Sır Tutucu

921 72 146
                                    

Yazım hatası olabilir, kontrol etmedim. 996 sayfanın 480. sayfasına gelebildim anca ve 16 bölüm oldu. Bu kitap epey uzun sürüyor :(
Neyse iyi okumalar!

Madam Pomfrey, Harry'yi hafta sonu boyunca hastane kanadında tutmakta ısrarcı olmuştu. Süpürgesi kurtulduğu için biraz da olsa teselli bulduğunu görebiliyordum. Her gün onu ziyaret ediyor, sadece geceleri yanından ayrılıyordum. Yine de Ecel'i kimseye kimseye anlatamadığı için oldukça sıkıntılı olduğunu biliyordum. Sirius'u Ecel sanıyordu ve onu her gördüğünde az daha canından olacak olmak hiç yardımcı olmuyordu. Ayrıca Ruh Emiciler'in ona verdiği hasar kalıcı gibiydi. Zihninde sürekli annesinin çığlıklarının dönüp durduğunu tahmin edebiliyordum.

Pazartesi günü Draco'nun kolu nihayet eskisinden de iyi olmuştu. Gryffindor kaybettiği için içten içe sevindiğini görebiliyordum, gerçi bunu gizlemek gibi bir çabası da yoktu. Yine de onu anlıyordum, tabi ki kendi binasının takımını tutacaktı. Açıkçası adil bir şekilde olması şartıyla, Slytherin'nin kazanmasını ben de isterdim.

Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersine girdiğimizde Profesör Lupin bizi güler yüzle karşılamıştı. Hastalıktan yeni kalkmış gibi gözüküyordu. Eski püskü cüppesi üstünden daha da sarkıyordu ve gözlerinin altında kara gölgeler vardı ama çok zevkli bir ders geçirmiştik. Profesör Lupin cam bir kabın içinde bir Hinzıpır getirmişti. Bu minik, tek bacaklı ve duman büklümlerinden yapılmış gibi duran yaratığın oldukça çelimsiz ve zararsız bir görüntüsü vardı. Görüntüsüne rağmen, gezginleri bataklığa çekmek gibi tehlikeli alışkanlıkları vardı.

Dersten sonra Draco'ya biraz işim olduğunu söyleyerek sınıfta kaldım. Herkes çıkınca Profesör Lupin'e yaklaştım.

"Profesör," diye seslendim cesaretimi toplayarak.

Gülümseyerek yanıtladı. "Evet, Juliet?"

"Biliyorsunuz," dedim gergince. "Son zamanlarda korkunç şeyler yaşandı. Ruh Emiciler'in de bunda büyük payı var diyebiliriz. Onlar sürekli okulun çevresinde böyle gezinirken, özellikle de Harry'ye olanlardan sonra..."

"Sen de mi savunma büyüsü öğrenmek istiyorsun?" diye sordu Lupin. Kaşlarını kaldırmıştı, pencereden içeri giren kış güneşinden bir ışık huzmesi, gri saçlarını ve genç yüzündeki çizgileri aydınlatıyordu.

"Harry'nin de öğrenmek istediğini tahmin ediyorum?" dedim sorarcasına. Aslında bunu biliyordum. Ben de bu büyüyü bir an önce öğrenmek ve bir dahaki sefere elim kolum bağlı oturmak istemiyordum.

"Evet," dedi Profesör. "Ama çok meşgul olduğum için bunu ancak önümüzdeki sömestr yapabileceğimizi söyledim."

"Ruh Emiciler daha önce trende bana da saldırmıştı ama özellikle Harry'yi maçta öyle izlemek ve elimden bir şey gelmemesi benim için çok zordu. Harry ile yakın arkadaş olduğumuzu biliyorsunuz, onun yanında olabilmek aynı zamanda kendimi savunmak istiyorum. O yüzden belki bana yardımcı olursunuz diye düşündüm."

Profesör Lupin gülümsedi, "Bazen bir arkadaştan fazlası olduğunuzu düşünüyorum," diye mırıldandığını işittim ama hemen sonra boğazını temizleyip sesini yükseltti.
"Pekala, Julliet. Beni ikna ettiğini söylemeliyim. Sana da yardımcı olacağım ama bu aramızda kalmalı, daha sonra herkesin bana gelmesini istemem. Çünkü şu sıralar gerçekten çok meşgulüm."

Sevinçle gülümsedim. Aslında bana öğretmek isteyip istemeyeceğinden emin değildim. Harry onun için özeldi, bu yüzden ona öğretebilirdi fakat benim bir ayrıcalığım yoktu.

"Çok teşekkür ederim, Profesör," dedim sınıftan çıkarken. Lupin gerçekten Hogwarts'a gelmiş en iyi profesörlerden birisiydi.

***

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin