Yazım hataları varsa kusura bakmayın. 💜
Lalisa Manoban
Gözlerimi açtığımda başımda hâlâ Jungkook vardı. Neden her uyandığımda buradaydı? Esnedim ve hafifçe doğruldum. Saat sabah altıya geliyordu. Peki ben neden bu saatte uyandım?
Bir bardak su içtikten sonra pikeyi üzerimden çektim ve sargılı bacağıma baktım. Kan yoktu. Saçlarımı topladım ve yatağımın kenarında duran tekerlekli sandalyeye yavaşça oturdum. Hafif hafif bacağımın üstüne basabiliyordum.
Yavaşça odadan çıktım ve yoğun bakım katına gitmeye başladım. Umarım asansör dolu gelmezdi.
Asansöre bindim ve beşinci kata bastım. Neyse ki sadece bir hasta bakıcı vardı.
Beşinci kata gelince zorda olsa çıktım asansörden. Güçlükle Taehyung'un kaldığı odaya baktım.
No: 8
Kim TaehyungHemşire kız bana baktı ve hafifçe gülümsedi. "Bir şeye mi bakmıştınız?"
"İçeri ne zaman gireceğiz?"
"Doktor bey henüz izin vermiyor. Üzgünüm."
Başımı salladım ve geldiğim yola kısa bir bakış attım. Biraz burada kalsam iyi olacaktı.
Duvara yakın bir yerde durdum ve bakışlarımı No:8 yazan kapıya diktim. Taehyung hâlâ içeride yaşam mücadelesi veriyordu. Ne zamana kadar böyle olacaktı? Hep orada mı kalacaktı? Biz ne zaman ona sarılıp her şey geçti diyecektik? Ben artık dayanamıyordum...
Her gece rüyalarımda onu görüyordum. Yerde kanlar içinde yatıyordu... Her yerim onun kanı oluyordu... Bitmeyen kabuslarımdan ne zaman uyanacaktım?
Gözlerim dolduğunda başımı eğdim. Taehyung için suçlu hissediyordum. O adam silahını ona doğrulttuğunda daha hızlı olup ben ona zarar verebilirdim... Ama yapamamıştım. Neden? Neden bir saniye durmuştum ki...
"Lisa?" Rosé'nin sesiyle gözlerimi silip başımı kaldırdım. Rosé kireç gibi yüzüyle başımda dikiliyordu.
"Ne oldu?" dedim kaşlarımı çatıp. "Niye yüzün kireç gibi?"
"Doktorla konuştum." dedi yanımdaki sandalyeye oturup. "Ne dedi?" dedim.
Başını eğdi. "Durumu çok ağır. Vücudundaki kanın %25'i gitmiş. İnsanlar kanlarının %20'sini kaybederse ölürler dedi. Onun hâlâ yaşama tutunmaya çalışması bile mucize."
"Olamaz..." dedim kısık sesimle. Taehyung gidemezdi... "Tzuyu biliyor mu?"
"Hayır." dedi. "Ona söylemeye cesaret edemedim. Öyle kötü ki... Her gün ağlıyor ve çok az uyuyor. Chaeyoung onun için çok endişeli."
"Kolay değil ki... Sevdiği adam içeride yaşam mücadelesi veriyor ve o hiçbir şey yapamıyor. Ben olsam delirirdim."
"Sen neden bu saatte uyandın?" diye sordu. Omuzlarımı silktim. "Bilmiyorum. Çok uyuyorum bu aralar, bugün erkenden uyanasım geldi."
"Dün çabuk uyuduğun için Jennie hakkında bir şey kaçırdın." dedi gülümseyip. Kaşlarımı kaldırdım. "Ne?"
"Yoongi ondan hoşlandığını söyledi. Hâlâ utanıyor."
Aman Tanrım... "Bu harika bir haber." dedim. Başını salladı. "Min salak Yoongi bizim Kim güzel Jennie'ye gönlünü kaptırdı... İnanılır gibi değil."
"Eh, Jennie sürekli etrafındaydı,ilgisini çekmiş baksana." Kıkırdadım. Sonunda güzel şeyler de oluyordu.
"Lisa!" Jungkook'un sesiyle Rosé ve ben koridorun girişine baktık. Jungkook korkuyla yanıma geldi. "Niye haber vermeden gidiyorsun? Başına bir şey geldi sandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
believer || liskook
FanfictionLisa yapmaması gereken bir şeyi yapınca arkadaşlarının ve onun başına milyonda bir görülecek şey gelir; seri bir katil onlara sarar... "Senden nefret ediyorum." "Biliyorum." 𝐛𝐭𝐬 & 𝐛𝐩 𝐟𝐚𝐧𝐟𝐢𝐜