anlamsız gözler ile suratına baka kaldım. "bir olduğumuz ağaç mı ?" sanki bir şeyler hatırlar gibi gözlerini tekrardan şehir ışıklarına doğru çevirdi "hava soğudu artık içeri geçelim" kaçıyordu. resmen benden ve soracağım sorulardan kaçıyordu. "bir soru sordum" huzursuzca ayağa kalkıp benimde kalkmam için minderi altımdan çekti. "hadi hadi" abartılı bir şekilde oflayarak "ama kaçıyorsun neden ?" diye sordum. gözlerini bana bıkmışçasına devirerek "zamanı gelince her şeyi anlatacağım tamam mı ?" dedi. sesindeki tını istem dışı bile olsa ona itaat etmemi sağladı ve kafamı olumlu anlamda salladım. eğer o zaman çok uzun bir süre değil ise beklerdim neden olmasındı.
uzun süredir oturduğum koltukta ayaklarım uyuşmuştu. tüm gece koltukta oturup düşünmüştüm. koltukta oturmamın sebebi ise meriçin yanında yatmak istemiyor olmamdı. aslında istiyordum onun yanında yatarken burnuma gelen fesleğen kokusu sanki dünyanın en huzurlu yerini bulmuşum gibi hissettiriyordu. sorunda buydu işte. o uyurken sürekli kendimi onu izlerken buluyordum. yastıkta buruşan yüzünü. yamulan yanaklarını dudaklarını... kendime gelmek için başımı silkeledim. şimdi olmaz şimdi düşünmemeliydim. ben onu ve düşüncelerimi kafamdan nasıl atabilirim diye düşünürken koridordan gelen ayak sesleriyle duraksadım. hadi ama ciddi misin? duygularımla uğraşmakta zorluk çekerken bir de yanıma mı gekiyordu.
içeri giren bedenle tükürüm sanki boğazımda kalmış gibi hissettim. dağılmış saçları , şişik gözleri ve paytak yürüyüşü ile okadar sevimli duruyordu ki o an dudaklarına yapış... ne diyorum ben.
"Neden yatakta değilsin" sorusuyla bir an afallayıp ne diyeceğimi bilemedim . "düşünüyordum " dedim sesimin üzgün çıkmasını istememiştim "neyi" dedi. sesindeki o şefkat gene gelmişti . bu ses tonu beni deli ediyordu. "her şeyi" dedim gözlerimi gözlerine sabitleyerek. dudaklarını büzerek yanıma oturdu. "sarılmak ister misin?" suratına "ha" dercesine bakınca güldü. "yani sarılmak hep insanı iyi hissettirir hani onun için dedim" güldüm. ilk tereddüt etsemde kendimi o huzur dolu kokusundan ve kollarından mahrum etmek istemedim. başımı olumlu anlamda sağladığımda kollarını açarak beklemeye başladı. hiç zaman kaybetmeden kollarının arasına girdim ve yüzümü göğsüne yasladım. burada şu an ölebilirdim. o an o kadar huzur dolmuştum ki gözümden akan yaşı bile fark etmemiştim. uzun zamandır bu kadar rahat hissetmemiştim kendimi. meriçin ellerini çenemde hissedince titredim yüzümü yüzüne hizalayıp gözlerini gözlerime dikti. bakışlarında beni dindiren bir şey vardı, sanki kıyısındaymışım gibi en sakin denizlerin. ellerini bu sefer yanaklarımda hissettim. usulca zarar vermekten korkar gibi sildi göz yaşlarımı. o an fark ettim bence bütün dünya elleriydi. ellerinin çekildiğini hissettim sonra ellerinin yerini alan dudaklar. yanmaya başlamıştım. beni iki yaşlı gözümden öpmüştü. o an hep ağlamak istedim , tekrar öpmesi için tüm ömrüm boyunca ağlayabilirdim. elleri tekrar yanaklarımı buldu. yoğun huzurdan dolayı gözlerimi kapadım. kapalı gözlerimle bile bakışlarının yoğunluğunu hissediyordum ve bu duygu beni korkutuyordu. bu...bu Çok fazlaydı. uzun sessizliğin sonunda onun çatallaşan sesini duyunca şaşırdım. oda ağlamıştı. "seni öpebilir miyim?" dedi şu ana kadar duyduğum en masum ses tonuyla. şu an buna karşı gelecek ne gücüm ne de cesaretim vardı. kafamı tekrardan olumlu anlamda salladığımda sırıttı. yüzünü yüzüme yaklaştırırken gözlerimi tekrar kapattım. yaşlı dudaklarıma değen ıslak dudakları tüm bedenimi titretti. o kadar yavaş öpüyordu ki bu son öpücüğüymüş gibi. sanki beni kaybedecekmiş gibi. göz yaşlarımı silerken yaptığı gibi beni incitmekten korkuyormuşçasına ve ben bu gece o öpücükten sonra anladım. meriçe olan hisslerimin o kadar da küçük duygular olmadığını. ben bu gece anlamıştım meriçe aşık olduğumu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psikopat manken (boy×boy)
Mystery / Thriller"Aşka inanmıyorum" dedi sarhoş sesiyle. "Neden?" Diye sordu kapşonlu olan. "Acıtıyor o yüzden" dedi gözünden bir damla yaş akarken. "Ağlama" dedi kapşonlu olan sesi titrerken "Ağlama sana aşkı öğreteceğim deniz"...