13. Bölüm "Konsey"

41 7 3
                                    

"Bunu bize yaptıklarına inanmıyorum" diye söylendi Luna.

Koltukta biraz daha kımıldandı ve sonunda pes edip oturduğu yerde bağdaş kurup, arkasına yaslandı. Sergey üzerindeki siyah gömleğin düğmelerini biraz daha açtı. Burada durmak onu terletiyordu ve her şeyden öte, Luna'nın hissettiği şekliyle boğuyordu. Luna'nın söylenmesi üzerine alaycı gülümsedi.

- Daha hiç bir şey görmedin, onlar yaşlı bunaklar ve işleri bu. Yeniliklere asla açık olmazlar.

Luna ona bakıp yüzündeki sıkılgan ifadeyle, gözlerini kapayışını izledi. Söylediği şeyin birazcık abartılı olduğuna emindi. Onun hakkında hiç bir fikri yoktu. Henüz kendine gelmiş ve yaşadığı her neyse oradan kalan yaralarından kurtulmuştu. Bunun için hızlı iyileşebiliyor olması açısından şanslı denilebilirdi.

Sergey'in bazen anlamasını zorlaştıracak koyulukta bir Rus aksanı vardı ama gördüğü en hoş erkek seslerinden birine sahip olduğunu itiraf edebilirdi. Alaycıydı ve sanki hiç bir şeyi umursamıyor gibiydi. Luna iç çekti, onu anlamak için biraz tanıması gerektiğini düşünüp çabalarından vazgeçti. Az önceki kızgınlığına geri dönüp, onları içeri alamadıkları için konsey denen topluluğa söylenmeye devam etti. Çünkü şimdilik oturup beklemek ve konsey toplantısının hemen bitmesini ummak dışında yapabilecek hiçbir şey aklına gelmiyordu. Hem bu dünya içine girmiş bir insandı, yanındaki vampir bile bu adamların yanına alınmamışken, kendisi için bunu talep etmenin büyük bir saçmalık olduğunun farkındaydı. Farkındaydı fakat yine de orada neler konuşulduğunu deli gibi merak etmekten kendini alıkoyamıyordu.

***

Tam bu sırada, onların söylenip durdukları evden biraz uzakta bir yerde bir ses, kendisini dinleyen yedi kişiye olup bitenleri anlatıyordu. Mikail, uzun zamandır konseyin karşısına çıkmamıştı ancak, onların karşısında olmanın nasıl bir şey olduğunu hemen hemen hatırlıyordu. Gergindi ve herkesin hissetmesi gerektiği şekilde onlardan korkuyordu. Vincent, Karvel'le beraber, konseydeki isimlerden biraz daha uzakta duruyordu. Konseydeki vampirlerin her biri farklı ülkelerden gelmişlerdi ve bu toplanma çağrısına olumlu cevap verdikleri düşünülünce, Mikail şanslı hissediyordu.

Burası özel bir kütüphaneydi ve onlarla ilgili binlerce kayıt yanında, bu şehirdeki tüm Konsey toplantıları burada yapılırdı. Kitaplıkların orta kısmında yer alan bir masa vardı. Büyük, ortaçağ tasarımındaki camlar farklı renklerle bir kiliseyi andırıyordu. Masaya yerleşmiş olan konsey başkanı Maximillian ciddiyetle konuşmayı dinlerken; pencere pervazında oturup, ayaklarını uzatmış olan Fernando, kollarını bağlamış, olup biteni anlamlandırmak için gözleri kapalı dinliyordu. Esa, sadece Finlandiya topraklarında doğanlarda olabilecek kadar beyaz teniyle oturduğu masada adeta parlıyordu. Elindeki kitabı incelerken, bir yandan da sözün bitmesini bekliyor gibiydi. Kütüphanede olan herkese göre daha sıkılgan görünüyordu. Konuşma devam ederken, dinledikleri üzerinde aynı anda aralarında tartışan Azad ve Takashi de biraz daha geride, kendilerini karanlıkta saklamışlardı. Pierre elindeki sigaranın, yüzünün önüne bıraktığı dumanlar arkasından Mikail'i izliyordu.

- Şehirde olan değişimlerin yanında, gözetimim altındaki Dallas ve Artair'de kontrolleri dışında hareket ettiler, üstelik hiç bir şey hatırlamıyorlar.

Mikail cümlesini tamamlamıştı ve anlattıklarının ardından yorgun görünüyordu. Konseydeki vampirlerin gözleri kapının iki yanında duran ikizlere doğru dönünce, onların gerilip, bir an için hazır ola geçmeleri de kaçınılmaz oldu. Konsey içindeki vampirlerden olan Fernando, biraz daha yaklaştı ve onlara daha da ilgiyle baktı. Yeşil gözleri loş mekânda bile parlıyordu, İspanyol aksanı tüm duvarlarda hoş bir tınıyla yankılandı.

Kuzeyin Kehâneti 1(BİTTİ) #Wattsy2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin