Merhaba arkadaşlar, karantina nasıl gidiyor?
Hepimiz sıkıldık galiba... Elimden gelenin en iyisini yaptım bu bölümde. Sanırım bir sonrakinde artık Juliet'in patronusunu görebileceğiz, ne dersiniz?Ayrıca bir hikaye daha yazıyorum, şimdiye dek 5 bölüm yazdım ve güzel olduğunu düşünüyordum. Fanfiction olacak, nct ile ilgilenen arkadaşlar varsa yayınlandığı zaman beklerim :d
İyi okumalar.
Yorumlarsanız mutlu oluruuumm
İkide bir etrafı kolaçan ederek ormanın derinliklerine doğru yürüdüm. Tam arkamda ağır adımlarla beni takip eden siyah, devasa bir köpek vardı. Biri beni burada görecek olsa, mutlaka birtakım karanlık işler peşinde olduğumu düşünürdü ama asıl karanlık işler benim peşimdeydi.
Yosunlu ağaçların yanından geçip giderken yeterince ilerlediğimi düşünüyordum. Yasak Orman'ın kalbine gidecek kadar da cesaretim yoktu. Orada, devrilmiş duran koca bir ağacın gövdesine kalın cübbeyi yerleştirip geri çekildim. Eski cübbesi ve yıpranmış botlar da kenarda duruyordu. Ona bir de ayakkabı getirmem gerekirdi...
Sirius, hızlıca ilerleyip ağacın arkasına doğru zıpladıktan sonra ona mahremiyet verebilmek için arkamı dönmüştüm. Yine de aniden parlayan ışığı görmek ve hafif hışırtıları duymak mümkündü. Yaklaşık iki dakika sonra Sirius'un yanıma adımladığını işittim ve etrafımda dönüp ona baktım.
Sürekli kaçıp durmaktan bezmiş gibiydi, oldukça yorgun görünüyordu ve hala kemikleri görünecek kadar zayıftı. Ona daha sık ve daha çok yemek getirmeye karar verdim. Belki de bir şekilde onu içeride gizli bir yere alabilir ve sıcak bir çorba bile içirebilirdim... ama hayır, adımları haritada görünürse... Çok riskliydi, bunun için bir şeyler ayarlamam gerekiyordu.
Yeni getirdiğim kalın cübbe onu oldukça ısıtmış görünüyordu, çok zayıf olduğu için onu iyice sarıp sarmalamıştı.
Derin bir nefes alarak asamı çıkardım. Birkaç gündür öğrenmeye çalıştığım ve bolca pratik yaptığım koruyucu bir büyüyü mırıldandıktan sonra asamı ortaya, kurumuş dalların olduğu bir yere çevirdim.
"Lacarnum Inflamarae."
Sözcükler dudaklarımdan dökülür dökülmez bir alev ortaya çıkmış ve hemencecik sıcaklığını hissettirmeye başlamıştı. Sirius'un özenerek bana ve asama baktığını fark ettiğimde kalbimin sancıdığını hissettim.
Cebimdeki çok sayıdaki yiyeceği çıkardım. Aniden üzerimden bir yük kalkmış gibi olmuştu, ceplerim öyle doluydu ki... Farkında olmadan ne kadar yiyecek depoladığımı ben de onunla görmüştüm. Demek ki Aidan Miller benimle alay etmekte haklıydı.
"Büyük Salon'u buraya taşımışsın," dedi Sirius, gülümseyerek.
Birlikte ateşin yanındaki büyük bir kayaya oturduk. Onun için daha çok şey yapabilmek istiyordum fakat şimdilik elimden gelen sadece buydu. Cebimden bir de gizlice kaçırdığım gümüşten yapılmış, ufak bardağı çıkardım.
"Gerçekten taşımışsın," dedi, kahkaha atarken.
Gülerek ona karşılık verdim. "Bunları nasıl taşıdım bilmiyorum bile. Keyfini çıkar, özellikle Snape'den çaldığım cübbenin."
"Iyy..." Söylenerek cübbeyi çıkarmak için hamle yaptı. "Ben de neden böyle karga boku gibi kokuyor diye merak ediyordum."
Kıkırdayarak ellerini yakaladım ve tuttum. "Hayatta kalmak için buna katlanman gerekiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eğer Harry Potter'da Olsaydım (3)
FanfictionKitabın içinde kaybolmak gibiydi, Harry Potter'ı okumak... BU KİTAP 3. KİTAP OLUP (AZKABAN TUTSAĞI) DEVAM NİTELİĞİNDEDİR, LÜTFEN ÖNCE DİĞER İLK İKİ KİTABI OKUYUNUZ.