Etrafı seyrederken meriçin bana baktığını hissediyordum. Çekinerek gözlerimi gözlerine çıkardım. Bana dikkatle baktığını görünce yüzümü çevirip duvardaki pizza posterlerine bakmaya başladım. "Ailen ile konuşman gerek biliyorsun değil mi ?" Yüzümü ona çevirdim tekrar. "Öyle gitmen anneni ve babanı çok üzdü deniz. Tunahan da çok üzüldü" pişmanca yüzümü eğdim. Bunların bende farkındayım tabikide en sonunda yüzleşeceğimi bile bile kaçmıştım. "Biliyorum...Ama duyunca şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim ve o an en mantıklı gelen kaçmak oldu" yüzümü masadaki pizzaya çevirdim. Bunları konuşmak beni hem yoruyor hem de garip hissettiriyordu. " Peki...yemekten sonra tekrar hastaneye dönmek ister misin?" Başımı pizzadan kaldırmadan kafamı sallayarak onayladım. Er ya da geç bu yüzleşmeyi yapmam gerekiyordu.
Pizzaları yavaş ve düşünceli düşünceli yedikten sonra hastaneye doğru yürümeye başlamıştık. Yol bitene kadar da ikimizden ses çıkmamıştı. Sonunda hastaneye girip odanın kapısına gelince durdum. Ne kadar yüzleşmem gerekse de korkuyordum. Gerçeklerden korkuyordum. Meriç durduğumu görünce tereddütle omzumu sıktı ve kapıyı araladı. İçeri girip annemin şişmiş ve kızarık gözlerini görünce o an kaçtığım için pişman olmuştum. Odada gözümü gezdirdiğimde herkesin yüzünde aynı acıdan gördüm. Şu an çok fazla zorlanıyordum. Titrek adımlarla koltuğa oturdum ama kimsenin yüzüne bakamıyordum. Çünkü yüzlerindeki acı beni daha çok üzüyordu. On dakika süren sessizlikten sonra meriç derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı " aklını kurcalayan her şeyi sor denizim" gözlerimi yüzüne çevirip yüzünü inceledim. Konuşurken sesi ve göz bebekleri titriyordu. Tek zorlananın ben olduğumu sanıyordum halbuki meriç benden daha çok zorlanıyordu.
Hafif bir nefes alarak tekrar etrafta gezdirdim gözlerimi. Annemin gözleriyle birleşince yutkundum. Gözlerim yanmaya başlıyordu. Bakışlarımı annemden çekip babama baktım. Konuşmamı bekler gibi sabırsızca bakıyordu. Tunahan ise bakışlarını benden kaçırıyordu. Uzun süre düşündükten sonra aklımı kurcalayan ilk soruyu sordum "neden bana söylemediniz?" Babam derin bir iç çekip bana döndü "çünkü...çünkü kazadan sonra uzun bir süre komada kaldın. Uyandığında ise bizden başka kimseyi tanımıyordun. İlk başlarda sana nasıl söyleyeceğimizi bilemedik sonra ise sınavların başladı bunu söylersek kötü sonuçlar alacağımızı biliyorduk bir gün söyleyecektik ama inan bana deniz...senin sandığın kadar kolay değil oğlum" dolu gözlerimle babama bakıp tebessüm ettim "baba bu bir sebep değil ki" dolu gözlerimi meriçe çevirdim. Ağlıyordu. Ona baktığımı fark edince gözlerini omzuna silip burnunu çekti. Tekrar babama döndüm. "Neden , neden , neden ben anlamıyorum" gözlerimden akan yaşları hissedebiliyordum. Kendimi gerçekten zor tutuyordum. Her yeri yıkıp kırmak istiyordum. Meriç yanıma gelip yüzümü kavradı "sadece sakin ol ve ağlama... lütfen" titrek sesine yaşlarım daha çok akmaya başlamıştı. O an aklımda sadece tek bir şey vardı biz bunu hak etmemiştik. gözlerimi bu sefer anneme çevirdim "beni yıllardır kandırıyorsunuz" annem gözlerini kapatıp dudağını dişlemeye başladı "deniz öyle deme kuzum" herkesin yüzünde acı vardı. Peki ya neden. Madem bu günün geleceğini biliyorlardı. Neden şimdi neden daha önce değil.
"Sadece eve gitmek istiyorum" çünkü yüzlerini görmek bile dayanmamda zorluk çekmemi sağlıyordu. Neden? meriçe döndüm "sadece eve gitmek istiyorum" kısık sesle kurduğum cümle meriçin titremesine sebep olmuştu. Hızla başını olumlu anlamda sallayıp ayağa kalktı. "Denizi şimdi götüreceğim. Dinlendiğinde buna devam ederiz" meriç gözlerini kimseye değdirmeden kurmuştu cümlesini. Hızla elimi tutup çıkardı beni odadan. O an ona minettar olmuştum. O odada daha fazla kalırsam delirecektim çünkü.
Eve geldiğimizde o kadar yorgundum ki eğilip ayakkabılarımı bile çıkaramıyordum. Kapının yanına çöküp beklemeye başladım. Başım ağırıyordu ve ağrı dayanabileceğim kadar hafif değildi. Ellerimi başıma çıkarıp ovalamaya başladım. Ayağımda hissettiğim ellerle duraksadım ve başımı kaldırdım. Meriç çökmüş ayakkabılarımı çıkarıyordu. Şaşkınca ona bakınca hüzünlü bir tebessüm oluştu yüzünde. Ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkardı sonra da ayağa kalktı. Ben ne olduğunu anlamadan iki güçlü kol yardımıyla artık meriçin kucağındaydım. Büyümüş gözlerle ona bakıyordum. Bu halime gülüp şakağıma uzun bir öpücük bıraktı. Öpücüğün etkisiyle mayışmıştım. Gözlerim ağır ağır kapanıyordu. Yatak odasına girince ayağıyla kapıyı kapattı ve yavaşça beni yatağa bıraktı. "Rahat uyuman için giyecek bir şeyler getireceğim bekle tamam mı ?" Başımı salladım ve baygın gözlerle ona baktım. Dolabın karşısına geçip iki tane pijama çıkardı. Yanıma gelince doğrulmaya çalıştım ama izin vermedi. Ellerini pantolonumun kemerine koyup kemeri çıkardı. Düğmeyi ve fermuari açarken garip hissediyordum. Gözlerimi sıkı sıkı kapatıp bir an önce bitirmesini bekledim. Yavaşça pantolonu bacaklarımdan sıyırdı ve pantolonumun yerini rahat bir pijama aldı. Beni giydirdikten sonra yataktan kalkarken "tamamdır" diye fısıldadı. Komikti çünkü anneme benziyordu. Bu haline gülünce onun da yüzünde koca bir gülümseme oluştu. Kendi de pijamasını giyindikten sonra yanıma uzandı ve beni iyice göğsüne çekti. Bundan şikayetçi değildim. Bundan asla şikayetçi olmazdım. Memnuniyetle kafamı boynuna gömdüm ve kolumu beline sardım. O saçlarımla oynarken bu huzurun tarif edilemez olduğunu fark ettim. Bu...Bu çok fazla güzel hissettiriyordu. Şu an on yedi yerimden bıçaklasalar bile sesimi çıkarmazdım.Boynundan yayılan bu fesleğen kokusu beni mayıştırıyordu. Uzun uzun soluklarla fesleğen kokusunu içime çekerek daldığım uykuda son hissettiğim şey ise şakağıma tekrar değen tanıdık dudaklar ve uzun inca parmaklarla başıma yapılan masaj oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psikopat manken (boy×boy)
Mistero / Thriller"Aşka inanmıyorum" dedi sarhoş sesiyle. "Neden?" Diye sordu kapşonlu olan. "Acıtıyor o yüzden" dedi gözünden bir damla yaş akarken. "Ağlama" dedi kapşonlu olan sesi titrerken "Ağlama sana aşkı öğreteceğim deniz"...