Mikail, Karvel'in açılan kapısından içeriye girdi.
Düşündüğünden daha çok uyumuştu ve nedense sürekli olarak bir şeylere geç kaldığı hissinden bir türlü kurtulamıyordu. Karvel kendine yaptığı içki karışımını Mikail'e uzatırken, gözleri sakinleştiriciydi. Mikail, masanın karşısındaki koltuklardan birine yerleşirken, içkiyi yudumladı ve soluklandı.
"Katarina konusundan haberim var Mikail, ona gideceğinizi biliyorum" dedi Karvel, nereden başlayacağına karar veremeyen Mikail'e yardım etmesi gerektiğini düşünerek.
- Ve öylece durmayacaktır değil mi? Yani karşılığında mutlaka bizi hazırlıksız yakalamak isteyeceği bir an olacaktır?
- Evet olacaktır ama buna hazırlıklı olabilirsiniz, gücünün ne olduğunu biliyorsunuz, sadece sizi kullanmasına izin vermeyecek kadar güçlü olmalısınız, bunu yapabilirsiniz.
Mikail başını sallarken, kısılan gözleri mutfaktan, salona giren Darvonie'ye odaklandı. Karvel'in adamları, büyük olaylardan önce, onun yanında sakinleşmeyi alışkanlık haline getirmişlerdi. Bu onları normalden daha güçlü yapmıyordu ama kesinlikle bu şekilde hissettiriyordu.
Darvonie başıyla kısa bir selam vererek, içkisini ona doğru kaldırdı.
- Merhaba canım, benden önce gelirsin sanmıştım ama Karvel'e yemek yapmama yetecek kadar uzun sürdü.
- Yemek yapabildiğini bilmiyordum.
Mikail yüzünde bir an için beliren tebessümle. Darvonie bazen sert, bazen sevimiz hatta bazen çok zor olabilirdi ama kesinlikle güçlü bir kadındı. Gerçek ve olduğu gibi. Her zaman dürüst ve ne istediğinden emin.
- Ah, lütfen, sana yaptığım sabahlar vardı ama sanırım o sıra pek kendinde olamıyordun.
Kelimeleri söyleyişi alaycıydı ama Mikail, yaşadıkları zamanın üzerinde bıraktığı etkiyi biliyordu. Yorum yapmadı, sadece gülümsemesi genişledi. Karvel'in devrilen gözlerini görmesi, bunu daha da uzun süreli kılmıştı.
Karvel kendini rahat koltuğuna bırakırken, Darvonie'nin masasını karıştırmaya başlamasını seyretti. Ona gösterdiği toleranslar şaşırtıcıydı ama bu, kimseyi rahatsız etmezdi. Sonra ciddiyetle, onları konuya dönmeye zorladı ve her zamanki öğüt veren sesi odayı doldurdu.
- Ares'i yanınıza almayı unutmayın. O dirençli ve hızlı.
"Eğer sevgili İtalyan'ından ayırabilirsek" dedi iğneleyici sesiyle Darvonie, Mikail'in uyaran bakışlarını üzerine çekti.
– Ne? Öyle olmadığını söyleyemezsin.
- O, sadece Luna'ya göz kulak olmaya çalışıyor.
Mikail'in sesi yumuşaktı. Yine de Darvonie'yi düşüncesinden vazgeçiremeyeceğine emin olduğu için fazla üzerine gitmedi.
Karvel yerinden kalktığında ikisi de dikkatini ona yöneltti ve aralarındaki konuşmayı sonlandırdı. Kütüphanesine doğru giderken, söylenişi, öğrencilerine tebessümü hediye etmişti.
- Elimde olsa ikinizi de buradan kovardım, sersemler.
Bazen huysuz bir yaşlı gibi oluyordu ve bu her zaman gülümsenmeden geçmeyeceğiniz bir hareketi görüyorsunuz demekti. Karvel kütüphanesinde aranırken, sessiz kaldı ve bir kaç saniye içinde bulduğu kitabı, uzandığı üst raftan çekip aldı. İnce bir kitaptı ancak diğer kitaplara göre biraz daha genişti.
Elindeki kitapla yanlarına doğru yürüdü ve masaya yaklaştı. Kitabı, masanın üzerinde açtığında, hala tek kelime etmemişti. Bu dikkatlerini toparlamaya iten bir sessizlikti ve söyleyeceği şeyin gerçekten ciddi olduğunu anlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzeyin Kehâneti 1(BİTTİ) #Wattsy2019
FantasyKuzeyin Kehâneti Birinci Kitap: Kayıp Oğul Kuzeyin Kehâneti, İskandinavya'da başlayan ancak içine dünyanın her yerinden karakterlerin misafir olduğu bir macera ve aşk hikayesidir. Dünya normalde insanların düşündüğünün aksine, iki paralel evren ola...