30- İtiraf

70 13 35
                                    

Büyükannem yüzümü tutup kendisine çevirdi. "Defne dinle beni. Bir şeyler değişti, eskisinden farklı. Artık sadece senin o soydan birine kalbini açman dışında, başka tehlikeler de var. O adama dokunduğumda gördüğüm, hissettiğim şeyler korkunçtu. Anne ve babana kaçmalarını söyledim çünkü o adam çok tehlikeli ve çok güçlü." dediğinde anlamayarak ona baktım. "Kim o adam büyükanne? Rüyalarımda gördüğüm kişiden mi bahsediyorsun?" diye sordum cevabın o olmamasını umarak. Alp'in kötü biri olduğuna, bana zarar vereceğine inanmıyordum.

"Hayır, rüyalarında gördüğün kişi değil ama aynı soydan geliyorlar. Seni arıyor, her yerde gözü her yerde adamları var. Kimseye güvenemezsiniz. O adam tehlikeli ama arkasında başka biri daha var. Çok daha büyük bir kötülük ona yardım ediyor." dedi vücudu titreyerek. Uzanıp sakinleştirmek için büyükannemin elini tuttum. "Ona yardım eden kim büyükanne?"

Anneannemin gözleri korkuyla büyüdü. Kafasını hızlı hızlı sallamaya başladı. "Onun adını anmayız, o tahminlerinin bile ötesinde bir kötülük. Eğer onun adını söylersem bizi bulur. Kendimizi saklamak için her ekinoksta bir ayin yapmamız gerekiyor. Böylelikle ruhumuzun izini gizliyor." dediğinde başımı salladım. "Geldiğimizde yaptığın buydu değil mi?"

"Bugün güz ekinoksu." diyerek başını salladı ve masanın üstünde duran kurdeleye bağlı otları bana uzattı. "Bunu evinde yakıp dumanını evdeki odalarda dolaştır ve küçük bir parçasını her zaman yanında taşı." dedikten sonra kalkıp eve girdi. Geri geldiğinde elinde, içerideki sandığın üstünde gördüğüm madalyon vardı. Otlardan bir parça koparıp içine koydu ve tekrar kapattı. Sonra da arkama geçerek boynuma astı. "Bu seni bulmasını engeller ama eğer karşılaşırsanız seni tanıyacaktır. Brankhid soyundan gelenlerden uzak dur Defne. Bir şekilde o kötülük onlarla bağlantıda. Bir şeyler eskisinden farklı. Artık sadece Apollon'a hizmet etmiyorlar. Çok daha büyük bir kötülüğe yemin etmişler." dedi neredeyse fısıltıyla.

Mine yanımızda aklını kaçıracak gibi duruyordu. Ben bir süredir bazı şeylerden şüpheleniyordum ama bütün bunlar Mine için çok fazlaydı. Bunu gözleirnde görebiliyordum. Büyükannem dönüp Mine'ye baktı. "Korkma yavrum. Senin ruhun öyle saf ve temiz ki, o kötülük sana dokunamaz, zarar veremez. Bunları kimseye anlatmayın, Defne'nin kim olduğunu bilmemeliler. O adamın kulağına giderse, kötülüğün de haberi olur ve Defne'yi bulur." dediğinde Mine dudakları titreyerek başını salladı. "Kimseye anlatmayacağım. Zaten bana kim inanır ki! Ben bile hala inanamıyorum. Böyle şeyler sadece kitaplarda ve filmlerde olur." dedi sesi titreyerek. Onu öyle iyi anlıyordum ki. Keşke onu buraya getirmeseydim diye düşündüm. Onun omuzlarına bu sorumluluğu, aklına bu bilgilerin korkusunu yüklemeseydim. Uzanıp arkadaşıma kollarımı doladım. "Seni bu işin içine sürüklediğim için özür dilerim Mine. Eğer benimle artık arkadaş olmak istemezsen seni anlarım." dediğimde Mine geri çekilip bana gözlerinde garip bir ifadeyle baktı. "Seni başında bu kadar sorun varken yalnız bırakacağımı mı sanıyorsun? Arkadaşlık böyle bir şey değil Defne. Ne olursa olsun senin yanında olacağım." dediğinde gözyaşlarımı zor tutuyordum.

Büyükannemle vedalaştıktan sonra saat geç olduğu için Mine ile Aydın'a geri dönmek üzere yola çıktık. Yolda annemi arayıp biraz geç kalacağımı haber verdim. Mine başlarda çok sessizdi. Sonra derin bir nefes alıp göz ucuyla bana baktı. "O kaçman gereken kişi, o soydan gelen Alp dimi?" diye sordu ama cevabı zaten tahmin ediyordu. Başımı salladığımda yüzünde çok üzgün bir ifade oluştu. "Aklıma takılan örtüşmeyen bişeyler var Defne. Madem büyükannenin dediği gibi o soydan gelen kişi seni bulmak istiyor ve sonunu getirecek, Alp senin kim olduğundan şüphelenince neden senden kaçtı? Neden senden uzak duruyor? Tam tersine seni elde etmeye çalışması gerekmez miydi?"

KozaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin