Çalan kahvaltı borusuyla uyandım.
Bekle...
Uyandım mı?
Yani ben uyumuş muydum?
Başım çatlayacakmışçasına ağrırken dün ne olduğunu düşünmeye başladım. Doğrusu ne olmamıştı ki?
Thanatos tarafından sahiplenilmiştim, Aphrodite annem olduğunu iddia etmişti (düşüncesi bile tüylerimi ürpertmeye yetiyor), büyülendiğim(iz)i öğrenmiştim ve son bir haftadırhissettiklerimin yalan olduğunu anlamıştım.
Ve uyumuştum.
10 yıl sonra ilk kez.
Mahmur gözlerle etrafa bakındım. 13. kulübe (yani Hades kulübesi) diğer kulübelerden epey ayrı duruyordu. En yakın kulübe Zeus ve Hera kulübeleriydi, bu iki kulübe de en az 20 metre uzaklıktaydı. Ve tüm kulübelere tepeden bakıyordum. Hayır, kulübe yapıcaksan neden Hades kulübesinin üstüne yapıp ardından "di Angelo'dan uzak dur." dersin ki? Üstümü değiştirip siyah bir şort ve siyah bir tişört giydim. Her zamanki gibi.
Balkona çıkıp iyice gerindim ve ağrıyan kaslarımı gevşetmeye çalıştım. Ardından yüzümü yıkarken farkettiğim iki küçük kanat şeklindeki dövmeye dokundum. Sırtımdan çıkan iki gece karası kanatı çırptım ve yere süzüldüm. Eh, inip çıkmak için tuhaf bir yol ama eğlenceliydi. Sol kanattan bir tüy kopartarak kanatların tekrar dövmeye dönmesini sağladım.
************************
Ne farkettim biliyor musunuz?
Eğer gece kadar soğuk ve karanlık bir çift göz sizi delip geçiyorsa cevap vermek epey zor olabiliyor. Nico hala sorusuna bir cevap bekleyerek bana bakıyordu. "Evet?" dedi "Neden masamda oturuyorsun, Black?"
"Ah, senin güler yüzünü görmek için olmadığı belli değil mi zaten, di Angelo?"
Nico, alaycı bakışlarla bana baktı ve önüne döndü. Sinir olmuş bir halde, adak sunmak için ateşe doğru yöneldim. "Thanatos'a..." diye mırıldandım "Masa için çok sağol hani, baba." Ardından Hades masasının %50'sini oluşturan Thanatos masasına oturdum. Siyah taştan masa çok hoş gözüküyordu. Hades masasından daha parlak bir siyah tonundaydı. Nico'nun bakışlarını üstümde hissetsemde başımı kaldırmadım. En sonunda kalkmak için hareketlendiğimde Kheiron'un bir duyuru yapacakmış gibi elini kaldırdığını görüp vazgeçtim. Kheiron "Kampçılar ve avcılar!" diye bağırdı. Artemis masasında oturan avcılar konuşmayı kesip Kheiron'a döndüler. "Geleneksel olarak avcılara karşı oynayacağımız bayrak yakalamaca için ormanın kıyısına gelmenizi istemeliyim." dedi Kheiron her zamanki ağırbaşlılığıyla. 3000 yaşında olunca ağırbaşlı olmak kolay tabi! Tek sorun, 50 kişilik avcılara karşı yaklaşık 100 kişiilk kampçılar... Adil değildi, kesinlikle adil değildi. Tabi, küçük kampçılar ve Piper dışındaki Aphrodite melezleri çıkıp da geriye yaklaşık 55 kişi kalana kadar.
Annabeth, gri gözleri ışıldayarak kalan gurubumuza baktı. "PEKALA KAMPÇILAR." diye gürledi otoriter bir sesle "Plan şu: Sınırımız dere, bu yüzden sınır devriyesi Percy -bu bana Percy'nin ilk kez bayrak yakalamaca oynadığı zamanı hatırlattı." Yaşı büyük olan çoğu melez bu söz üzerine güldü. Percy, kolunu Annabeth'in omzuna dolayıp yanağına bir öpücük kondurdu (hmmm... evet benden duyunca kulağa tuhaf geliyormuş). Annabeth, ciddi görünmeye çalışırken sırıtmadan edemiyordu. Eh, bu halleri bana bile şirin gözüktü, gerisini siz düşünün artık. "Tamam, Percy sınır devriyesi. Leo, tuzaklar konusunda en deneyimli Hephaistos melezi kim?"
Kıvırcık kahverengi saçlı, pek de uzun olmayan bir çocuk muzip bir gülüşle "Nyssa." dedi. İri yarı bir kız gülümseyerek öne çıktı. Annabeth, kıza "En yetenekli tuzakçılarını al ve acvılara yakalanmamaya çalışarak tuzakları ortadan kaldır." dedi. Kız başını sallayıp kulübesinden 6-7 kişi seçti ve onlarla bir şeyleri tartışmaya koyuldu. Annabeth, devam etti "Leo, senden bayrağın etrafında ateşten, çember şeklinde bir duvar oluşturmanı istiyorum. Dikkatini dağıtmamaya çalış. Hekate kulübesi, sisle kafalarını karıştırmaya çalışın. Demeter ve Dionisos kulübeleri, savunmada kalıp sarmaşıklarla avcıları yavaşlatmayı deneyin. Ares kulübesi... Clarisse ne yapman gerektiğini biliyorsun, mümkün olduğunca çok rehine, yaralamamaya çalışın." -Nico'dan sinirli bir 'Hıh!' sesi- "Hephaistos kulübesinin kalanı tuzak kursun. Athena kulübesi, savunmalarını yormaya çalışın. Hermes kulübesi, sınırda Percy'ye yardım edin."
"Ne! Gerçekten yardıma ihti-"
"Ukalalık yapma, Yosun Kafa!" Percy, gülerek sustu. "Evet, Hermes sınırda... Connor ve Travis, siz habercilersiniz. Bana savaşın- yani oyunun gidişatı hakkında bilgi vermenizi ve ihtiyacım olduğunda yer değişikliklerini haber vermenizi istiyorum. Hmmm... Kalan kulübeler hücuma geçsin. Yediler... Pekala Jason, sen Percy'yle sınır devriyesisin ama asıl hedefin Thalia olsun. Ya da ablanın seni yenmesi umrunda olmassa..." Jason, ters bir bakış attı. Annabeth, çok büyük ihtimalle istediğini almış birinin gülümsemsiyle baktı Jason'a. "Hazel, sınır. Gelenlere değerli metaller ve Sis'le neler yapabileceğini göster. Frank ve Reyna, savunmaya geçin. Bir Romalı gibi dövüşmeniz işimize yarıyacaktır." Ardından, Annabeth Nico'ya döndü ve "Nico?" dedi "Sen..."
"Oynuyorum." diye cevapladı Nico, Annabeth sormadan. "Hala kapanmamış bir hesabım var." Yüzü normalden de beyazdı ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. Annabeth, kararsız gözlerle bakarak "Peki." dedi "Bir planım var ama hoşuna gitmeyebilir." Nico kaşlarını kaldırarak "Avcıları yenmemizi sağlayacak mı?" dedi herzamanki sıkkın sesiyle. Annabeth "Kesinlikle." dedi sarı saçlarını toplarken. "Harika." dedi Nico, soğuk bir sesle "O zaman yapalım."
*********************************
"Black?"
"Di Angelo?"
"Yardım etsen keşke." Nico, bir avcının okunu savuştururken hala söyleniyordu. "Ah, büyük kahramanımız Bay Ben Asla Yenilmem yardım mı istedi, bana mı öyle geliyor?" Nico, ehem, pek hoş olmayan şeyler söylerken kenarda durmuş onu izliyordum. Kesinlikle mükemmel bir savaşçıydı ve harika savaşıyordu. Çok büyük ihtimalle avcıların beşini de kendisi halledebilirdi. Ama hızlı ilerlememiz ve durmamamız gerekiyordu ve bu beş avcı bu iki amacımıza da hizmet etmiyordu. Tek sorun, benim onları nasıl sadece yaralayabileceğim hakkında bir fikrim yoktu. Nico, mükemmel bir savaşçıydı, bense harika bir katil. Ben Ölüm'ün kızıyım, Savaş Yaraları'nın kızı değil! En sonunda dövmemi kanat haline getirip sağ kanadımdan bir tüy kopardım. Tüy elimde bir yaya dönüştü. Gümüş bir yaydı ve dengesi harikaydı gerçekten. Ardından biraz düşünüp bir tüy daha koparttım. Tüy, elimde ucunda, ehem, kas gevşeticiyle dolu bir iğne olan, beş tane oka dönüştü. Beşini birden yaya gerip bıraktım. Ama avcılar, bu kadar kolay avlanamayacak kadar uzun bir süredir savaşıyorlardı anlaşılan. En sonunda denemeye karar verdim ve yüzüğümü kılıç formuna sokup savaşa katıldım. Avcılar hızlıydı, evet ama ben de en az onlar kadar hızlıydım. Birinin kolunda bir kesik açtım, bir diğerinin bacağını yaraladım. Kılıcımı daha da derine saplamamak için kendimi tutmak zorunda kalıyordum ve bu beni geriyordu. Ama beş avcı da hala ayaktaydı.
Yani, duyduğuma göre bu kızların hepsi, en az beş yıldır eğitim görüyordu. Bazılarıysa yüzyıllardır. Kampçıların çok zorlanmadığını umdum. Belki tek tek nişan alabilirsem... "Onları oyala!" diye bağırdım Nico'ya. Nico bir şeyler homurdandıysa da duymadım. Tam bir fırlatma bıçağı çıkarmıştım ki, karnımı delen kısa, siyah bir kılıçla donakaldım. Acıyor muydu? Eh, ellerimi kestiğimde de böyle bir acı duyduğumu hatırlıyorum. Acı dayanılamayacak kadar fazla değildi ama bu, nedense dünyanın kararmasına engel olmuyordu. Son duyduğum şey sanırım Nico'nun endişeli bir ses tonuyla adımı haykırmasıydı.
Ve sonra karanlık...
AHA! ORDA N'OLDU ACABA :D :D :D PİS KESME KEYF :D YB... CUMAYA!!!! VE YB'LER HER CUMA GELİYOR, BİRİSİ SORMUŞTU SANIRIM :)
UMARIM GÜZEL BİR BÖLÜM OLMUŞTUR!
BU ARADA, EBONY'NİN RESMİNİ HATIRLAYAN VAR MI? RESİMDE EBONY'NİN YANAĞINDA DÖVME VARDI, BİLMEM FARKETTİNİZ Mİ :D
İTHAF SORUSU... HMM... EBONY'NİN NEREDEYSE KLASİKLEŞMİŞ BİR CÜMLESİ VARDIR HANİ, BİLMEM ANLATABİLDİM Mİ :D
MULTİ'DE NICO VAR! VE IMAGINE DRAGONS- IT'S TIME. EH, BÖLÜMLE İLGİLİ OLMADIĞINI SÖYLEMİYECEĞİM BİLE :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OCEAN [Nico di Angelo]
Fanfiction{THE DARK ONES SERİES BOOK #1} Karanlıkta, sessizlik içinde oturan Nico'ya baktım. Ay ışığı beyaz tenine vuruyordu... Dışardan, karanlık birisi gibi gözüküyordu. Ama aslında içinde, hala mutlu olmak isteyen biri vardı... Önümüzde uzanan karanlık oky...