Quiddicth Bozgunu

571 73 69
                                    

Kitabın %74'ünü şu an itibariyle tamamlamış durumdayız, o yüzden biraz ağırdan alıyorum. Ancak yakında Azkaban Tutsağı bitecek. Yüksek ihtimalle bu bölümden sonraki bölümlerde aksiyon bizi bekliyor olacak, o yüzden şimdi biraz olsun yumuşayabilmenin tadını çıkarın.

İyi okumalar!

Yaşananlardan sonra, artık hiçbir şey olmasa da gerilim hızla tırmanıyordu. Etrafımdakilerin öfkesinin arttığını hissetmek, kendimi suçlamama neden oluyordu. Draco, Harry'den nefret ettiğini bir kez daha açıkça dile getirmişti. Onca zaman, hisleri hiç değişmemişti. Katlanmasının tek sebebi bendim. Aslında bununla yaşayabilirdim, birisinden hoşlanmamak Draco'nun kötü bir insan olduğu anlamına gelmezdi. Fakat her an birbirlerini boğazlayacaklarmış gibi görünmelerine katlanamıyordum.

Altın üçlü de Draco'dan yeterince nefret ediyordu. Onlar da sadece Draco onlarla uğraşmayı kestiği için sessiz kalmış görünüyorlardı. Ama şimdi Harry, Çapulcu Haritası'nı Draco yüzünden kaybetmişti ve Şahgaga infaz edilecekti... Bu konuda Draco'nun bir hatası olmamasına rağmen, Lucius Malfoy'un parmağı olduğu için onu suçluyorlardı. Ancak onlar Draco'nun, babasıyla nasıl bir ilişkisi olduğunu bilmiyorlardı.

Sihirli Yaratıkların Bakımı dersinde Hagrid oldukça üzgündü. Durup durup kederleniyor, uzak düşüncelere dalıyordu. Ortamda zaten var olan gerginlik de en az beş katına çıkmıştı. Harry'nin birkaç kez gözlerini kısarak Draco'ya baktığını fark etmiştim. Draco da çok farklı değildi, sürekli peşimden gelip homurdanıyordu. Böylece diğer arkadaşlarım bana yaklaşamıyordu.

Ne yapacağımı bilemiyordum. Herkesin arası yeniden bozulmuştu, Sirius'u bir daha görememiştim, Scabbers da kaçıp gitmişti. Yine elimde kalan koca bir hiç olmuştu. Bu durumda surat asmamak imkansızdı. Kendimi teselli edebileceğim bir tek şey bulamıyordum.

Ders bitiminde, yaşlarla dolan yüzünü mendile bastıran Hagrid'e teselli veremedim, ne diyeceğimi bilemiyordum ama en azından Şahgaga'nın bir şekilde kurtulacağını biliyordum. Kurtulmaması gereken Peter Pettigrew'du. Onu gözümün önünden ayırmayacağıma emin olmalıydım ki bu sayede Sirius özgürlüğünü kazanabilirdi, Harry manevi babasıyla daha çok vakit geçirebilirdi. Peter kaçmasaydı, belki de Voldemort hiçbir zaman tam anlamıyla geri dönemezdi.

"Niye surat asıyorsun?" dedi Draco, benimle şatoya doğru yürüyordu.

Omuz silktim. "Bir şey yok."

Düşünceli bir halde yüzümü inceledi. "O değersiz mankafa yüzünden surat asıyorsan, yemin ederim-"

O sırada aniden önümüze atılan Hermione, sözünü kesmişti. Arkasından da son derece kızgın görünen Harry ve Ron geliyordu. Bizi duyabilecek kadar yakın bir mesafedeydiler. Hermione aniden Draco'ya tokat atınca ağzım otomatik olarak beş karış açılmıştı.

Draco şaşkınlıkla sendelerken, Ron ve Harry'nin de afalladığını, Crabbe ile Goyle'un hızla yanımıza doğru koştuklarını gördüm.

"Harry mi değersiz mankafa?" diye sordu Hermione öfkeyle. "Peki, Şahgaga kimin yüzünden infaz ediliyor?"

Bir adımda öne çıkıp Hermione'nin karşısında durdum. Arkadaşını savunmak istediğini, Şahgaga yüzünden çok üzgün ve kızgın olduğunu biliyordum. Harry benim de arkadaşımdı fakat birisinin yanı başımda Draco'ya vurduğunu görmek... Tüylerimin ilk kez öfkeden ürperdiğini hissedebiliyordum.

"Ne yapıyorsun sen, Hermione?" diye sordum, kaşlarımı çatarak.

Hermione bir kez daha tokat atmak isterken, Ron onu yakalamıştı. Bu defa cübbesinin içerisinden asasını çıkardı. Yanımda duran Draco'ya doğru tutuyordu. Draco'nun hiçbir şey söylemeden öylece ona baktığını gördüm. Çekip gitmek istemiyordu, belki de kavga etmek istiyordu ama yanımda sessiz kalmayı tercih ediyordu. Uzanıp Hermione'nin elini tuttum ve sakin davranmaya çalışarak asasını indirmesine yardım ettim.

Eğer Harry Potter'da Olsaydım (3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin