Nico bana baktı. Bir şeyler planlıyor gibi gözüküyordu. Siyah, dağınık saçlarını eliyle karıştırdı ve "Eh..." dedi "Gerçek dünya anlatılmaz yaşanır! Gel seninle New York'a bir gece ziyareti yapalım."
**********************
"YOK ARTIK CİDDİ OLAMAZSIN!!!". Karanlık sokakta bağırışım yankılanırken Nico en sonunda gülmesini kesti ve derin bir nefes aldı "Hayır çok ciddiyim. Sonra... Eh, sonra bir şey olmadı aslında. Kimse yapanın ben olduğumu tahmin edemedi.". Gülmekten yaşaran gözlerimi sildim ve en sonunda "Offf... Çok iyi bu ama yaa..." diyebildim. Nico bana bakıp kıkırdıyordu. Yüzü bastırmaya çalıştığı kahkaha yüzünden al al olmuştu ve siyah gözleri ışıldıyordu. "Ne?" diye çıkışıcak oldum ama ses tonum pekte korkunç çıkmadı. Ben de hala kıkırdamamaya çalışıyordum. En sonunda biraz sakinleşince bana çok ciddi bir ifadeyle bakarak şöyle dedi: "Burnunda dondurma var." Ardından patlattığı kahkaha karanlık sokakta çınladı. Elimden geldiğince korkunç bir sesle "SEN!" diye kükredim ama beni takmadı. Eh, açıkçası niyetimde takılmak değildi yani. Nico ışıl ışıl parlayan gözlerle "Ebony... Sanırım ben sarhoş oldum." dedi ve ardından bir kıkırtı koyuverdi. Dehşet içinde Nico'ya bakakaldım. Elbette yeraltından gelme birisi olarak sarhoş olmuş bir sürü kişi görmüştüm. Bu... Bu iğrençti... Demek istediğim vücudumun kontrolüm dışına çıkacağı fikri tek kelimeyle beni dehşete düşürüyordu. Nico yüzümdeki iğrenme ifadesini görmüş olmalı ki kaşları yukarı kalktı ve "Ne var?" dedi. "B-biz içmedik ki..." dememle birlikte aklıma beni daha da iğrendiren bir fikir geldi aklıma: Ya içtiysek ve ben hatırlamıyorsam? Nico bana baktı ve bir kıkırtı koyuverdi "Saçmalama Ebony... Benim kastettiğim... Şey, uzun zamandır bu kadar mutlu değilim ve şu an kendimi sarhoş gibi hissediyorum...". Eh, içim pek rahatladı doğrusu! Şüpheyle "Hiç sarhoş oldun mu ki? Nasıl bir şey olduğunu nasıl bilebilirsin?" diye sordum. Nico'nun yüzünden bir gölge geçti "Sadece bir kez...". Ama yüzündeki ifadeyi görünce ve bu güzel gecenin tadını kaçırmamaya karar verdim. Gülümsedim -ki o gece bu herzamankinden kolaydı- ve "Hadi girdiğimiz bu delikten çıkalım artık!" dedim. Nico bana ışıldayan gözleriyle baktı ve "Bir keresinde kampın su borularını tıkamıştım. Sonra herkes su altında kalmıştı." dedi kıkırdayarak. "Hadi canım!" dedim gülerek "Nasıl yaptın?". "Eh..." dedi ve anlatmaya başladı...
***********************
"Manzara burdan çok güzel..." diye mırıldandım. Nico, yarım ağız sırıttı ve "Çok fazla ışık var." diye cevapladı beni. Kaşlarımı çattım. "Haklısın. Gözlerimi rahatsız ediyor... biraz ama umut verici ha?" Nico bana anlamamamış gibi bakıyordu "Nasıl yani?". Derin bir nefes aldım ve açıkladım "Yani ışıklar karanlıkta sanki hiç sönmeyecekmiş gibi yanıyorlar. Sanki karanlığı gerçekten delebilirmiş gibi." Son sözlerim fısıltılıydı "Sanki sonsuz kadar yanabilecekmiş gibi." Nico bana aynı fısıltılı ses tonuyla sordu "Sence yanamazlar mı?". Biraz keyifsiz bir kahkahayla cevap verdim "Hepimiz beyaz giymiş denizcileriz, Nico. Herkes kendi karanlık okyanusunda boğulmamaya çalışır ama sonsuza kadar bundan, kendi okyanusumuzın dibinde bekleyenlerden kaçabilir miyiz gerçekten? Eh, bence hayır. Eninde sonunda herkes kendi okyanusunda boğulur."
***********************
"Nico?" dedim biraz fısıltıyı andıran bir ses tonuyla. "Evet?" diye cevap verdi. Yutkundum ve başımı kaldırıp direk gözlerine baktım "Ben bunu yapabileceğimi sanmıyorum.". Nico ani bir hareketle doğruldu. "Neyi yapabileceğini sanmıyorsun, Ebony?" dedi nazik bir ses tonuyla. Veya elinden geldiğince nazik demeliyim sanırım. Çok takmadan "B-ben... yani... bugün harika bir gündü ama ben yapamam. Gerçekten. Burda yaşayamam. Kurallar farklı, güç dengeleri farklı... Ben yaşamaya alıştığım hayatı sevmiyorum ama ben normal olamam, Nico... Ya kendimi kaybedip birilerine saldırırsam? Benim bir katil olarak anlayamadığım yeteneklerim var, Nico... Sanki bu iş için doğmuş gibiyim... Bilmiyorum, sana da dediğim gibi aşağıdayken -yani yeraltındayken çok fazla cinayet işledim. Hepsi de doğalmış gibi gelmişti. Böyle olması gerekiyordu, ben bir katildim ve bana karşı çıkanlara ya da beni öfkelendirenlere göz yumamazdım. Başkalarının korkuları olmalıydım... O dünyayı kolay kolay arkamda bırakabileceğimi, buraya ayak uydurabileceğimi sanmıyorum... Öfkelenirsem kamptakiler için tehlikeli olabilir bu...". Nico'ya baktım. Eh, yüzünde ne görmeyi beklediğimi bilmiyorum ama itiraf etmeliyim ki alaycı gülümsemesi beni çok şaşırtmıştı. "Ne o?" dedi alaycı gülümsemesi silinmeden "Katil Prenses gerçekten de başkalarını önemsiyor olamaz ya?". Bakakaldım. "Ne demek istiyorsun sen?" diye hırladım içgüdüsel olarak pençelerimi çıkararak. Nico, alaycı ifadesini silmek şöyle dursun, epey eğleniyormuş gibi gözüküyordu. Pençelerime bir bakış attı ve "Evet Pensesim?" dedi sinir bozucu bir ses tonuyla "Ben hala cevap istiyorum. Neden bir kamp dolusu kanını akıtacak insan varken yeraltına döneceksiniz?". Dişlerimin sıkıldığının, kaslarımım isteğim dışında gerildiğinin ve Nico'nun üstüne atlamaya hazırlandığımın hayal meyal farkındaydım. Beni daha çok ilgilendiren Nico'ya neden saldırmadığımdı. Hatta saldıramadığım belkide? Ama her harekete geçecek gibi olduğumda kafamda bu geceden bir hatıra beliriyordu.
Ellerimle boğazını deşebilirim?
İlk kez bir şeyler hissettim.
Dişlerimle etini parçalara ayırabilirim?
Hatırlayamadığım kadar uzun bir zamandan sonra ilk kez içimden geldiği için güldüm.
Kemiklerini kırabilirim?
"Çok fazla ışık var."
Neden öldüremiyorum?
...
En sonunda tekrar kafamı kaldırabildiğimde alaycı Nico gitmişti. Gözlerinde acı verici bir şekilde tanıdık bir duyguyu gördüm: Çaresizlik. "Lütfen..." dedi, sesinde hissediliyordu duyguları, "Gitme Ebony. Beni bırakıp gitme... Herkes gibi sen de beni bırakma...". Fısıldadı: "N'olur...".
Uzun uzun Nico'ya baktım. Gün gelicek bu hissetiklerim hakkında düşünmem gerekicekti, biliyordum. Ama o günün bugün olması gerekmezdi, değil mi? En sonunda keyifsiz bir şekilde "Eh, güzel manzara ama dondum." dedim "Hadi kampa dönelim.". Nico sırıttı. Ama onunki keyifli bir sırıtıştı. "Gece bir başkadır New York." diye mırıldandı ve ceketini bana vedikten sonra tepeden aşağı yürümeye başladı...
YEYYY GERİ DÖNDÜÜMM!!! :D :D BU ARADA MEDYA DA EBONY'NİN BİR ÇİZİMİ VAR! BEN ÇİZDİM, VİRİA'NIN PJ KARAKTERLERİNDEN BİRİNİN YÜZÜNÜ KOPYALAYARAK (YANİ GERÇEKTEN BUNU KENDİM ÇİZEMEM, Dİ Mİ?) VE KİM OLDUĞUNU BİLENE SONRAKİ BÖLÜMÜ İTHAF EDİYORUM ;) YANİ, SALLASANIZ BİLE TUTAR. EN İYİ SALLAYAN KAZANSIN! :D :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OCEAN [Nico di Angelo]
Fanfiction{THE DARK ONES SERİES BOOK #1} Karanlıkta, sessizlik içinde oturan Nico'ya baktım. Ay ışığı beyaz tenine vuruyordu... Dışardan, karanlık birisi gibi gözüküyordu. Ama aslında içinde, hala mutlu olmak isteyen biri vardı... Önümüzde uzanan karanlık oky...