7- Kaza

120 45 5
                                    

Hesabı ödeyip pastaneden çıktık. Bugün sadece Mine ile ortak heykel dersimiz vardı ama son 3 saatti. Bu yüzden öğle yemeği için sözleştikten sonra, diğerlerinden ayrılıp ilk bölüm dersime doğru yola çıktım.

    Genel Biyoloji dersi haftada üç saatti. Bugün iki saat sınıfta, Perşembe günleri de bir saat laboratuvarda olacaktı. İlk ders olduğu için, genel işleyiş ve ders programı üzerine konuşuldu. Vizelere kadar olan konuların listesi ve laboratuvar için malzeme listesi verildi. Daha sonraki Genel Kimya'ya dersin eğitmeni değil asistanı geldi, dersle ilgili genel bilgileri, malzeme listesini verdi. Günün ilk yarısı çok hızlı geçmişti. Arkadaşlarımla buluşmak için yemekhaneye giderken, anneme çıkışta alışverişe gidebilir miyiz diye kısa bir mesaj attım.

Öğle yemeğinde arkadaşlarımla buluştum. Can masaya geldiğinde telefonla konuşuyordu. Bir anda sesi yükseldi.

"Baba sen ciddi misin ? Nasıl olmuş peki ? Durumları nasıl? "Diye sordu.

    Karşı tarafın verdiği cevap sonrası bir anda nefesini tutarak, "inanamıyorum, korkunç bir şey bu. İkisi de bizim okuldan mıymış"? Bir süre telefonun ucundaki insan konuştuktan sonra Can, "Merak etme dikkatli olurum. Akşam görüşürüz." Dedi ve telefonu kapayıp bize döndü.

" Az önce çok kötü bir şey öğrendim. Sabah Berrak'ın bahsettiği kaza var ya, o kazayı yapan gençlerden biri bizim okuldaymış. Kızın durumu ağırmış ama en azından hayatta. Maalesef arabadaki diğer çocuk kaza anında ölmüş. " dediğinde ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı.

    Ölüm olayı beni çok etkiliyordu. Üstelik gencecik bir insandı ölen. Ailesini düşününce kalbim sıkıştı, kim bilir ne hissediyorlardı şuan. Bir insan için çocuğunun ölümü kadar korkunç bir şey olamazdı sanırım.

    Kendi anne ve babamı düşündüm. Bana bir şey olsa mahvolurlardı. Umarım hastanede durumu ağır olan kız iyileşirdi. İçimden o kız için dua ettim.

Hepimiz allak bullak olmuştuk. Kimse konuşmuyordu. Berrak bembeyaz olmuş, kollarını vücuduna sarmış titriyordu. Kazayı aramızda gören tek kişi olduğu için hepimizden daha fazla etkilenmişti.

   Sandalyemden kalkıp Berrak'ın yanına oturdum. Elimi yanındayım dercesine kucağına koydum. Elini elimin üzerine koyup hafifçe sıkınca tek kolumla ona sarıldım. Bir süre sonra titremesi geçti.

"Biliyorum hiçbirimizin ders dinleyecek hali yok ama son ders başlamak üzere. Defne ve benim heykel dersimiz var. Derse çok zor yazıldım, ilk günden dersi asıp asistan hocayı haklı çıkarmak istemiyorum." Dedi.

"Arkadaşlar siz gidin. Ben bugün daha fazla derse girecek durumda değilim. Eve gidip dinlenmek istiyorum." Dedi Berrak. Sesi çatallaşmıştı ve gerçekten hiç iyi gözükmüyordu.

" Seninle gelmemi ister misin canım?" Diye sordum Berrak'a. Ama cevap Can'dan geldi.

"Berrak'ı eve ben bırakırım. Sen Mine ile heykel dersine git. Sorun yaşamayın. Merak etmeyin ben Berrak ile ilgilenirim, hadi gidin siz" dedi. Can'a teşekkür edip Berrak'ı kafasından öptükten sonra Mine ile birlikte heykel atölyesine doğru yürümeye başladık.

Atölyenin önünde insan kalabalığı vardı. İnsanların arasından geçerek sınıfa girdik. Bizim dışımızda sadece bir kişi daha vardı oturan. Diğer herkes kapının önündeydi. Ama hepsi bu dersi alıyor olamazdı, kontenjanın 15 kişi olması lazımdı.

Dersin başlama saati geçmişti ama öğretim görevlisi henüz gelmemişti. Biraz daha zaman geçtikten sonra ilk gün oryantasyonda gördüğümüz siyah giysili çocuk geldi. Kapıdaki insanlarla konuşup onları dağıttıktan sonra içeri girdi.

"Bugün ders işlenmeyecek. Haftaya aynı saatte burada ders programa göre devam edecek." Dedi.

" Teşekkürler. Peki dersin niye yapılmadığını öğrenebilir miyiz?" Diye sordu Mine şaşkın bir şekilde.

Çocuk başta cevap vermeyecek gibi duruyordu. Ama sonra kafasını sallayarak, "Asistan hocamızın kız kardeşi bu sabah bir kaza geçirmiş. İlker hoca da bir sergi için İstanbul'daydı." Dediğinde Mine ile birbirimize baktık.

Ne düşüneceğimi bilmiyordum. Daha az önce hakkında konuştuğumuz kazada yaralanan kız, ela gözlü çocuğun kardeşiymiş. Sabah pastaneden elinde telefonla koşarak çıkmasının sebebi buymuş demek ki diye düşündüm. İçimde hiç tanımasam da onun için büyük bir üzüntü duydum.

KozaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin