir sebebi olmalı." dedim. "Her ne kadar kendini piyon diye yutturmak istese de ondan oyun kurucu seviyesinin altında bir şey asla çıkmaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suck My Soul
WampiryKaranlık bir dünyaya hüküm süren Natsu Dragneel, en iyiler için düzenlenen bir baloda Lucy Heartfilia ile tanışır. Bu kızda onu çeken şey, yoğun derecede burnunu aşındıran kan kokusudur, öyle bir koku ki onu her an yanında isteyecek kadar. Lucy, bab...