Üzerinde hiç kar kalmayan merdivenleri çıkarken, neredeyse eşsiz mimarisiyle şehrin en egzotik yapısına baktı Mikail.
Burası bir şaheserdi ve kesinlikle nereli olduğunu anlatıyordu. İstihbarat şehirde en çok bilgisi olan ve her konuda kolayca size istediğinizi ulaştırabilen bir topluluktu. Tüm hepsini Türklerin oluşturduğu grubun; tam da geldikleri topraklara yakışır bir ünleri vardı. Osmanlı devletinin bitişine, yeni devletlerinin kuruluşuna, savaşlarına ve daha birçok olaya şahitlik etmiş olan vampirlerden oluşuyordu. İş yapmaktan çekinmeyeceğiniz türden kişilerdi. Ama pahalı oldukları da bir gerçekti. Eğer iyi bir sonuç istiyorsanız, tüm bölgelere hâkim olan bu adamlardan yardım istediğiniz de, karşılığını yüksek bir bütçeyle ödemek zorunda olmanız o kadar da anlaşılmaz değildi.
İçeri girdiğinde, kulağına çalınan hafif bir müziğin, tüm büyük yapıyı doldurduğunu fark etti. İçerideki akustik sizi bir tiyatro salonunda gibi hissettiriyordu. Buraya ilk defa gelmiyordu ama geldiği her an, duvarlardaki işlemelere gözleri takılıyordu. Bir de birazdan üzerine çıplak ayaklarıyla basması gereken halılara. Bir kaç koridor geçtikten sonra, kanun sesine daha çok yaklaştığını fark etti. Sonra yüksek kapıdan içeriye girmeden, kapı önünde bekleyen iki adama selam verdi. Birbirleri arasında, Mikail'in hiç aşina olmadığı bir dilde konuşuyorlardı. Aralarından biri arkadan bağladığı çok uzun olmayan çikolata rengi saçlarını yeniden toplamak için açtığında Mikail'e baktı. Aksanı kendi dilinin etkisinde kalmış olsa da, bir Fransız'dan daha anlaşılır konuştuğu kesindi.
Karşısındaki adam sakince "Merhaba?" dedi başıyla selam vererek. Kelimeyi söyleşinde, burada ne aradığını öğrenme isteği vardı. Mikail de başıyla selama karşılık verdikten sonra konuştu.
- Korhan burada mı?
Adam cevap verecekken, arkasından bir el Mikail'in omzunu kavradı ama sonrasında çekildi. Onların dokunuşlarında çok daha farklı bir hava oluyordu her zaman. Daha emin ve gerçek. Yeşile yakın ela gözleri gülümsemesine eşlik etti ve onu kapıdan içeriye sokarken, aksanını saklamayı başardığı çok başarılı bir ustalıkla konuştu.
- Abim içeride, yine neyin peşindesiniz?
- Biraz ciddi bir mesele Ateş.
Odada ilerlerken ilerideki masada, camın önünde tavlaya dalmış olan Korhan ve nişanlısı Dolunay'a doğru yaklaştı. Önlerinde yaşadıkları şehirde kolayca bulamayacakları ve onlara has olan içecekleri duruyordu. Bu akşam saatleri rakı için gerçekten de uygundu. İkisinin de dikkatini henüz çekmemişti.
- Her zaman ciddidir zaten değil mi?
Ateş bu sırada kibarca Mikail'den biraz uzaklaşmıştı. Üzerindeki milli takım formasını çıkarıp sandalyelerden birine oturdu. Az önce sıkı bir antrenmandan geldiği ortadaydı. Terlemiş ve bitkin düşmüş gibi görünüyordu. O sandalyesine oturduğunda, Korhan gözlerini Mikail'e çevirdi. Nihayet tavla sonlanmış ve dikkatini çekmeyi başarmıştı. Üçe vurulmuş saçları ve uzun boyuyla gerçek bir asker gibi görünüyordu aslında. Yaptığınız anlaşmaları bozmaya cesaret edemeyeceğiniz bir adamdı, her şeye rağmen geldiği toprakların etkisini taşıyordu ve sıcakkanlı bile sayılabilirdi. Ayağa kalkıp, Mikail'e yaklaşıp elini uzattı.
- Hoş geldin. Bu ziyaretini neye borçluyum?
Mikail uzatılan eli karşıladı ve onun gösterdiği pervaz önündeki minderlerden birine oturdu. Dolunay, yerinden kalkıp kanun sesini biraz kıstı ve yanlarına gelip, biraz daha uzak bir mindere kuruldu. Mikail'in tanıştığı en güçlü kadınlardan biriydi. Acımasız ve korkusuz. Gerçek güzelliğiyle, gördüğü en hoş kadınlardan biriydi de aynı zamanda. Bu şehirde onun kadar parlak, kömür rengi saçlara çok az rastlanabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzeyin Kehâneti 1(BİTTİ) #Wattsy2019
FantasíaKuzeyin Kehâneti Birinci Kitap: Kayıp Oğul Kuzeyin Kehâneti, İskandinavya'da başlayan ancak içine dünyanın her yerinden karakterlerin misafir olduğu bir macera ve aşk hikayesidir. Dünya normalde insanların düşündüğünün aksine, iki paralel evren ola...