Sabahın çok erken saatlerine, vampirler için günün sonuna yaklaşıyordu. Alvarez, ilk kez mekanı sadece Sergey'e bırakıp, gecenin ortasında çıkmıştı. Bu, cezanın bir kısmı mıydı pek anlayamamıştı ama gün geçerken Sergey, bu cezanın tam da ona acı çektirmek için olduğuna karar vermişti. Tüm gece boyunca, barda eğlenenlerin saçma konuşmalarını dinleyip, onlara cevap vermek zorunda kalmış ve neredeyse yüzlerce anlamsız içki hazırlamıştı. Gecenin tek can sıkıcı olmayan yanı, aptal olmayan güzellerin asılma çabalarına karşılık vermek olmuştu. Flört etmek asla hayır demeyeceği bir eğlenceydi.
Sabahın bu saatinde artık bar kapanmış ve Sergey'de çıkıp gitmeden önce son temizliklerini yapıyordu. Bunu yaparken diğer vampirlerden farklı olan, o uykusuz kalma özelliğine şükrediyordu. Normalde sabahın bu saatlerinde uyuma zamanı gelen vampirlerin, tüm duyuları kaybolurdu ancak Sergey gecenin ortasındaki bir vampir kadar dinçti.
Mutfak kısmındaki çöpleri ve şişeleri söylenerek toparlarken bir yandan Luna'nın bir şeyler öğrenip öğrenemediğini merak ediyordu. Tüm gece onun neler yapabildiğini düşünmüştü. Merak, tüm huzurunu kaçırmıştı. Bir yandan da, onu oraya göndermekle doğru yapıp yapmadığını sorguluyordu. Tehlikeli bir bölgeydi ve neler olabileceği, özellikle de insanlara neler yapılabildiğini biliyordu. Buna rağmen umursamadığı için biraz kendine kızmaya başlamıştı.
Çöp torbası gereğinden fazla büyüktü. Soğuğa rağmen üzerindeki siyah kolsuz tişörtle dışarı çıktı. Barın arka kısmı iki büyük çöp kutusuna çıkıyordu ve etrafı çok daha sakindi. Aslında bir nevi ara sokaktı ama yine de diğerlerine göre biraz daha genişti. Çöp kutularına, çöpleri bırakırken, tüm sessizliğin arasında bir an için kulaklarına çalınan sesle, dikkat kesildi Sergey. Ses durdu ama his hala canlıydı. Her kimse, birinin onu izlediğini fark etmişti. Sergey elindekileri bırakıp, biraz bekledi. Nerede olduğunu hissedebiliyordu, kısık nefes alışlarını ve hatta kumaşın tene sürtüşünü duyabiliyordu. Etraf o kadar sessizdi ki, bunların her biri için çok çaba sarf etmesi gerekmedi.
Bir kaç dakika sonra, doğru anın geldiğini düşündüğünde Sergey, büyük bir hızla döndü ve yan sokağa çıkan kısma doğru koşmaya başladı. Kısa zamanda kendini iki bina ötedeki çatıda bulmuştu. Hızla koşmaya devam etti, çünkü onu fark ettiğini gören takipçi de kaçmaya başlamıştı. Sürati onun bir vampir olduğunu, kokusuna gerek kalmadan ele veriyordu. Üstelik de Rus bir vampir olduğunu. Sergey'in teni, donduran soğuğa rağmen terle kaplanmıştı. Isınan kasları, koşarken ki hızıyla atladığı çatılar yüzünden biraz acı veriyordu. Ama bu sadece bir süredir paslanmış olduğu içindi, Sergey koşmalara, kaçışlara ve dahası avlara alışkındı. Ömrünün yarısını orduda geçirmiş biri olarak kovalamacalar, hayatında hep doğal olan şeylerin arasında yer almıştı.
Bir kaç sefer daha kendini sıçrarken buldu. Ardından, yüksek bina çatılarından birinde koşuyordu. Vampir durmak bilmiyordu, can havliyle kaçıyordu. Bir kaç baca daha geçtikten sonra yeni bir çatıya atladığında, Sergey'in dudaklarından bir küfür çıktı. "Çatılar olmasa olmaz mı be adam!" diye söylenirken buldu kendini. Sabahın iyice aydınlanan ışıklarıyla, güneş gözlerini almaya başlamıştı bile.
Adam yavaşladığında, Sergey, kalan tüm enerjisiyle ileri atıldı ve adamı üzerindeki monttan çekip aldı. Vampir yüzüne inen bir kaç yumruk darbesinden sonra kendini bıraktı. Bu onun yere serilmesine yetti. Sergey, adamı boğazından tuttuğunda oldukça sert bir tonlamayla, kendi ana dilinde konuştu. Ensesindeki dövmeyi görmüştü ve bu, onun Rus ordusunda da olduğunu anlaması için yeterliydi.
- Neden peşimdesin?
Bir anda yeniden yediği yumrukla irkilen vampir kan kusup bakışlarını, Sergey'den çekti. Konuşmak istemiyordu ama Sergey attığı yumruklar konusunda oldukça iddialıydı. Şimdiye kadar konuşturamadığı bir kaçak hatırlamıyordu. Orduda bunu sık yapmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kuzeyin Kehâneti 1(BİTTİ) #Wattsy2019
FantasíaKuzeyin Kehâneti Birinci Kitap: Kayıp Oğul Kuzeyin Kehâneti, İskandinavya'da başlayan ancak içine dünyanın her yerinden karakterlerin misafir olduğu bir macera ve aşk hikayesidir. Dünya normalde insanların düşündüğünün aksine, iki paralel evren ola...