3- Yeni İnsanlar

195 61 17
                                    



   Hem yürüyüp hem de kampüsü incelerken ileride yurt olduğunu tahmin ettiğim binanın kapısının önünde, kampüsteki köpek ve kedilere yem veren bir kız gördüm. Ayaklarının arasında dolanan kedilere basmamaya çalışarak ve sürekli üstüne atlayan köpeklerden dolayı dengesi bozularak farklı kaplara elindeki poşetten mama bırakmaya çalışıyordu. Gülümseyerek yanına yaklaştım,

"Merhaba, yardım etmemi ister misiniz? " diye sordum.

"Gerçekten süper olur. Mavi poşetin içinde kedi mamaları var. En azından kedileri diğer tarafa çekebilirseniz hem olası bir kedi köpek kavgasından kurtuluruz hem de ben yanlışlıkla birinin kuyruğuna basıp tırmık yemekten kurtulurum" diyerek elindeki mavi poşeti uzattı.

"Gelin bakalım sizi sırnaşık pisicikler, gel pisi pisi" diyerek kedileri duvarın dibinde içinde su olan kapların yanına doğru çektim. Yan yana birkaç öbek halinde mama koydum. Her biri önce ayağıma sürtünerek teşekkür ettikten sonra yemeklerini yemeye koyuldular. Bu arada köpekleri besleyen kız da mamaları paylaştırdıktan sonra yanıma geldi.

"Sanırsın ki günlerdir aç kalmışlar. Daha dün gece besledim onları. Üstelik tek besleyen de ben değilim. Yurtta benim gibi hayvan severler var besleyen. Ama yok doyuramıyoruz bu oburları." Dedi gülerek.

Çok içten, samimi gülümsemesi olan bir kızdı. Uzun siyah saçlarını tepede bağlayıp örmüş, sadece öndeki kahküllerini açık bırakmıştı. Kemik çerçeve gözlükleri ve sıcak çikolata rengi gözleri vardı. Gözleri de gülüşü gibi içten bir şekilde parlıyordu. Ben de ona gülümsedim.

"Merhaba ben Defne İpek. Ailem genelde İpek ismini kullanır, ama sen hangisini istersen kullanabilirsin. Tanıştığıma çok memnun oldum." Diyerek elimi uzattım.

Elimi sıkarken "Merhaba Defne, ben de Mine. Tanıştığıma çok sevindim ve yardımın için çok teşekkür ederim. Sanırım sen de oryantasyon alanına gideceksin değil mi? Beraber gidelim mi?" diye sordu.

"Çok sevinirim. Dün akşam haritayı incelememe rağmen seninle karşılaştığımda kaybolduğumu düşünmeye başlamıştım." Dedim rahatlamış bir şekilde gülümseyerek. Beraber sağ tarafa ağaçlık alana doğru yürümeye başladık.

"Aydınlı değilsin sanırım? Öyle olsaydın mutlaka karşılaşırdık. Burda herkes birbirini tanır maalesef. Hatta yanından geçen bir insanla akraba çıkma ihtimalin çok yüksektir. Nereden geldin?." Diye sordu. Sorusu gayet samimi olmasına rağmen gerilmeme neden oldu. İnsanlara genelde çok fazla şehir değiştirmemiz garip gelirdi. Yine de ben de samimi ve dürüst olmak istedim.

"Çocukluğumdan beri babamın işi dolayısıyla yurt dışında pek çok ülkeyi gezdik. Genelde 1-2 seneden uzun kalmadık aynı yerde. En son Şanlıurfa'ya taşındık. Babam arkeolog ve orada bir kazı çalışmasında görevliydi. Şimdi yine babamın işi için taşındık ve işte buradayım. Hayallerimi yaşadığım pek söylenemez. İstanbul istiyordum ama ailem ile birlikte kalmayı seçtim." Dedim sıkıntıyla. Bir süre sessizlik olduktan sonra sadece kendimden bahsettiğimi farkedip kabalık ettiğimi düşünerek ekledim.

"Sen Aydınlısın ama yurtta kalıyorsun sanırım?" diye sordum.

O da oluşan garip sessizlikten rahatsız olmuş olacak ki sorumu duyunca yine heyecanlı bir şekilde anlatmaya başladı.

"Evet ben doğma büyüme Aydınlı'yım. Benim ailem yıllardır şarap işiyle uğraşırlar. Sultanhisar Nysa antik kentini duymuş muydun? Babanın işinden dolayı duymuşsundur belki. İşte benim ailemin orada bağları var. Bölgede yetişen meyvelerden meyve şarabı yapıyoruz. Ailemin orda kurulu bir düzeni olduğu ve ben de her gün uzun yol gidip gelmek istemediğim için yurda yerleştim. Aslında ben de Aydın dışında bir yerde yaşamak istemiştim ama maalesef kendimi yine burada buldum." Dedi hafif somurtarak.

Ama sonra yine eski neşeli haline dönerek " Ama bak iyi ki öyle olmuş, tanışmış olduk. Hem bu üniversite yeni kurulmasına rağmen şimdiden Türkiye'nin en iyi üniversiteleri arasına girmiş bile. Üstelik yazın okuldan kaçıp Kuşadası veya Didim'e denize girmeye gitme şansımız da var, lütfen bunu da artılara ekle." Dedi neşeyle.

KozaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin