donmuştum...
resmen donup kalmıştım. karşımdaki beden gerçek miydi. bunun olduğuna inanamıyordum. yıllarca düşünsem karşımda duran bedenin asla gölge olacağını tahmin edemezdim. tamam tanıdığım meriçte gölge gibi sinir bozucuydu. ama tanıdığım meriç birini öldürmezdi...
Hızla yerimden kalkarak salonun ortasında volta atmaya başladım. şimdi ne yapacaktım ona aynı mı davranmalıyım yoksa artık öğrendiğimi söylemeli miyim?
beynimdeki sorularla salonda hızlı hızlı yürürken çok ses çıkartmış olmalıyım ki yanımdaki bedenden gelen homurdanma sesleriyle uyandığını fark ettim. endişeyle kıvranırken endişelenmenin bir anlamı olmadığını fark edip durdum. ne olursa olsun öğrenmiştim. bunu ondan saklayamazdım. karşımdaki beden gözlerini yavaşça açınca sorgular bakışlarıyla bana baktı. "Neden ayaktasın" bana normal davranıyordu. ne yani bilerek mi çıkarmıştı maskesini. ben ona boş boş bakarken ellerini yüzüne götürüp ovaladı ve dondu. işte...işte şimdi fark etmişti. elleri yüzünde donup kaldı ve 30 saniye boyunca öylece durdu. ellerini yüzünden çekince yavaş yavaş başını benim olduğum tarafa çevirdi "deniz" şaşkın göz bebekleri bunu bilinçli yapmadığını gösteriyordu. "maske...maskeyi sen mi çıkardın" ciddi misin der gibi yüzüne baktım "inan bana meriç senin kadar şaşkınım" meriç derken adını vurgulayarak söylemiştim. bana sinir dolu bakışlar atsa da bu uzun sürmemişti. hızla kalkıp dış kapıya doğru ilerledi " neler oluyor" beni görmezden gelerek tüm odaları dolanmaya başladı. bir şey arıyor gibiydi ve ne olduğunu bilmemek beni delirtiyordu resmen çıldıracaktım. "neler oluyor meriç" duraklayarak bana baktı ve zar zor duyulan fısıltılı sesiyle bir şeyler mırıldanmaya başladı. ne diyordu bu aptal. "ne diyorsun cidden anlamıyorum" yüzüme sinirle bakınca bağırmaya başladı "GİRMİŞLER DENİZ!..." sesiyle irkilerek yerimde zıpladım. daha sonra deminki sesine oranla daha sakin bir sesle konuştu. "girmişler deniz... seni koruyamayacağım" daha çok kendiyle konuşur gibi bir hali vardı ve ben bu tavırlarını anlayamıyordum. ne demek seni koruyamayacağım . hızla yanıma gelip ellerini bedenimde gezdiremye başladı " bir şeyin yok degil mi? bir yerin ağırıyor mu?" garipti çünkü sesinde şefkat kırıntıları taşıyordu. endişeli gözlerine bende endişeyle karşılık verdim " bir şeyim yok ama anlamıyorum neler oluyor" hızla odada yürümeye başladığında hem dönüp duruyor hem saçlarını çekiştiriyordu "şimdi değil denizim" fısıltıyla dudaklarının arasından dökülen denizim kelimesinin her biri sanki kalbime batmıştı. kalbim yerinden çıkacak gibi atarken kalbimi durdurmak istedi o an ellerim. hayır hayır bunun yeri değil. hızla üstüme atlayıp bana sarıldığında korkak ve titrek ellerle bende sarılmasına karşılık verdim. o kadar sıkı sarıyordu ki boğulacaktım . sürekli sayıkladığı "iyisin burdasın" kelimelerini her bir söyleyişinde beni daha sıkı sarıyordu. neler oluyor hiç ama hiç anlamıyordum.uzun bir süre sonra kolumdan tutarak beni küçük balkonun önüne sürükledi. balkon kapısının açılınca çıkardığı gıcırtılı ses beynimde yankı yapmıştı. kendimi bomboş hissediyordum. balkon kapısından balkona doğru bir adım atarak sert ve serin rüzgarın yüzüme çarpmasına izin verip rahatladım. akşam rüzgarını severdim. meriçin endişesi biraz da olsa geçmiş gibi görünüyordu. rahatladım. hızla elime renkli bir minder uzatarak eliyle otur işareti yapınca dediğine uyup minderin üzerine oturdum. oda beni taklit ederek mindere oturup cebinden sigara paketini çıkardı. tam elimi atıp bende kutudan bir tane alacakken elime attığı tokatla elimi geri çektim "HEY" kıkırdayarak bana baktı. "olmaz içmeni sevmiyorum" tebessüm ederek elimi geri çektim. "sen neden içiyorsun o zaman" tebessümü yüzünde büyüyünce sadece susup gözlerime baktı. bu neydi şimdi meriç. Neler oluyor kalbime sence.
uzun bir süre konuşmadan sadece şehir ışıklarını izlemişti. ben ise onu ve sigara içişini. sigaradan nefes alırken içine göçen yanaklarını. dumanı üflerkenki dudaklarının aldığı şekli. sigaraya çok garip bir şey görmüş gibi bakışlarını. bana neler oluyor böyle. deliriyormuyum ne. zar zor gözlerimi üzerinden alıp şehir ışıklarına bakmaya başladım. ev çok güzel değildi ama manzarası mükemmeldi. sanırım neden şimdi burada oturduğunu anlayabilmiştim. bir süre sonra sessizlikten rahatsız olarak kıpırdandım ama konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum. uzun bir of çekip ona döndüm ve aklıma gelen ilk soruyu sormaya karar verdim. " Meriç" daldığı şehir ışıklarından gözlerini çekerek hım diyerek bana baktı. gözlerimi kaçırarak ona uzun zamandır merak ettiğim sorulardan birini sordum " beni evimde izlediğin zaman neden hep o ağacın altında duruyordun " hafifçe bir tebessüm ederek gözlerini gözlerimden ayırdı ama sonra tekrar bana baktı. gözlerime öyle derin bakıyordu ki o an oturduğum yerde ağlamak istemiştim. neden böylesin meriç? . gözlerime bakmayı kesmeden oturduğu yerden sırtını duvara vererek biraz aşağıya doğru kayarak uzandı. gözlerindeki o duygu beni olduğum yerde eritmeye yetmişti zaten bir tepki veremiyordum. yüzündeki tebessümü kesmeden "çünkü " dedi gözlerime gene o tarifi imkansız duyguyla bakarak " çünkü o ağaç senle benim bir olduğumuz ağaç denizim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psikopat manken (boy×boy)
Mystery / Thriller"Aşka inanmıyorum" dedi sarhoş sesiyle. "Neden?" Diye sordu kapşonlu olan. "Acıtıyor o yüzden" dedi gözünden bir damla yaş akarken. "Ağlama" dedi kapşonlu olan sesi titrerken "Ağlama sana aşkı öğreteceğim deniz"...