Işık Tapınağı buz kadar soğuk okyanusa bakıyordu. Alamut kalesi gibi yukarı doğru incelen oval bir yapıydı. Ama o kadar uzun değildi. Dört katlı bile olamazdı. Vala, içeri girmek için ilerlediğinde, tapınağın kapısı kendiliğinden açıldı. İçeride bekleyenin kim olduğunu görmelerinden önce, taşların onları selamlayan işlemelerinin içinde kaybolmuşlardı. Vala, etrafına alışkı bir şekilde içeri hızlıca girdi.
Luna "İnanılmaz" derken hala kapının ihtişamlı büyüklüğünü inceliyordu. Üstelik o kadar eski bir ahşaptı ki, önünde saygıdan eğilmek zorunda kalacağını düşünüyordu. Kapıdan içeriye tamamen girdiklerinde, Luna eşikte bir an için dona kaldı.
Tam karşıda merdivenlere oturmuş bekleyen bir kız vardı. Vala'nın bahsettiği cadı bu olmalıydı. Yalnız olmamak iyiydi. Birinin aklını karıştıran konulara verdiği tepkiler konusunda kendisiyle aynı amatörlükte olduğunu düşünmek onu rahatlatıyordu. Ancak bu, kötü bir şaka olmalıydı.
- Gerçekten mi?
Derken buldu kendini. Sesin akustik duvarlar içinde dönüp kıza ulaşması sadece birkaç salisede olmuştu. Kız ayağa kalktı, merdivenlerden aşağı inerken dudakları hafifçe genişledi. Tebessüm ediyordu.
- Ah, seni daha önce de görmüştüm.
O oldukça doğal karşılamıştı. Aksanı aynı yine oldukça ağdalıydı. Vala ve Mikail, Luna'nın aynı derecede dostça adım atması için ona bakıyorlardı. Merdivenlerden onu selamlamak için inmiş olan kızıl saçlı kadın ise, hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.
- Evet ben de.
Luna soğuk bir tonlamayla konuşmuştu. Vala, merdivenleri çıkıp, üzerine cübbesini geçirirken söylenmeye başlamıştı.
- Sizin ilişkinizi şu an için düzeltmekle uğraşamayacağımıza göre ayin için hazırlanalım.
Bu arada iki farklı cübbeyi de yine Luna'ya ve kızıl saçlı kadına atmıştı. Cübbeler kızıl renkteydi. Üzerlerine geçirirken, Mikail, Luna'ya fısıldadı.
- Kim bu?
- Ares'in striptizcisi.
Luna sesindeki küçümsemeyi kontrol etmeye uğraşmadan konuşmuştu. Mikail kaşlarını kaldırıp şaşkınlıkla yeniden kızıl saçlı kadına baktı. Bir an hiç öyle gözükmediğini söylemeyi düşünmüştü ancak Luna'yı daha fazla sinirlendirmemenin şu an için daha iyi olacağına karar verdi. Luna'ya cübbesini giyerken yardım etti ve sonra gözlerini etraftaki taştan mezarlarda gezdirdi.
- Benden neden nefret ediyorsun biliyorum ama etme, beraber bir sürü şey yapmamız gerekecek. İsmim Margot.
Luna, kadına baktı. Önce suratını asmıştı, içinden terslemek geliyordu. İçinde kendinin de durduramadığı ve tıpkı onun gibi anlam veremediği bir nefret vardı. Ama haklıydı. Yalnız hissetmesini engelleyecek diğer cadı o ise, iyi geçinmesi gerekecekti. İç çekip elini uzattı.
- Luna.
Vala'nın istemsiz gülümsemesini gördüğüne emin olan Mikail, kızları yanına çağırışını izliyordu. Aklında onlarca soru vardı. Mesela, onların tam olarak burada ne yapacağını, ne işe yarayacaklarını; bu cübbelerin ne anlama geldiğini bilmiyordu. Ancak çok geçmeden öğreneceğine emindi. Nitekim gerçekten de çok beklemedi ve Vala, kızların kendi önüne diz çökmelerini söylediğinde anladı.
- Cadılar!
Mikail o kadar şaşkın bir şekilde tepki vermişti ki, içerisi sesiyle yankılanmıştı. Luna ve Margot şaşkınlığını kaba bulmuşçasına sert bir bakış attılar. En azından ortak şeyler hissedebiliyorlar diye geçirdi içinden. Gülümsedi çok hafif.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzeyin Kehâneti 1(BİTTİ) #Wattsy2019
FantasyKuzeyin Kehâneti Birinci Kitap: Kayıp Oğul Kuzeyin Kehâneti, İskandinavya'da başlayan ancak içine dünyanın her yerinden karakterlerin misafir olduğu bir macera ve aşk hikayesidir. Dünya normalde insanların düşündüğünün aksine, iki paralel evren ola...