Hızlı adımlarım ayaklarımın ağırmasına sebep olsada durmadım. Bu içimdeki saçma hisleri adımlarımla beraber atıyor gibiydim. Yere ne kadar sert basarsam sanki ayaklarımın altında eziliyor gibiydi. Kendimi ayaklarımın altında ezip çiğnemek istiyordum. Hayatım birden mahvolmuştu. Az önce hayatımın bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmiştim ve bunu doğal karşılamamı beklemişlerdi. Üzgünüm ama her gün yıllar önce hafızamı kaybettiğimi öğrenmiyordum.
Telaşla yürüdüğüm yolun eve çıktığını görünce duraksadım. Bu eve tekrar girmeye korkuyordum. Uzaktan eve baktığımda birileri yok gibi görünüyordu. Tedirgin ve yavaş adımlarla eve yaklaştım. Kalbimin sesini duyabiliyordum. Yavaşça kapıyı itip içeriye baktım. İçeride kimse yoktu ama ev çok dağınıktı. Evime hüzünlü gözlerle bakıp ilk adımımı içeriye attım. Özenle seçtiğim ve severek aldığım eşyalarım paramparça olmuştu. Hayal kırıklığıyla evde gezdirdim gözlerimi. Önceden bana böyle bir olayın başıma geleceğini söyleselerdi kahkahalar atardım ancak şu an yaptığım tek şey güzel evime bakıp üzülmekti. Derin bir nefes alıp odama yöneldim. Dolabımın üzerinde duran küçük bavulu alıp en sevdiğim giysilerimi bavula koydum. Giysilerime bir zarar gelmediği için sevinmeliyim. Bavulu bir kenara bırakıp sırt üstü yatağa uzandım. Saate baktığımda evde geçirdiğim zamanın bir saaten fazla olduğunu görerek şaşırdım. Eve yeni gelmiş gibi hissediyordum. Bu olaylar zaman algımı da çökertmişti anlaşılan .
Uzun bir süre yatakta uzandığımdan gitme zamanımın geldiğini fark ederek ayaklandım. Bavula elimi atınca içeriden gelen ayak sesiyle duraksadım. Ayak sesi içerdeki kırık eşyaların üzerine basıyordu. İçimdeki korku git gide büyüyordu. Hızlı hızlı nefes almaya başladığımda meriçin "deniz" diye seslendiğini duyarak büyük bir oh çektim. Bu olay beni paranoyak yapmıştı gerçekten delireceğim. Odadan çıkıp salona geçtim. Meriç beni görünce derin bir oh çekti çok telaşlı görünüyordu ve bu ifadeyle bana bakması beni korkutmuştu. Ellerini dizlerine koyup eğilerek soluk almaya çalıştı. Koşmuş gibi bir hali vardı. Derin bir nefes alıp " çok şükür" dedi inler gibi bir sesle . "İyisin" şaşkın gözlerle ona bakıp olumlu anlamda kafamı salladım.
Ona doğru küçük bir adım atacakken hızla aramızdaki mesafeyi hiçe indirip sıkıca sarıldı. Belime sarılan iki kolla sendelesemde onu bekletmeden kollarımı boynuna doladım. Avuç içlerini yanaklarımda hissedince ona baktım. Gözlerindeki pişmanlığı ve korkuyu görebiliyordum. Bir elini yanaklarımdan çekip tişörtüme asıldı. Tişörtümü avucu içinde sıkarken dolu dolu gözleriyle gözlerimin en derinine baktı. İçindeki her duyguyu görmeme izin verir gibiydi. "Tekrar gitme" titrek sesiyle söylediği sözleri kalbimin teklemesine sebep olmuştu. Kalbim atmayı durdurmuş sadece meriçi dinliyordu. Eli tekrar yüzüme çıktı. Baş parmakları gözlerimin altındaki yaşları sildiginda anca anlamıştım ağladığımı. "Ağlama" dedi titrek sesiyle "Ağlama deniz sana anlattığım onca şeye pişman etme beni" sözleriyle ağlamam şiddetlenince onunda gözlerinin dolduğunu fark ettim. Ellerim istemsizce yanaklarına doğru yol aldı. Hızla okşadım avuç içimdeki sıcak yanaklarını. Bu temasla titreyerek tekrar sarıldı. Sıkı sarılması beni sakinleştirirken huzur dolu bir soluk bıraktım boynuna doğru. Kokusunu iyice içime çekip yatıştım. "Her şey için özrü dilerim" sözleriyle hızla ona döndüm "özür dileme meriç sadece... sadece bu olanlar çok fazla anlıyorsun değil mi?" Meriç samimi bir gülüşle karşıladı bu sözlerimi "anlıyorum deniz anlıyorum ama bir dahaki sefere öyle çekip gitme. Tek başına kaldırmıyorsan bu yükleri beraber kaldıralım ama tekrar gitme" gözlerimden yaşlar durmaksızın aksada samimi bir gülüşle onayladım onu çünkü her ne olursa olsun onu seviyordum. Oda başını hızlı hızlı salladı ve dolu olan gözlerini omzuna sildi. Aramızda az bir mesafe bırakarak yüzüme baktı . Gözlerindeki duygular öyle çok değişiyordu ki anlayamıyordum . Gözleri yüzümde gezinip en sonunda dudaklarımda durunca zar zor yutkundum. Meriç gözlerim ve dudaklarım arasında gidip geliyordu en sonunda gözlerime sabitledi gözlerini yavaşça iç çekerek "Seni öpebilir miyim ? " diye sordu. O an o kadar masum ve kırılgan duruyordu ki hayır demeye ne cesaretim vardı ne de gücüm "Evet" onaylayan sesimi duyunca yavaşça yaklaştırdı yüzünü yüzüme. Yaklaştıkça içimdeki fırtınanın da şiddetlendiğini hissediyordum. Meriçin gözleri titreşerek kapandığında bende onu taklit ederek kapattım gözlerimi. Bir kaç saniye sonra dudaklarıma değen yumuşak dudaklarla içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Nefes alamıyordum. O an nefes almayı bile unutmuştum. Meriç dudaklarını araladığında çok geçmeden bende öpüşüne karşılık verdim. Öpücüğü arzudan uzaktı samimi ve korkakça öpüyordu beni. Meriçin ellerini ensemdeki saçlarda hissedince titredim. dudakları dudaklarım üzerinde gerilince güldüğünü anladım. Ensemdeki parmaklarını güçlendirip daha çok bastırdı dudaklarını dudaklarıma. Eriyordum gerçekten eriyordum. Meriç istemeye istemeye dudaklarını ayırınca yavaşça açtım gözlerimi. Kızarmış yanaklarla ve öpüşmekten ıslanan dudaklarla fazla çekici ve aynı zamanda fazla tatlı olmayı başaran ilk insan olmalıydı . Gözlerim pembe ve ıslak dudaklarında takılı kalınca durup sadece onları izledim ama sonra onların haraket ettiğini görünce kafamı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Meriç bu halime gülüp tekrar etti sorusunu "Aç mısın?" O sorana kadar fark etmemistim aç olduğumu ama bu öpücükten sonra da aç olduğumu idda edemezdim. Her zaman yaptığım gibi usulca başımı sallayarak onayladım onu. Ellerimi tutup beni dışarı sürüklediginde aklıma gelen şeyle duraksadım "bekle içeride bavulun var" büyük adımlarla içeri geçip küçük bavulu elime aldım "tamam gidebiliriz" bu kez ellerimi daha sıkı tuttu. "Ne var onun içinde?" küçük bavula bakıp tekrar ona baktım "bir kaç kıyafet aldım sadece" anladım anlamında başını salladı ve avucunun içindeki elimi sıkarak daha hızlı yürümeye başladı.
On beş dakika sonra tanıdık bir sokağa gelince durdu. "Burası güzel pizza yapıyor burada yiyelim" o önde ben onu takip ederek girdik içeriye. En köşedeki masaya oturdu ve ben oturana kadar gözlerini üzerimden ayırmadı. Bana baktığını görünce rahatsızca yerimde kıpırdandım izlenmek gerçekten kötü bir şeydi ve eğer bu sevdiğin kişiyse daha da kötü bir şeydi. Ben düşüncelere dalmış etrafı izlerken meriçin çoktan sipariş verdiğini gördüm. Tatlı bir tebessümle bana bakıp gülümsedi. Masanın altındaki elimin üzerinde bir baskı hissedince yerimde zıpladım. Meriçin hafif kıkırtısı kulağıma ulaşınca elimdeki baskının meriçin eli olduğunu anladım. Yüzümde meriçin yüzündekine benzer bir gülümseme olduğunu görmesemde tahmin edebiliyordum. Garsonun yemeği önümüze koymasıyla kendine gelip elini çekti. Bende çok oyalanmadan yemeye başladım ancak meriçin yemediğini görünce durdum "neden yemiyorsun?" Şaşkın suratıma tatlı bir gülümseme ve sıcak bakışlarla baktı. " Aç değilim sen ye" tereddütle kafamı sallayıp yemeğe geri döndüm ama oda bütün gün hiç bir şey yememişti bunu biliyordum. Yemeye devam ederken ise fark ettiğim bir ayrıntıyla yüzümdeki tebessüm genişledi. Pizzada zeydin yoktu. Ve ben pizzanın üzerindeki zeytinleri sevmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psikopat manken (boy×boy)
Mystery / Thriller"Aşka inanmıyorum" dedi sarhoş sesiyle. "Neden?" Diye sordu kapşonlu olan. "Acıtıyor o yüzden" dedi gözünden bir damla yaş akarken. "Ağlama" dedi kapşonlu olan sesi titrerken "Ağlama sana aşkı öğreteceğim deniz"...