1. Bölüm "Öğretmen mi?"

6.6K 278 699
                                    

"Biz her şeyi bir kaderle, (bir ölçü ve miktar ile) yarattık." (Kamer, 49)

Kapının tıklatılma sesi odada yankılanınca gayet hafif olan uykumun bedenimi terk etmesi uzun sürmedi. Huysuzca gerindim ve doğrulup ayaklarımı yataktan sarkıttım.

"Namaz geçecek, acele et kızım," dediğinde babam, cama döndüm ve güneşin doğmak üzere olduğunu gördüm. Geç kalkmıştım yine. Gece yarısına kadar Büşra ile mesajlaşırsam olacağı buydu zaten.

Hızla odadan çıkıp banyoya girdim. İşlerimi hallettikten sonra abdest alıp odama geçtim.

Pijamalarımın üzerine uzun bir hırka, bir etek ve baş örtüsü giydikten sonra namazımı kıldım.

Namazdan sonra bu saatte uyumanın saçma olacağını düşünüp bir daha uyumadım. Mutfaktan gelen seslere bakılırsa da annem kahvaltı hazırlıyordu. Babam okula gidecekti, kendisi bir felsefe öğretmeni, bense...

Üniversiteye gidecektim!

Tabi ya, bugün okulun ilk günü ve biz Büşra ile dün okul hakkında konuşmuştuk. Kesinlikle hafızamı güncellemeliydim.

Üzerime uzun bir tunik, bol bir pantolon ve siyah bir başörtü çıkardıktan sonra ağır ağır giyindim. Başörtümü takacakken bakışlarım gözlerime takıldı.

Yeşil gözlerim vardı ve ben bu rengi fazlasıyla seviyordum. İçindeki hareler bir yangının ortasındaki alevlerin yansıması gibiydi; turuncuyla karışık... Bazen ismime de yakıştıklarını düşünüyordum. İsmim buydu: Merve. İslamda, cennette yükseklik anlamına gelen bu isim, Mekke yakınlarındaki bir dağın ismiydi. Safa ve Merve dağları... Babam da bu yüzden abimin adını Sefa vermişti.

Hızlıca başörtümü yaptıktan sonra sırt çantamın tam olup olmadığını kontrol edecekken, burnuma gelen o enfes koku, bütün dikkatimi ona vermeme sebep oldu.

Menemen...Bu kesinlikle bir koca tava menemen kokusuydu. Sanırım daha fazla burada beklemekle aptallık ediyordum.

Mutfağa girdiğimde babam elindeki birkaç kâğıda, büyük ihtimalle yıllık planlar, dikkat kesilmişti. Annemse elindeki tavayı masaya yerleştiriyordu. Hızla masaya oturduğum için annemin "Günaydın," selamına geç yanıt vermiştim. Elimdeki ekmekten küçük bir parça koparıp menemene daldırdım.

"Merve!" dedi annem uyarıcı bir tonda. Ona, ne oldu ki? dermiş gibi baktım. O da gözlerini çıkartarak istediği mesajı gayet anlaşılır verdi, umursamadım.

***

Yemekten sonra çantamdaki eksik gedikleri kontrol ederken mavi defterimi görememek boğazımda büyük bir yumru oluşturdu. Nerede bu defter?

Anneme sorsam mı? diye düşünürken çoktan mutfağa yönelmiştim bile. Mutfaktaki bulaşıkları toplayan annemi görünce birkaç kez derin nefes aldım. Annem ise arkasını dâhi dönmeden, "Söyle artık," dedi bıkkın bir ses tonuyla. Bu kadın beni kesinlikle iyi tanıyordu.

"Yalnızca mavi defterimi soracaktım."

"Şu ciltli defter mi?" diye sorunca, "Evet, nerede gördün?" diye sordum heyecanla. Bana söylemek yerine ellerini kurulayıp mutfaktan çıktı. Benim odama yöneldiğini görünce ben de peşine takıldım.

Ders masamın üst rafının kapağını açıp mavi defterimi çıkardı ve bana uzattı.

"Tabii ya, geçen gün odamı sen toplamıştın," dedim tükenmişlikle. Pufladı ve "Odanı sadece geçen gün değil, her geçen gün topluyorum," dedi.

KADERİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin