Dün meriçle anlaşmış ve son bir gün geçirmek istemiştik. Madem ayrılacaktık bu güzel bir şekilde bitmeliydi.
üzerimi düzelterek aynaya baktım. Kötü görünmüyordum, sadece göz altlarım çökmüştü ama bu gün bunu görmezden gelebilirdim çünkü bu gün meriçle son günümüzdü.
Telefonumdan meriçin gönderdiği konuma baktım. Ayrılacak olsak bile bir gün geçireceğimiz için çok heyecanlıydım.
Alt kata indiğimde tunahanı salonda otururken gördüm. Ellerini dizlerine koymuş bir şeyler düşünüyordu geldiğimi fark etmemişti. Omuzundan dürterek kedine gelmesini sağladım "Tunahan iyi misin?" yutkunarak beni başıyla onayladı "Pekala , şey ben artık gidiyorum" ayağa kalkarak kollarını bana sıkıca sardı "Üzülmeyin elbet bir yolunu bulursunuz" bende kollarımı ona sarıp geri çekildim "umarım" samimi bir tebessümle yanından ayrıldım.
buluşacağımız yere geldiğimde meriçi arabaya yaslanmış bir şekilde beni beklerken gördüm. Bu günün güzel geçmesi için yüzümdeki hüznü silip mutlu bir tebessümle ona yaklaştım. Benin geldiğimi görünce aramızdaki mesafeyi iki adımda kapatıp sarıldı.
"nereye gideceğiz" tatlı tatlı gülerek elimden tutup arabaya bindirdi "Güzel bir yere,şimdilik senin bilmene gerek yok" gülerek kafamı sallayıp önüme döndüm. Bu hallerini özleyecektim. Gözlerim dolmaya başlarken ona belli etmeden omzuma sildim bu gün güzel bitmeliydi.
Uzun bir araba yolculuğunun ardından bahsettiği yere gelmiştik. Ormanlık bir alandı her yer yemyeşil ve çok güzeldi. Meriç arabadan inince bende arkasından indim elimi tutup beni sürüklemeye başladı " bahsettiğim yere daha gelmedik" şaşkınca gülerek ona baktım. Daha nereye gidecektik ki ?
sonunda durduğunda etrafıma baktım meriç önümü işaret edince o tarafa baktım. Karşımda kocaman bir şelale vardı. Şaşkınca meriçe döndüm. Gülerek arkama geçip ellerini belime sarıp çenesini omzuma yasladı. Çok şaşkındım çünkü burada böyle güzel bir yerin olduğunu bilmiyordum. Meriç boynuma küçük bir öpücük kondurunca huzurla gözlerimi kapattım. Meriçin sıcak kolları ve şelalenin sesi ile burada ölsem sesimi çıkarmazdım. Çok güzeldi.
Meriç ellerimden tutarak beni şelaleye daha çok yaklaştırdı ve çimenlik bir alana oturduk. Burası mükemmel bir yerdi. Meriç ellerini saçlarıma geçirip hafifçe okşamaya başladı. Bende kafamı boyun girintisine sokup soluklandım.
İkimizde konuşmuyoruk çünkü kelimelerin bir işe yaramayacağını biliyorduk. Ben ona sevgimi boynunu öperek gösteriyordum o da saçlarımı okşayarak.
Meriç doğrularak dudağıma küçük bir öpücük kondurunca bende onu taklit ettim ama geri çekilecekken enseme konulan elle bu eylemim başarısız oldu. Dudaklarını haraket ettirmiyordu.
Uzun bir süre sonra dudaklarını haraket ettirdiğinde hiç beklemeden karşılık verdim. Beni veda eder gibi öpüyordu. Bu onun son öpücüğüydü. gözlerimden yaşlar akmaya başladığında hıçkırdım. Bu öpücüğümüzü sonlandırmıştı ama ben bitmesini istemiyordum.
onu tekrar tutup dudaklarına yapıştım. Göz yaşlarımız birbirine karışıyordu ama umrumda değildi. Bunun son olacağı gerçeği aklımdan bir türlü çıkmıyordu. Meriç hıçkırarak kendisini çektiğinde kollarından sıkıca tuttum "Deniz böyle yapma lütfen" kollarımı indirip ellerimle oynamaya başladım " Bunun son olmasını istemiyorum" Beni kendine çekerek başımı göğsüne yasladı. Hiçbir şey demedi.
"hadi kalkıp gezelim" meriç beni onaylayarak ayağa kalktı. Bende kalkınca elimden tuttu ve yürümeye başladık. Her adımımda buraya hayran kalıyordum. Keşke buraya daha önce gelseydik.
Meriçin elini bırakarak karşıdaki ağacı gösterdim "Şu ağaca ilk varan kazanır anlaştık mı ?" Meriç şaşkınca bana bakıp güldü bende şaşkınlığını fırsat sayarak koşmaya başladım "Ama bu haksızlık" Meriçte koşmaya başladığında kahkaha atarak hızlandım ama birden iki kol beni belimden tutarak havaya kaldırınca çığlık attım "Meriç!" gülerek sırtına vurdum "Hile yaptın ama" beni yere indirip yalancı bir sinirle bana baktı " İlk sen yaptın" gülerek elini tuttum tekrar yürümeye başladık. Çok hızlı koştuğumuz için nefes nefese kalmıştık ve benim boğazım ağırmıştı.
Uzun bir yürüyüşün sonunda arabanın olduğu yere varmıştık. Hiç zaman kaybetmeden arabaya binip yola koyulduk. Ben daha kalmak istemiştim ama meriç akşam olduğu için buranın tehlikeli olduğunu söyleyip beni ikna etmişti.
Eve yetiştiğimizde arabanın içinde ölüm sessizliği vardı. Ne ben iniyordum ne de meriç benim inmem için bir şey söylüyordu. Sessizlik rahatsız edici bir boyuta ulaşınca konuşmaya karar verdim "O zaman ben artık gidiyorum" meriç başını eğip salladığında derin bir nefes aldım " Seni öpebilir miyim?" bana baktı. Göz bebekleri titredi. yavaşça yaklaşarak yanağına masum bir öpücük kondurdum. Geri çekilip arabadan indim.
Evin kapısına ulaşınca arkadan gelen ayak sesleriydi arkaya döndüm meriç arkamdan geliyordu. Şapşal bir gülümsemeyle "içerdekilere bir selam vereyim" diyip önüne döndü. Bu haline kıkırdayıp kapıyı çaldım.
Sevil abla endişeyle kapıyı açtı ve bizi görünce ağlamaya başladı " sevil abla ne oldu" korkuyla sevil ablaya baktım. kapıyı açıp bizi içeri davet ettiğinde meriçle şok olmuştuk. Çünkü ikimiz de karşımızda elinde silahla kanlar içinde koltukta oturan bir tunahan beklemiyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
psikopat manken (boy×boy)
Mystery / Thriller"Aşka inanmıyorum" dedi sarhoş sesiyle. "Neden?" Diye sordu kapşonlu olan. "Acıtıyor o yüzden" dedi gözünden bir damla yaş akarken. "Ağlama" dedi kapşonlu olan sesi titrerken "Ağlama sana aşkı öğreteceğim deniz"...