Şefkat

868 78 82
                                    


İyi okumalar! Umarım beklentilerinizi karşılar, yorumlayın lütfen.

Lapa lapa yağan kar, dışarıda kocaman beyaz bir örtü oluşturmuştu. Yasak Orman sihirliymiş gibi görünüyordu, ağaçlar gümüş rengine boyanmıştı. Hagrid'e ait minik kulübe de kremalı pastaya benziyordu. Hızlıca dışarıya adımladım. Hagrid'den dönen Harry, Ron ve Hermione'yi yakalamak için acele ediyordum.

Dün duyduklarından sonra Harry'nin ağzını bıçak açmamıştı ama onun intikam ateşiyle yanıp tutuştuğunu anlamak zor değildi. Hagrid'in yanındayken Şahgaga meselesiyle kafasının biraz olsun dağıldığını biliyordum.

Şato tatil için neredeyse tamamen boşaldığından etraf sessizdi. Shannon ve Archie'ye yapacak çok önemli işlerim olduğundan tatilde yanlarına gidemeyeceğimi söylemiştim. Aslında Şato'yu böyle boşken daha çok seviyordum, daha kolay hareket edebiliyordum ve sessizlik bana huzur veriyordu.

Hagrid'den dönen üzgün üçlüyü gördüğümde adımlarımı hızlandırdım. Her adımda kara biraz daha gömülüyordum, çoraplarım ve cübbem ıslanmıştı, burnumun ucunu hissedemiyordum.

"Merhaba," diye seslendim elimi sallarken.

Onlar da bana üzgün mırıltılarla karşılık verdiler. Gülümsemeye çalışarak yaklaştım.

"Harry," diye geveledim. "Seninle konuşabilmeyi umuyordum."

Düşünceli bir halde bana baktıktan sonra, "Şimdi konuşabilecek kadar iyi hissetmiyordum," dedi hüzünlü bir ifadeyle.

"Aslında tam da bu yüzden konuşmak istiyordum," dedim ısrarla. Onunla konuşup onu rahatlatmak, biraz olsun teselli edebilmek ve yanında olmak istiyordum.

"Peki öyleyse," dedi hafifçe tebessüm etmeye çabalayarak, ardından Ron ve Hermione'ye döndü. "Siz gidin, ben birazdan gelirim."

Onlarla vedalaşıp bir süre olduğumuz yerde bekledik. Söze nasıl başlayacağımı bilmiyordum, bu çok hassas bir konuydu. Annesi ve babasının ölümüne sebep olduğunu sandığı kişiden bahsetmek kolay değildi, onu incitip üzmek isteyeceğim son şeydi. Sıkıntıyla birkaç kez nefes alıp verdim. Ona her şeyi anlatmak, Sirius'un aslında hiç de kötü bir adam olmadığını söylemek istiyordum fakat yüksek ihtimalle bana inanmazdı. Tüm bunları nereden, nasıl bilebileceğimi sorgulardı ve Peter'ı görmeden anlattıklarıma anlam veremezdi. Yine de içindeki ateşe su serpecek bir şeyler söylemek en çok dilediğim şeydi. Sirius'tan nefret etmesi kalbimi acıtıyordu.

Konuşmak için büyük bir mücadele verdiğimi fark eden Harry, "Hava çok soğuk," dedi sakin bir tonda. "Şatoya doğru yürümek ister misin?"

Başımı sallayarak, "Evet," dedim. "En azından içerisi bu kadar soğuk değil."

Beraber şatoya doğru ilerlemeye başladık, ona destek vermek, neşelendirmek istememe rağmen aramızdaki tuhaf sessizliği bozan yeniden Harry olmuştu.

"Lucius Malfoy yüzünden Şahgaga, Tehlikeli Yaratıkların İtlafı Komitesi'ne götürülecekmiş," dedi, üzüldüğü her halinden belliydi. "Orada cezalandırılıp cezalandırılmayacağına karar verilecekmiş. Hagrid, o komitedekilerin Lucius ne derse onu yapacağını söylüyor, gerçekten çok üzgün görünüyordu."

"Bu gerçekten çok üzücü," dedim ona teselli vermek istercesine. "Belki Şahgaga'yı kurtaracak bir şeyler yapılabilir. Birlikte hareket edersek, bir çözüm bulabiliriz."

"Hermione de öyle düşünüyor," dedi sesindeki ufak umut kırıntılarıyla. "Şahgaga gerçekten sevimli bir yaratık, ona bir şey olmasını istemeyiz. Hagrid de çok üzülür."

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin