Gece ara ara uyandığımda yanı başımda görüyorum onu. Düşünüyor. Sadece karanlığa bakıp düşünüyor. Tekrar uykuya dönüyorum sonra. Aldırmıyorum, aldırış etmiyorum. Ne düşündüğü umrumda olmuyor. Belki vijdanı ile savaş içinde oluyor o saatlerde. Hak ettiğini buluyor belki. Sonra aklıma tek bir soru geliyor.
Her gece böyle mi ?
Her gece düşünüyor mu bütün bu olanları ? Benim gibi. Derin bir nefes veriyorum. Yine umrumda olmuyor bir süre sonra.
"Ayla ?"
Ve onun sesi. Gözlerimi aralıyorum. İlk ışık karşılıyor beni. Pencereden odanın içine giren güneş. Gözlerimi kırpıştırıyorum. Bir süre bekliyorum, kendime gelmeye çalışıyorum. Yatakta doğrulup odayı süzüyorum amaçsızca. Daha sonra onun yüzü ile karşılaşıyorum. Yatağımın üstünde oturmuş, bana bakıyor alaycı bir tip ile.
"Se-sen" diye kekeliyorum. Hatırlamaya çalışıyorum sadece. Aklıma geliyor bütün olanlar. Hızla yataktan kalkıyorum. Ânında kaşlarım çatılıyor.
"Hâla ne işin var senin burada ?" Rahatsız oluşum sesime yansıyor... Cevap vermek yerine oturduğu yerden kalkıp yanıma geliyor. Gülüyor, gülerek kulağıma yaklaşıyor. "Merak etme dün gece sarılarak uyuduk" nefesi kulağımı kaşındırıyor. Yüzümü buruşturuyorum. Ne dediğinin farkında bile değil...
Hızla itiyorum onu. Kaşlarım hâla çatık, daha bir çatık. Daha bir sinirliyim...
"Defol git odamdan. Seninle sabah sabah tartışma yapmıyacağım" uzatmak istemiyorum. Sadece gitmesi yeterli benim için. Gülerek suratıma bakıyor. Sinir bozucu bir hâle geliyor tipi, benim gözümde. Kafamı iki yana sallıyorum. 'Deli bu !' düşüncesi çoktan kafamın içinde yerini bulmuş hâlde.
"Delisin sen !" Kafamı iki yana sallıyorum. Kolundan tuttuğum gibi kapıya doğru sürüklüyorum. İtiraz etmeden kendisini bana bırakıyor. Gülümsemesi silinmiyor yüzünden. Kapıyı açıp dışarıya atıyorum.
"Bir daha geleyim deme sakın !" diye uyarıyorum, dinlerse... O ara gözüm Denis'in arkasında bizi izleyen abime kayıyor. Bütün söyliyecek cümlelerim bir bir geri gidiyor. Takılı kalıyor. Gözlerim büyüyor, kim bilir ne düşünüyor...
"A-a" diyecek oluyorum ama gerisi gelmiyor. Zorlukla yutkunuyorum. Denis kaşlarını çatarak arkasını dönüyor. Abimin yumruklarını sıktığını görüyorum. Gözleri ben ile Denis arasında gidip geliyor.
"Ulan..ben şimdi sizi ne yapayım"
"Abi sakin ol sa-" bu sefer abim izin vermiyor cümlemi bitirmeme. Hızla üstüme gelmeye başlıyor. Yeniden gözlerim korku ile büyüyor.
"Ne sandığın gibi değil LAN ?" diye bağırıyor. Olduğum yerde kalıyorum, ne geriye gidebiliyorum ne kaçabiliyorum. Sadece korku kaplıyor bedenimi... şuan bütün duygularım korku oluyor. Abimin ne ara dibime geldiğini anlamadan suratıma bir tokat indiriyor. Dengemi kaybedip yere düşüyorum. Gözlerim doluyor, yanağımda bir sızı, yanıyor... Kalbimde ki sızı daha fazla oluyor yinede. Kalbim deki acı git gide büyüyor sanki...
"NE YAPIYORSUN LAN SEN ? ECDADINI SİKTİĞİM !"
Denis'in sesi ile tekrar olduğum yerde sıçrıyorum. Kafamı kaldırıp Denis'e bakıyorum. Abimin yakasını tutmuş sinirle ona bakıyor... Hızla ayağa kalkıp yanına gidiyorum. Yakasını tutan ellerini çekmeye çalışıyorum. "Bırak !" diye bağırıyorum. "Denis bırak, bıraksana !" tekrar bağırıyorum. Dinlemiyor, duymuyor.. Gözlerin deki siniri görüyorum. Çekmiyor gözlerini abimin gözlerinden. "Eğer bir daha ona dokun.." diye başlıyor söze. Gülerek abim araya giriyor. "Ee ne yaparsın ? Yoksa beni mi sikersin ? Ah ! Çok korktum, hep yaptığın şey nasıl olsa.." yüzüm buruşuyor, ikisinden de tiksiniyorum... Ellerimi elinin üstünden çekip geri geri gidiyorum. Neden ? Neden ayırmaya çalışıyorum ? İkisi de beni mahvetti. İkisi de hayatımı boka çevirdi...
"Ne oldu ? Bakıyorum yüzün asıldı... ha sen..." abim kafasını çevirip bana bakıyor, gülüyor.
"Ha sen onu seviyordun değil mi ? Pardon pardon... ağzımdan kaçtı" alay ediyor abim, bilerek yapıyor...
