LUCY
Ben doğru mu duymuştum? Ona aşık olmamı mı istiyordu? Hemde öylece, hayatımı mahvettikten sonra bu kadar kolay mıydı?
"Aşık olmak mı? Varlığına bile katlanamıyorum, ben senin."
"Ops, işte bu acıttı."
"Bir de dalga mı geçiyorsun?"
"Sana seçenek sunuyorum, mutlu olman için."
Derin bir iç çektim, bununla uğraşacak enerjim gerçekten yoktu.
"İyi geceler, Dragneel." dedikten sonra giyecek bir şeyler bulmak için dolaba yöneldim.
"Daha ne kadar orda dikileceksin, iyi geceler."
Orda olmaması gerektiğinin bile farkında değilmiş gibi dikkatini topladı ve "Ah, evet. İyi geceler." diyerek odadan çıktı.
Bu çok garipti. Az önceki ilgili ses tonunun aksine soğuk bir ses tonuyla söylenmişti, tamamen ilgisizdi. Acaba o sırada dikkatini neye vermişti, merak ediyordum.
Üstümü değiştirip, ortalığın biraz yatışması için bekledikten sonra odadan çıkıp kimseye görünmeden konuşma seslerinin geldiği kapıyı bulmaya çalıştım.
Natsu'nun ofisi olduğunu düşündüğün odadan geliyordu. Duyabileceğim bir yer buldum ve dinlemeye başladım, Natsu sinirli görünüyordu.
"Bunlar bizden daha acımasız çıktı, Tanrım. Kurultayı ne zaman toplamışlar, daha yeni nişanlandık."
"Evlenmenizi bekleyecek değillerdi, heralde. Bizde nişan zaten evlilik sayılıyor, biliyorsun."
"Sorduğum o değildi, Gray."
Neden bahsediyorlardı, hiçbir şey anlamamıştım. Bir iç çekiş sesinden sonra odadaki diğer kişi devam etti.
"Büyük ihtimalle sen nişan işlemlerine başlar başlamaz, onlar da kendi yargı süreçlerine başlamış olmalılar."
"Tsch."
"Hem kızın başını hemde kendi başını belaya soktuğunun farkında mısın?"
"İnfaz kararı mı vermişler, istedikleri kişiyi göndersinler, eşimi bile koruyamayacaksam, gücümün hiçbir anlamı yok."
Eşimi mi? İnfaz mı? Benden mi bahsediyorlardı? Aman Tanrım, yoksa kurultay derken, Tanrıça Kurultayı'nı mı kastediyordu? Ve benim infaz emrimden...
Duyduklarımdan uzaklaşıp kaçmak istedim. Kaçarsam, gerçeklik değerini kaybedecekmiş gibi hissetmiştim, o kadar farkında olmadan geri geri gitmiştim ki arkamdaki merdivenleri fark etmemiştim bile.
Tam düşeceğimi düşünürken, birinin beni tuttuğunu fark ettim. Turuncu saçlı, gözlüklü bir çocuktu, onu daha önce etrafta görmemiştim.
"Bak sen, bu çirkin malikanede ne tür güzellikler saklıymış böyle. Daha dikkatli olmalısın."
Ben "Teşekkür ederim." derken, o belimden tutarak dengemi sağlamama yardımcı olmaya çalışıyordu.
"Ben seni tutarım."
Bana sırnaştığını düşünüp ne yapmam gerektiğine karar vermeye çalışıyordum ki çok geçmeden kapı açıldı ve içerden çıkan Natsu, endişeli bir suratla "İyi misin?" diyerek yanıma geldi.
Turuncu saçlı çocuğun hala belimde olan eline tepki olarak ona sert bir bakış attı ve "Bundan sonrasını ben hallederim, Loke. Sen beni odamda bekle." dedikten sonra, beni tutma görevini zorla devraldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suck My Soul
VampirKaranlık bir dünyaya hüküm süren Natsu Dragneel, en iyiler için düzenlenen bir baloda Lucy Heartfilia ile tanışır. Bu kızda onu çeken şey, yoğun derecede burnunu aşındıran kan kokusudur, öyle bir koku ki onu her an yanında isteyecek kadar. Lucy, bab...