Şunu da hemencecik yazdım, iyi okumalar!Şömineden gelen ateşin sıcaklığının yüzümü yalayıp geçtiğini, içime kadar işlediğini hissediyordum. Büyük bir karmaşanın içerisinde, kendi hayatımın karmaşasının içinde nereye savrulduğum belli değildi ama burada, Ortak Salon'da, yeşil-gümüş renklerle donatılmış, güzel bir odada hatta belki yuvada oturmak bana büyük bir huzur veriyordu. Burası benim evimdi.
Ortak Salon'a gelmeden önce Ron ve Harry ile beraber Hagrid'in küçük klübesine gitmiştim. Hermione'ye aptalca bir tavır takındıkları için o gelmemişti ama Şahgaga'nın, Tehlikeli Yaratıkların İtlafı Komitesi'ne karşı olan duruşması için Hagrid'e sadece Hermione yardım etmişti. Duruşma bu cumaydı fakat ben sonucunu önceden biliyordum, bunun değişeceğini sanmıyordum. Lucius Malfoy her açıdan rezil bir adamdı, masum bir yaratığın hayatına bile kendi gururu için kıyabilirdi. Ancak pek de doğru olmayan bir şekilde de olsa Draco'ya değer verdiğini biliyordum. Üstelik birçok açıdan bilgiliydi, ne kadar iğrenç bir kişiliği olsa da onunla görüşmem gerektiğini biliyordum.
"Hogsmaede, önümüzdeki haftasonu..."
Draco elinde bir mektupla içeriye girmişti, aniden. Mektubun kimden geldiğini gösterdiğinde neden bahsettiğini anladım.
"Babam bizimle orada buluşacak," dedi gülümseyerek. "Okul gezisi olduğu için rahatça oturup konuşabiliriz."
Başımı salladım. "Teşekkür ederim, Draco," niye mırıldandım.
Bakışlarını ciddileştirip yanıma oturdu. Rahat koltuğun biraz daha içeriye gömüldüğünü hissettiğimde istemeden kıkırdamıştım. Draco'ya döndüm, o da bana dönmüş olduğundan karşı karşıyaydık. Tek kolunu koltuğun sırtına yaslamıştı elini de yanağına koymuştu. Gözlerini yüzümde gezdirirken birkaç kez kaşlarını çattı, ama hiç de kızgın görünmüyordu. Sadece beni inceliyor gibiydi.
"Senin için yapamayacağım şey yok," dedi, aniden.
Şöminenin alevlerinden mi yoksa utandığımdan mı anlayamasam da vücudumun çok ısındığını, yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Draco boşta duran eliyle uzanıp tılsımıma dokunduğunda utanarak kaçmaya çalışmıştım.
Tılsımım şömineyi taklit ederek içerisinde alevler oluşturmuştu, bu alevler dans ediyor gibi büyüyüp küçülüyor, bir o yana bir bu yana hareket ediyordu.
Draco'nun gri-mavi gözleri tılsımım üzerinde asılı kaldığında onu izlemeye koyuldum. Yüzünün ateşin yansıdığı kısmı bir mücevher gibi ışıldıyordu, sarı saçları bugün garip bir şekilde dağılmıştı, hatta biraz dalgalı görünüyorlardı. Diliyle ıslattığı için pembeleşen dudakları hafifçe yukarıya doğru kıvrılmıştı, ufak bir tebessüm vardı yüzünde. Draco diğer herkesten daha hızlı büyüyor gibiydi. Ben de kendimi onun gibi tebessüm ederken buldum.
"Neye sırıtıyorsun, Johnson?" diye sordu oyuncu bir ifadeyle.
Gülerek arkamdaki yastığı alıp ona doğru fırlattım.
"Aptal suratına gülüyorum, Malfoy!"
Suratına çarpan yastığa şaşkınlıkla bakarken gülümsemesi suratından silineceğine daha da büyüdü. Uzun zamandır birbirimizle itişip kakışmadığımız için hoşuna gitmişti.
"Düello mu etmek istiyorsun?" diye sordu üzerime doğru gelirken.
Koltukta gidebileceğim kadar geri gidip ondan kurtulmaya çalıştım fakat o üzerime gelmeye devam ediyordu. Gülerken ellerimle suratımı kapatmaya uğraşıyordum.
"Hayır!" diye bağırdım, bacaklarımı havaya doğru sallıyordum.
"Ne oluyor?"
Pansy Parkinson'ın çekilmez sesini duyduğumda dikilip başımı çevirdim. Draco da hemencecik toparlanmış göründü ama onun da yanakları benimki gibi kızarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eğer Harry Potter'da Olsaydım (3)
FanfictionKitabın içinde kaybolmak gibiydi, Harry Potter'ı okumak... BU KİTAP 3. KİTAP OLUP (AZKABAN TUTSAĞI) DEVAM NİTELİĞİNDEDİR, LÜTFEN ÖNCE DİĞER İLK İKİ KİTABI OKUYUNUZ.