Ah... Sonunda gece yarısı... İstekle dudaklarımı yalıyorum. Beni en kalabalık kulübeye koydular. Burdan başlayamam. Eğer bunlardan biri ağzını açıp bağıracak olursa aç aç koşamam ki ben! Şeytani bir şekilde gülümsüyorum ve sabah gördüğüm insanları düşünüyorum. Şu siyahlı çocuk... Kanı bir tuhaf kokuyordu... Biraz karanlık... Aniden karnım guruldayınca daha fazla düşünmeden siyah, kapısında kurulafalar olan kulübeye doğru ilerliyorum...
****************************
Kulübenin kapısına varınca, cebimden bir tel toka çıkartıyorum. Çok yavaş hareketlerle tel tokayı anahtar deliğine sokup, biraz kurcalıyorum. En tuhaf kilitleri bile bir tel tokayla açabilmeniz gerekir yeraltında.
Yeraltının kazandırdıkları...
Üç saniyeden kısa bir sürede, hafif bir klik sesi bana kapının açıldığını söylüyor. Yavaş ve sessiz adımlarla, üstünde bir kurukafa bulunan, siyah örtülü yatağa doğru yaklaşıp, sağ elimin baş parmağındaki düğmeye hafifçe basıyorum. Her zamanki gibi acıdan küçük bir inilti koyuveriyorum. Aynı düğmeyi, sol elimin başparmağında da bulup, kendimi gelecek ani acıya hazırlıyorum. Ah, ama bu acı, tırnaklarımı oyup bu mekanizmayı içlerine yerleştirdiğim zamankinin yanında, hiçbir şey. Önce elimin üstündeki deriyi kenarlarından kestim. Sonra tırnaklarımı ortadan ikiye ayırdım ve tam tırnaklarımla etimin birleştiği yere, 15 santimetre uzunluğunda bıçaklar koydum. Ardından iki elime de, bir düğmeye bastığımda bu bıçakların çıkmasını sağlayacak mekanizmayı yerleştirdim. Ardından da elimin üzerindeki deriyi tekrar yerine diktim. Dikiş yerlerinde elimin kenarlarından geçen beyaz bir yara izi var hala... Yeratında hayatta kalmak için gerekliydi... Yavaşça yatağa doğru ilerledim ve bıçakların dışarı çıkarken hissettirdiği acıyı her zamanki gibi önemsemedim. Tam tırnaklarımı uyuyan çocuğun boynuna geçiricektim ki aniden çocuk üzerime atlayıp beni yere yapıştırdı. Hazırlıksız yakalandığım için kıpırdayamadım. Çocuk ellerini mengene gibi bileklerime yapıştırdı ve boynunu ısıramayacağım kadar uzağa çekip, bacaklarımın üstüne oturdu. Bana hayretle bakarak "Sen O'sun..." diye fısıldadı "Katil Prenses...".
İLK İKİ BÖLÜME İKİ VOTE İKİ YORUM!!!!! HALAY ÇEKMEK İSTİYORUM!!! TEY TEY TEY!!! TAMAM SAÇMALADIM YİNE :D BU DA İKİNCİ BÖLÜM! UMARIM SEVMİŞSİNİZDİR!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OCEAN [Nico di Angelo]
Fanfic{THE DARK ONES SERİES BOOK #1} Karanlıkta, sessizlik içinde oturan Nico'ya baktım. Ay ışığı beyaz tenine vuruyordu... Dışardan, karanlık birisi gibi gözüküyordu. Ama aslında içinde, hala mutlu olmak isteyen biri vardı... Önümüzde uzanan karanlık oky...