4- Ela Gözler

201 59 33
                                    

Biraz yürüyüp bakındıktan sonra heykel seçmeli dersi masasına ulaştık. İki tane son sınıf olduğunu tahmin ettiğim çocuk duruyordu broşürlerin yanında.

Biz yaklaşınca uzun boylu olan diğer arkadaşını koluyla dürterek bizi gösterdi. Arkadaşı baştan sona simsiyah giyinmiş, bileğinde deri bileklik olan, sert bakışlı bir çocuktu. Metal müzik dinliyor olduğuna dair bahse girebilirdim.

     "Merhaba. Heykel dersine kaydolmak istiyorduk. Bilgi alabilir miyiz?" diye sordum.

      "Broşürlerden alabilirsiniz. Haftada iki gün, üçer saat oluyor dersler. Sene sonunda herkesten kendi seçeceği bir figürün heykelini bitmiş olarak teslim etmesini bekliyoruz. Sene sonunda bu heykeller ile bir sergi düzenleniyor. İlk dersler heykel yapımı üzerine temel dersler. Daha sonra sizden heykeli yapacağınız figürü seçmeniz bekleniyor. Vize puanları figür seçimi ve ilerleyiş üzerinden veriliyor. Final olarak da bitmiş heykel puanlanıyor. Dersten geçen heykeller sergiye de hak kazanıyor." Dedi metalci çocuk tekdüze bir sesle. Sıkılmış görünüyordu. Muhtemelen aynı cümleleri gün içinde birçok insana yapmıştı.

      "Ben çocukluğumdan beri heykel yapıyorum fakat arkadaşım daha önce hiç yapmamış. Bu dersi almasında bir sorun var mı? İlk dersler heykel yapımını sıfırdan öğretmek üzerine anladığım kadarıyla. Yani yapmamış olsa bile öğrenebilir değil mi?" diye sordum Mine'yi göstererek.

      "Bunun kararını ben veremem. Dersi veren asistan öğretmen şuan burada değil. Kayıtları o alıyor. İsterseniz diğer seçmeli derslerinizi seçtikten sonra tekrar uğrayabilirsiniz. Eğer asistanımız onaylarsa arkadaşınız ile birlikte bu derse adınızı yazdırabilirsiniz." Dedi ve broşürleri düzenleme işine geri döndü.

     Uzun boylu, sarı kıvırcık saçlı çocuk arkadaşına dönerek , "Sahi Alp nerede? Ben de ona bakmaya gelmiştim, kızlar gelince sormaya fırsatım olmadı. "

     "Bilmiyorum. Yarım saat önce hemen dönerim diyerek öğretim görevlileri binasına doğru gitti. Henüz dönmedi." Ses tonundan bu durumdan rahatsız olduğu ama ses çıkaramadığı belli oluyordu.

      "Şimdi anlaşıldı. Bence o daha gelmez. Muhtemelen kızın birini odasına almış, engin asistanlık bilgilerini paylaşıyordur. " dedi uzun boylu çocuk alaycı bir şekilde.

       "Ya da yeni gelen çömezlerden seçerek kendine yedek listesi çıkarıyordur." Dedi metalci çocuk ilk defa gülerek.

    Bizim hala orada durduğumuzu unutmuşlardı sanırım. Yoksa bir öğretmen hakkında böyle rahat konuşabilirler miydi öğrencilerin yanında? Hem bu nasıl bir öğretmendi ki? Öğrenciler ile fazla samimi olması hoş bir şey değildi.

     Uzun boylu çocuk bize dönerek,
" Engin'in dediği gibi isterseniz diğer seçmelilere kaydolun. İyi dersler çabuk dolar. Alp'in ne zaman geleceği belli olmaz, burada beklemeniz riskli olur. Bir yarım saat sonra tekrar uğrayıp bakabilirsiniz. " dedi.

Sonra arkadaşının omzuna arkadaşça vurarak ağaçlık alana doğru yürümeye başladı. Sonra bir şey unutmuş gibi arkasını dönerek,     

"Bu arada ben Yağız. Size yeni üniversite hayatınızda başarılar diliyorum." Dedi ve uzaklaştı.

     Mine çocuğun arkasından bakıp kalmıştı. Eğlenerek, " O aşk romanını okumayacağız demiştik diye hatırlıyorum?" dedim.

    "Aşk romanı değil, imkansız aşk romanı demiştik şekerim. Ben burada imkansız bir şey görmüyorum." Dedi saçlarını savurarak. Yine gülmeye başladık.

KozaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin