Bölüm On İki: Thanatos

2.2K 167 35
                                    

Bölüm şarkısı ilk defa koyacağım ama kaç gündür sürekli dinliyorum: Fall Out Boy- Light 'Em Up. Multide de Nico'nun kılıcı! Keyifli okumalar!

En sonunda fırçayı elimden bırakarak alnımda biriken terleri sildim. Duvardan bana bakan örümcekler vardı. Duvarımdaki eski bir barakada ruhlar geziniyor, simsiyah dalgalar ranza tarafını kaplıyordu. Tavan... Tavan tek kelimeyle muhteşemdi. Koskocaman bir dolunay en tepeye yükselmişti ve yıldızlar tüm ışıltılarıyla mücevher gibi parlıyorlardı.

Ah... Tabi bunların hepsi birer resim.

Üstümdeki boyalı tişörtle şortu çıkarma gereği duymadan kendimi ranzanın üst katına çektim ve gözlerimi gece göğü gibi boyadığım tavana dikip gülümsedim. Nico'yla yaşadığım olayın tüm stresini resimlerimle atmıştım. Bu tavana bakmaktan bıkacağımı sanmıyorum, diye geçirdim içimden. Gözlerimi kapatıp uyumanın nasıl bir şey olduğunu hatırlamaya çalıştım. Güzeldi sanırım... Tüm sorunlarım bitmiş, dünyanın tüm çirkinliklerinden kurtulurmuşum gibi hissettiğimi hatırlıyorum.

"Ah, evet, uykuyu ben de severim." dedi yanımdan bir ses. Şıçradığımda dengemi zor da olsa bulup yere ayaklarımın üstünde düştüm. Kulaklarım aşırı keskindir, peki bu yabancı nasıl bana farkettirmeden eve girebilmişti? Yabancının soluk bir teni vardı, siyah, düz saçları yüzüne dökülüyordu ve gözleri saçları yüzünden belli olmuyordu. Sıska değildi ama kaslı ya da iride değildi. Eliyle saçlarını yüzünden çekti. Koyu gri gözleri sanki uykudan yeni uyanmış gibi kızarmıştı. Halsizce gülümsedi ve "Merhaba Ebony." dedi "Ben Hypnos, uyku tanrısı olan. Ve aynı zamanda babanın kardeşi."

Y-yani... Karşımdaki benim amcam mıydı?

"Pekiii..." dedim. ne demem gerektiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Herhalde yeğenini görmek istediğin için gelmemişsindir?"

"Pek sayılmaz." dedi Hypnos. "Aslında babana bir iyilik yapmak için geldim ama seni görmek de güzeldi tabi..." Ardından tekrar gülümsedi ve "İyi uykular, Bony." diyerek parmaklarını şıklattı. Ben daha ne olduğunu dahi anlamadan etraf karanlığa gömülmüştü bile...

************************

"B-ben nerdeyim? Kimse yok mu? Hey!?"

Karanlık, söylediklerimi yutuyordu adeta. Hatta bu karanlık o kadar yoğundu ki, sanki karşımdaki somut bir varlıkmış gibi hissediyordum.Gözlerim karanlığa biraz da olsa alışınca bir uçurumun başında durduğumu farkettim. Hemen geri bir adım atarak etrafıma bakınmaya devam ettim.

Aniden sahne değişti ve kendimi bir ormanda buldum.

Her yer karlarla kaplanmıştı ve kar hala ince ince yağıyordu. Tüm bu beyazlığın orta yerinde, tamamen siyah giymiş bir adamın silüeti belli belirsiz bana doğru ilerliyordu. En sonunda siyah, dar bir kot ve siyah bol bir tişört giymiş, gece karası dağınık saçları ve neredeyse kardan ayırt edilemeyecek kadar soluk bir teni olan, tıpkı Hypnos gibi sıskalıkla mükemmellik arasındaki çizgide gidip gelen bir adamı seçebildim. Adamın gözleri, kapkaraydı. Yani ciddiyim. Gözbebekleri yoktu. Sadece siyah... Bu adama korkunç ama muhteşem bir hava vermişti. Adam en fazla 24 yaşında olabilirdi.

Kimdi bu?

Çok geçmeden cevabımı aldım. "Ebony..." dedi adam. Derinden gelen, bas gitarın sesini andıran bir ses tonu vardı. Yutkunup devam etti "Ben Thanatos, kızım... Sanırım ne tanrısı olduğum hakkında bir fikrin vardır?"

Boğazımın kuruduğunu, hıçkırmak için yoğun bir istek duyduğumu hissettim. İçimde korkunç bir acı vardı. Bağırmak, ona olan öfkemi kusmak ve annemi benden aldığı için onu suçlamak istiyordum. Ama bir ses, geçmişten gelen bir ses bunu yapmama engel oluyordu "Canım kızım... Seni herzaman sevdim... Bak... Bu olanlar yüzünden Thanatos'u suçlama, olur mu?". Annem... Annem bana onu suçlamamı söylemişti. Bu yüzden ben de bağırmak, çığlık atmak ya da ona vurmak yerine "Babam olmak için çok gençsin." dedim. Güldü ve "Ben üç bin yaşındayım, Ebony..." dedi "Çoğu şey için genç sayılmam."

OCEAN [Nico di Angelo]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin