Yeni bir gün.
Sabahın erken saatlerin de kalkıp hazırlanmaya başladım. Okula gitmek için hızlı hızlı hazırlanıyordum. Geleceğim için tek çarem okumaktı. Gece mi gündüzüme katarak ders çalışıp, buralara kadar geldim. Tıp bölümünü kazandığım da annemin bana gururlu bir şekilde bakmasını hiçbir şeye değişemem. Ama babam 'kız çocuğu okur mu?' kafasındaydı. Annem olmasaydı ben okuyamazdım. Hayallerimi gerçekleştiremezdim.
Üzerime beyaz bir t-shirt altıma da siyah dar pantolonumu ve üzerime de salaş bir hırka giydim. Ayağıma da düz babetlerimi geçirdim. Çanta olarak da kahverengi küçük bir çanta aldım. -multimedya- Gerekli şeyleri içine attıktan sonra kıvırcık olan saçlarım salık bıraktım. Yüzüme hiçbir şey sürmeden, elime kitaplarımı alıp odadan çıktım.
Mutfaktan sesler gelince oraya doğru yöneldim. Sümbül Teyze ve Narin kahvaltı hazırlıyorlardı. Sümbül Teyze'yi çok seviyordum. Ama Narin... Bana çok değişik bakıyordu. Kıskanan bakışlarla sanki... Ama yine de bu zamana kadar bana yanlışını görmedim.
Sümbül Teyzem'in yanına sessizce gidip yanağına bir öpücük kondurdum. Sümbül Teyze birden yerinden sıçradı.
"Allah'ım sana geliyorum. Tövbe estafirullah." dediğin de kahkaha atmama engel olamadım. Beni fark edince bana 'seni gidi seni' bakışı attı.
"İlahi deli kız! Ödümü patlattın. Azrail geldi sandım." dedi Sümbül Teyze. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemek için zorladım kendimi. Narin de öyle suratsız bir şekilde bakıyordu bize. Her zamanki yaptığı gibi.
"Sümbül Teyzoşum, her sabah aynı şekilde yapıyorum sen de her seferin de korkuyorsun." dedim. Sümbül Teyze elindeki bıçağı masanın üzerine bırakarak tüm vücudunu bana döndü. Sonra da beni söyle bir süzdü. Ah, her sabah ki konuşmaya geliyorduk.
"Kızım sen böyle giyiniyorsun iyi güzel de, buralar da hoş karşılanmaz böyle şeyler. Hem bu pantolon niye bu kadar dar." Buralar da hoş karşılanmadığını ben de biliyorum. Ama ben zaten kendimi buralı hissetmiyordum. Buranın adetleri bana göre hiç değildi. Bunları bile giymem burada yanlış karşılanıyordu. Umrumda mı? Hayır. Babam beni bildiğinden kıyafetlerime karışmazdı. Kısa etek ve şortlar haricinde. Sümbül Teyze'ye içten bir şekilde gülümseyip, yanaklarını sıktım.
"Merak etme, Sümbül'üm bana kimse bir şey diyemez." dedim. O da elini yanağımın üstüne koyup okşadı.
"Seni bilmez miyim deli kız. Sana kimse laf söyleyebilir mi?" dedi. Ona tebessüm ettim. Benim huylarımı bu konakta herkes bilirdi. Narin'e dönüp içten bir şekilde gülümsedim. O da bana zoraki bir şekilde gülümsedi. Bu kızın sorunu ne Allah aşkına!
Sümbül Teyze'yle vedalaşıp kahvaltı etmeden konaktan çıktım. Bugün ki dersim erken olduğunu herkes bildiği için, erkenden çıkmama kimse bir şey demiyordu. Buradaki adet şöyleydi; bekar bir kız kendi başına bir yere gidemez! Ah, ne değişik bir düşünce yapısıdır!
Konaktan çıktığım da beni her zaman okula bırakan izbandut herifler beni bekliyordu. Biri arabanın kapısını açtı. Ben de bir şey demeden arabaya bindim. Sessiz bir yolculuğun sonunda okuluma gelmiştik.
Kapımı izbandut diye tanımladığım Salih kapımı açtı. Bunu gerçekten sevmiyordum. Ama babam işte! Neden diye sorduğumda "Sen bir ağa kızısın!" diye üstüme kükremişti. Allah aşkına şu kapı açmaktan ne anlıyorlardı. Salih'e başımla selam verip okula yöneldim. İçeri girene kadar beklemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşiretin Hanımağası
Fanfiction"Sen dün gece çok değiştin Zeynep." Dedi Kerem. Zeynep, Kerem'in cümlelerinden hiçbirşey anlamıyordu. "Ne demek istiyorsun?" Diye sordu Zeynep. "Sen dün gece şu toprakların hanımağası oldun." "Şu toprakları inletebilecek tek kadın oldun." "Sen dün...