Denis daha fazla katlanamıyor. Abimin suratına bir yumruk indiriyor. Abim yediği yumruk sayesinde yere düşüyor. Yutkunamıyorum... abimin söylediği cümle dönüp dolaşıyor aklımda.Ha sen onu seviyordun değil mi ?
Kafamı iki yana sallıyorum. Denis ile göz göze geliyoruz. Tekrar kafamı iki yana sallıyorum. "Olmaz ! Olmaz olmaz..." Bir süre kendi kendime mırıldanıyorum. Olmaz ! Olamaz... Bu olmamalıydı.. Bu olmaz !
Denis bana doğru bir adım atıyor. "Hayır !" diye bağırıyorum. "Hayır gelme !" kafamı iki yana sallıyorum. "Yalan de ! Ne olur yalan olduğunu söyle..." sesim pürüzlü çıkıyor... gözlerim doluyor. Hiçbir şey demiyor. Susuyor... Sadece bana bakıyor. Geri geri gidiyorum. Doğru olmamalı... doğru olamaz, olmasın !
"Doğru olamaz, yalan..." diz üstü yere çöküyorum. Ellerimi yüzüme kapatıyorum. Artık ağlamamı görmesini istemiyorum... Sessizce ağlıyorum sadece. Sessizce ve çaresizce...
Yine Sedat düşüyor aklıma... 'Bak Sedat. Bak gör nasılım, ben ben miyim.. ben eski Ayla'mıyım gör !'"Saklama yüzünü.." diyerek yanıma geliyor Denis. Yanımda diz çöküyor. Elini elimin üstüne koyuyor. "Hadi, hadi Ayla çek şu ellerini" diye tekrarlıyor bir kez daha. Kafamı iki yana sallamaktan başka birşey yapamıyorum. Hayır, sadece hayır...
"Lütfen Ayla.." yalvarır gibi bir ses çıkıyor bu sefer dudaklarından. Aldırış etmiyorum... Öğrendiğim gerçek ile yüzleşmeye çalışıyorum sadece.
Denis beni seviyor...
Hızla ellerimi yüzümden çekip göğsüne vuruyorum. Geriye sendeleniyor, sesini çıkarmıyor. Burnumu çekiyorum, gözlerimi kırpıştırıyorum. Birikmiş yaşlar süzülüyor yanağımdan.
"Niye ?!" diye bağırıyorum. "Niye beni sevdin ha ? Niye ! Allahım bana sabır ver..." yine çaresizlik tonu çıkıyor sesimden..
Denis ise sadece beni izliyor, tekpisizce. Daha fazla durmak istemiyorum burada. Hızla odadan çıkıp gidiyorum."Ayla !" Denis peşimden geliyor, daha da hızlanıyorum.
"Ayla bekle !"
Kapıya ulaşıyorum sonunda.. kapının kulpunu indiriyorum. Kapıyı aralamam ile kapanması bir oluyor. "Bırak gideyim !" diyerek arkamı dönüyorum hızla. Arkamı döner dönmez Denis dudağıma yapışıyor. Elini belime koyup beni sağa doğru kaydırıyor. Duvara dayıyor sırtımı. Duvar ile kendisi arasına alıyor beni. Dudağımdan ayrılıyor, alnını alnıma koyuyor. "Se-sen" diye kekeleyecek oluyorum, başaramıyorum... Gülümsüyor, sadece gülümsüyor.
"Se-sen.." yine olmuyor."Sen ne yaptın !" diye bağırıyorum. Yüzümde ki şaşkın ifade hâla gitmiş değil..
Göğsüne vurmak için elimi kaldırıyorum. Gülerek elimi tutuyor, bu hamleyi bekliyor gibi... Ellerimi dudaklarına götürüyor, tek tek öpüyor iki elimi de.. Usulca tekrar bırakıyor ellerimi. Ben ise sadece izliyorum... Dilim tutuluyor, ayaklarım haraket etmek istemiyor...
Gözleri dudaklarıma kayıyor. Tekrar yaklaşıyor, yaklaşıyor... duraksıyor. Gözlerini gözlerime çıkartıyor. "Hisset beni.." diye fısıldıyor. Ve sonra tekrar dudağıma yapışıyor. Gözlerim kapanıyor, nefesim kesiliyor... Gözümün önüne Sedat geliyor. O an kâbustan uyanıyor gibi oluyorum. Hızla kendimi geri çekiyorum. Afallıyarak bana bakıyor."Bir daha bana dokunma, sakın..."
Kaşları çatılıyor birden, "Sen onu seviyordun değil mi ?" Kimden bahsettiğini başta anlamıyorum.
"SEDAT'ı DİYORUM !" diye kükrüyor. Olduğum yerde sıçrıyorum. Zorlukla yutkunmaya çalışıyorum. Sinirle gözlerini kapatıp açıyor. Son bir kez bakıyor bana. Daha sonra evden çıkıp gidiyor. Kapıdan çıktığı ân yere çöküyorum.
"Özürdilerim, özürdilerim... Bunu sana yapamam Sedat, yapamam."
Biraz olaylı bir bölüm olduu. Neyse oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn 👋💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN HEP BENİMDİN
Teen Fiction"Gitme. Beraber uyuyalım." "Gitme aklım sen de kalır, uyuyamam geceleri..." Artık beni sevmen de işe yaramaz adam. Ben senden vazgeçtim artık. Affetmek imkansız artık. Çek git adam. Senden daha fazla nefret etmeden çek git. Kitap kapağı : Queen Desi...