Multi: Green Day- American Idiot. Hani Amerika'yı severim ama bu şarkı çok güzel <3
(Author's POV)
Ebony, en sonunda kaçmayı bırakmıştı. Gözlerini Percy'nin öfkeyle parlayan yeşil gözlerine dikti. Percy'nin öfkesi, büyük ihtimalle bir fırtına gibi olacaktı; yıkıcı ama yine de gelip geçici. Ama Annabeth... Sarışın kıza kaçamak bir bakış attı. Gözleri, elektrik yüklü fırtına bulutlarına benziyordu ve sakin -fazla sakin- gözüküyordu.
Evet, Ebony, Annabeth'in öfkesinden gerçekten korkuyordu.
Annabeth aşırı tatlı bir kızdı, hatta Ebony bir katil olmasa Annabeth gibi olamak isteyeceğini düşünüyordu. Ama Athena'nın kızı, Ebony'yi dikkatle süzüyor, sanki Ebony'nin tam olarak ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Bu kadar tatlı bir kız nasıl aynı zamanda bu kadar korkutucu olabiliyordu?
Ebony, kesinlikle katil olmasa Annabeth gibi olmak isterdi.
Beyninin gerilerinden bir ses geldi "Ama katil olmayı ben seçmedim ki... Ben böyle doğdum." Ebony, başını iki yana salladı. Katil olmayı, öldürmeyi seviyordu. İnsanlar onun bir deli olduğunu düşünebilirdi ve Ebony, yaptıklarının etik olmadığının farkındaydı. Nathan'ı öldürdüğünde odadakilerin yüzüne yerleşen ifade aklından çıkmıyordu: Tek kelimeyle şok olmuşlardı. Ama, yani Nathan Ebony'yi incitmişti. Bu durumda ölmesi gerekmez miydi? Ebony'nin anlayışı böyleydi. Ama burda, üst dünyada... Ne yapması ya da ne yapmaması gerektiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. Çoğu zaman buraya aitmiş gibi davranmaya çalışıyordu ama değildi işte... Büyüdüğü ortam, kendi doğruları farklıydı. Eskiden, Aphrodite gelmeden önce Nico için katlanmıştı buraya. Tüm melezlerin evi burası olabilirdi ama Ebony için "ev"... Farklı bir kavramdı. Hiçbir zaman kendini ait hissettiği bir yer olmamıştı -annesinin yanı dışında. Dünyada gerçekten sevdiği tek kişiydi annesi. Asıl acı verici olansa son bir ay dışında hayatı boyunca annesinin aklına bile gelmemiş olmasıydı. O kadar sevdiği ve hayranlık duyduğu kadını yılar boyunca nasıl unutabilirdi? Ebony için anıları hakkındaki en tuhaf şeyse aşırı bulanık olmalarıydı. Camı kırık bir kameradan oynatılan bir film gibiydi. Sanki hareketlerini kendisi yapmamıştı, sadece izlemişti. Ebony, yavaş yavaş eskiden nasıl biri olduğunu unutmaya başladığının da farkındaydı. Sanki, son bir ay dışında hiç gerçek anlamda yaşamamıştı. Gerçekte nasıl bir birisi olduğunu da bilmiyordu... Yıllar boyunca tek yaptığı insanları korkutmak ve... Ve okumak olmuştu. Okumayı beş yaşındayken annesinden öğrenmişti. Hayal meyal hatırladığına göre, annesi ona harfleri gösterirken bir yandan da saçlarını okşar ve mırıldanırdı "O kadın hafızanı bulandırmadan bu tarz şeyleri öğrenmelisin bebeğim... Uzunca bir zaman yanında olamayacak ve seni destekleyemeyeceğim... Ama bu olanlar için birini suçlamak istersen, her zaman Kaderleri suçla. Bu berbat kaderi sana bahşedenlerde tüm suç." Ebony, bu kadarını hatırladığının bile farkında değildi. Düşünmek hafızasını açıyor, kameranın camındaki kırkıları onarıyordu sanki... Ama Ebony hala bir izleyiciydi.
Kaşlarını çattı ve Percy'nin sesine kendini hazırladı. Percy, sakin tutmaya çalıştığı -ama tutamadığı- bir sesle bağırdı "SEN ORDA NE YAPTIĞININ FARKINDA MISIN?" Ebony, gözlerini kırpıştırdı. Hayatı boyunca kimse -Nico dışında kimse- ona bağırmamıştı ve bu durumu garipsiyordu. Percy, tekrar bağırmak için ağzını açmıştı ki, Annabeth elini koluna koydu. Percy, Annabeth'e n'oldu? dercesine baktı. Bakışları yumuşamış, az önce öfkeyle kasılmış çenesi gevşemişti. Ebony, Percy'nin Annabeth'i görünce bu kadar sakin olmasını elinde olmadan sevimli buluyordu. Annabeth, Ebony'ye eleştirici bakışlarını dikti. Ebony, sanki Annabeth içini okumuş gibi hissediyordu. En sonunda iç çekti ve "Ebony?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OCEAN [Nico di Angelo]
Fanfiction{THE DARK ONES SERİES BOOK #1} Karanlıkta, sessizlik içinde oturan Nico'ya baktım. Ay ışığı beyaz tenine vuruyordu... Dışardan, karanlık birisi gibi gözüküyordu. Ama aslında içinde, hala mutlu olmak isteyen biri vardı... Önümüzde uzanan karanlık oky...