İki hafta sonra
Berbat günler geciriyordum. Sanırım hayatımın en kötü günleri bu haftalarda belli oluyordu. Haftalardır annemin yanında hastanede kalıyordum. Her gün ama her gün annem ağlıyor babam ve ben onu teselli etmeye çalışıyorduk. Onun için de babam için de benim için de bu durum fazlasıyla zor bir durumdu. Ailemi böyle görmek beni çok yıpratmıştı. Annemin bu gün oğlum sen artık eve dön demesiyle ilk önce kalmak istesem de ısrarlarına dayanamayıp eve dönmüştüm. Ama eve değil yolumu bir bar sokağına sapmıştım. Çok yorulmuştum ve içmeye ihtiyacım vardı. Bu aralar gölge de aklıma pek fazla gelmemişti tuhaftır ki bir mesaj bile atmamıştı. Yiğit mesaj atmıştı bende durumları ona anlatmıştım oda hocalara haber vereceğini iyi olmamı falan gevelemişti işte. Yavaş adımlarla yoldaki su birikintilerine basarken , sokak lambalarının su birikintilerini ve yolu aydınlatması bu gün gözüme biraz daha hoş ve huzurlu gelmişti. Barın sokağına girince adımlarımı hızlandırdım. Sıradan her şehirde olan barlardandı işte. Yaş sınırı olmadığı için burayı seviyordum.
İçeriye girdiğimde bir yanda kavga eden insanlar, diyer yanda dans eden kadın ve erkekler, diğer yanda kahkaha atarak sohpet eden insanlar vardı. Fazla gürültüydü ama pek umrumda değildi şu an. Gözlerimle etrafı tarayıp boş bir yer bulunca oraya ilerleyerek oturdum. Yanımdan geçen garsonun elindeki tepsiden bir bardak alarak bu günkü açılışımı yaptım. İçkiye dayanıklı bir insandım o yüzden evimin yolunu unuturum diye korkmuyorum. Bir kaç bardak içtikten sonra sigara içmek için ayağa kalktım. Çok düşünüyordum ve biraz daha kafamın dağılması gerekiyordu. Dışarıya çıkıp barın arka kısmına geçerek elimi cebime atıp paketi çıkardım. Tam bir tane sigara alacakken diğer taraftan gelen bağırma sesiyle durum. Sesleri biraz daha dinledikten sonra ise koşma sesleri gelmeye başlamıştı. Koşma sesleri benim tarafima gelmeye başladığında panikle yerimde kıpırdandım. Bende koşmaya başlayınca iki elin birden beni iki dar duvarın arasına sokup duvara yaslamasıyla son nefesimi vermiş gibi hissettim. Bittin sen deniz. Elin sahibine baktığımda ise bu günkü ikinci şokumu yaşamıştım. Meriç? Nasıl yani? "Meriç" dedim şaşkın şaşkın. Sesim fazla çıkmış olacak ki ağzımı eliyle kapatıp bedenini bedenime daha çok bastırdı. Yakınlığı düşünme deniz, yakınlığı düşünme, yakınlığı düşünme. Yanımızdaki yoldan geçen takım elbiseli adamları görünce elleri ağzıma daha çok baskı uyguladı. Diğer eli belimdeki tişörtü sıkarken gözlerini de sıkı bir şekilde yummuştu. Neler oluyor böyle. Yanımızdaki adamların ayak sesleri tamamen kaybolduğunda gözlerini açıp gözlerime baktı. Ayaklarım tutmuyordu. O gözlerindeki duygu yoğunluğu dizlerimin bağını çözüyordu her an dizlerimin üzerine çökecek gibi hissediyordum. Ellerini yavaşça ağzımdan çekti ama belimdeki eli hala yerini koruyordu. Hızlı nefeslerimiz ikimizin de yüzüne vururken zar zor konuşabilmiştim " bu adamlar da neyin nesi " gözlerindeki o duygu ayakta durmamı zorlaştırıyordu. Yavaşça geri çekilerek duvarın öbür tarafına baktı. Derin bir oh çekerek dışarıya çıkınca arkasından bende çıktım. "Neden burdasın" dedi sıkkın ve sinirli bir sesle. "Sana hesap mı vereceğim" dedim. Ben kim olduklarını soruyordum o ise neden burda olduğumu soruyordu. "Onlar belalı tipler yakalanmaman için öyle yaptım ve teşekkür yerine beni azalıyor musun" belalı ya da değil beni neden böyle korkuttu. " Her neyse" dedi gene soğuk o ses tonuyla ve bar kapısının olduğu tarafa girip gözden kayboldu. Meriçin her neyselerinden nefret etmeye başlamıştım.
Bende içeri geçtiğimde meriçi bir kızla kapının önünde konuşurken gördüm. Baya samimi görünüyorlardı. Sevgili olup olmadıklarını merak ediyordum. Neden ben bunu merak ediyorum ki . Oturduğum masanın hala boş olduğunu görünce oraya oturdum tekrardan. Burasıda beni boğmaya başlamıştı artık. Her yerde boğuluyor gibi hissediyordum. Küçülüp kendi içimde saklanmak istiyordum. Tam kalkarken bir bedene çarpmamla sarsıldım. Bedenin sahibine baktığımda iri yarı bir adamla karşılaştım. " önüne baksana küçük" dedi sert bir sesle. Sesi bile beni yerimde sallandırmaya yetti. Gene kendime küfür ettim bu kadar güçsüz olduğum için. Önünden tam geçecekken omzumdan tutup durdurdu beni. Korkakça ona bakarken sinsi bir sırıtışla " bu gün kimseye bulaşmadım sinirimi atmam lazım " dedi. Gözlerimi sıkı sıkı kapatıp gelecek yumruğu beklerken. Omuzundaki elin çekilmesiyle gözlerimi şaşkınlıkla açtım. Hadi canım. Şaka mı bu gördüklerim. Yoksa yumruğu yedim de hayal dünyasına mı göç ediyorum. Karşımda meriç dev gibi adamı yere sermiş hemde üstüne çıkmış yüzünü yumrukluyordu. Adamın yüzü kandan görünmüyordu. Içimden bir ses kaç deniz diye bağırıyordu ama şoktan ayaklarımı bile haraket ettiremiyordum. Meriç bana doğru gelip elini uzatınca refleksle gözlerimi kapattım. Ama o bana vurmak yerine ellerini elime nazik bir şekilde dolayarak dışarıya çıkardı. "Sana vuracağımı mı sandın aptal" dedi gür sesiyle. Yerimde tir tir titrerken birden kollarının arasına alıp sarıldı. Kokusu başımı döndürürken bende korkudan ona sıkıca sarıldım. Saçlarımı koklayıp küçük küçük öpücükler kondururken kulağıma doğru fısıldadı " yarın bu öpücükleri unutmuş ol" dedi ve belimdeki elleri daha çok sıkılaştı . Bırakmak istemiyor gibiydi. "Unutmuş ol" diye sayıklasa da belimdeki elleri unutmamı istiyor gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psikopat manken (boy×boy)
Mystery / Thriller"Aşka inanmıyorum" dedi sarhoş sesiyle. "Neden?" Diye sordu kapşonlu olan. "Acıtıyor o yüzden" dedi gözünden bir damla yaş akarken. "Ağlama" dedi kapşonlu olan sesi titrerken "Ağlama sana aşkı öğreteceğim deniz"...