Küslüğün Sebebi

915 90 38
                                    

Merhaba! Bölümü burada kesmek zorundayım. Umarım yeni bölümü de kısa zamanda atacağım ama biz oyları yine de en az 20 yapalım olur mu?
Teşekkürler, iyi okumalar.


Profesör McGonagall ve Flitwick, salonun bütün kapılarını kapatırken Dumbledore, "Öğretmenlerle şatoyu baştan aşağı taramamız gerekiyor," dedi. "Korkarım ki kendi güvenliğiniz açısından geceyi burada geçirmeniz gerekecek. Sınıf başkanlarının salon girişinde nöbet tutmasını istiyorum, başınızda da kız ve erkek öğrenci başlarını bırakıyorum. Herhangi bir sorun olduğunda derhal bana bildirilecek. Hayaletlerden biriyle haber yollarsınız."

Profesör Dumbledore tam salondan çıkacakken durdu. "Az daha unutuyordum..."

Elini şöyle bir salladı. Uzun masalar salonun kenarlarına uçup duvarlara dikine yaslandılar. Elini bir daha salladı ve yerler mor renkte pofidik uyku tulumlarıyla doldu.

"İyi uykular," dedi Profesör Dumbledore, kapıyı arkasından kapatarak.

Salonu aniden heyecanlı mırıltılar kapladı; Gryffindor'lar okulun geri kalanına neler olup bittiğini anlatıyordu.

Herkes birbirine aynı soruyu soruyordu: "İçeri nasıl girdi?"

"Belki Cisimlenme'yi biliyordur" dedi birkaç metre ötedeki bir Ravenclaw. "Öyle yoktan var oluyordur yani."

"Kılık değiştirmiştir büyük ihtimalle" dedi Hufflepuff'lardan bir beşinci sınıf öğrencisi.

"Uçarak girmiş olabilir" dedi Dean Thomas.

İstemsizce kıkırdadığımda tüm gözlerin bana çevrildiğini fark ettim. Harry de dahil olmak üzere herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Bunun nesi komik?" diye sordu, Gryffindorlardan ufak tefek bir kız.

"Üzgünüm," dedim çabucak. "Gerildiğimde elimde olmadan gülüyorum. Gerçekten endişeliyim."

Öğrenciler kafası karışık bir şekilde yüzüme baktıktan sonra kendi içlerinde konuşmaya devam ettiler. Bazen çok düşüncesizce davranabiliyordum, buraya nasıl uyum sağladığımı hala bilmiyordum. O sırada iki tane uyku tulumunu beraberinde çekiştirerek yanıma gelen Draco'yu gördüm.

"Gerildiğinde gülüyormuş," dedi hızla soluyarak. "Tabi, tabii. Öyledir."

Uyku tulumlarını yerleştirirken, "Ne kötü bir yalancı," diye mırıldandığını işittim.

"Sen benimle konuşmuyordun hani?" dedim, kaşlarımı kaldırarak.

Dönüp yüzüme baktı. Gri gözleri alayla beni baştan aşağı süzdü. Yüzü zayıf ve beyazdı. Yine de oldukça iyi görünüyordu.

"Seninle konuşmuyordum zaten," deyip omuzlarını silkti. "Kendi kendime konuşuyordum."

Uyku tulumunu işaret ederek, "Bunu niye getirdin, peki?" diye sordum.

"Ben ikisini de kullanacağım," dedi umursamaz bir tavırla. "Rahat uyumak için yani... Görülmüş şey değil, babam bu olanları bir duysa... Malfoylar'ın ne kadar acımasız olabileceğini biliyorsun ya!"

Son cümledeki iğnelemeyi duymazdan gelerek gülümsemeye çalıştım. En azından artık benimle konuşuyordu. Bu işin peşini bırakacak değildim, tavrının sebebini muhakkak öğrenecektim. Yanıma gelerek bana iyilik etmişti. Bir türlü onunla konuşma fırsatını yakalayamıyordum, benden uzun zamandır kaçıyordu.

"Herkes uyku tulumuna!" diye bağırdı Percy. "Haydi, konuşmayı kesin artık! Işıklar on dakika sonra sönüyor!"

"Ortak Salon'daki konuşmamızı tamamlamaya ne dersin?" diye sordum, uyku tulumunun üzerine otururken.

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin