Medyada Dylan kardeşimiz.
- -
Bu evdeki iki buçukuncu günüm.
Düşündüğüm kadar işkence gibi geçmiyordu, her yanımda beni paralayan insanlar veya gözümü oymak isteyenler yoktu -ki, bunu bilmiyor olmam elbette isteyenlerin olduğu ihtimaliyle yüzleşmeme engel değildi. Eğer bir gün gelir de zor duruma düşerlerse ve benim üzerimde şüpheler yoğunlaşırsa kesinlikle gözlerim oyulabilirdi. Yani tek istediğim, sorunsuzca evime geri dönebilmekti.
Aptal olduğumu da kabul ediyordum aslında.
Bilirsiniz, bana yaşayacağımın bir teminatını falan vermemişlerdi elime. Günün birinde Harry tarafından öldürülmek veyahut kolları arasında can vermek pek de yabancı bir seçenek gibi görünmüyordu. Suçlularla dolu bir evde yapayalnız, çaresiz bir rehineydim yalnızca. Bu, duyduğum korkularımı daha çok körüklüyordu.
Harry'nin odasında yapayalnızdım. Ne yaptığını veya nerede olduğunu bilmiyordum. O olmayınca sıkılıyordum da. Bazen kaba bir domuz gibi davransa bile çoğu zaman içime işleyen tuhaf sempatik tavırları hoşuma gitmiyor değildi. Eğer normal bir zaman diliminde, farklı bir evrende veya farklı arkadaş gruplarına sahip iki insan olarak karşılaşabilseydik iyi bir dostluk sürecimiz olabilirdi. Yine de bu kaçak herifin yanında rahat hissetmediğimi söyleyemezdim, en azından ilk günkü kadar korkutucu gelmiyordu. Alışmış gibiydim ona.
Belki de idam edilmeden önceki son günlerimin tadını çıkarmamı isteyecek kadar iyi biridir, kim bilir?
Gün boyunca biraz kitaplarını kurcaladım. Ayraçlarına baktığımda hepsinin el yapımı olduğunu fark etmiştim. Birinden çalmış olması daha büyük bir ihtimal gibi görünüyordu. Albümlerini de incelemeyi ihmal etmedim. Hepsini kişiye göre dizmişti. Genelde rap, rock ve enstrümental ağırlıklı dinliyordu.
Bir anda kilitli kapının ardından öfke dolu bağırışlar duydum. Bunun Harry'nin sesine ait olduğunu fark ettiğimde nedensiz bir heyecanla elimde tuttuğum albümü kenara koydum ve hızla kapıya yürüdüm. Açmayabilirdi de, yersiz heyecanım açacağını düşünmeme sebep olmuştu sadece, fakat en azından beni haksız duruma düşürmeyip kilit yerine anahtarı sokmuştu.
Öfkeli sesi dinmemişti. Kapıyı açtığında karşılaştığı ilk şey ben olduğunda bir an duraksasa bile gözleri yüzümde dolanmış, ardından bileğimi yakalamıştı. Beni karşı odaya, revire çekiştirirken garip bir sakinlikle peşinden ilerledim.
"O adamı bulun bana bir an önce, gebertmek istiyorum herifi!"
Adının Dimitri olduğunu öğrendiğim adam sakince peşimizden ilerliyordu. "Biliyorsun Harry, ona zarar vereceğini bildiği için kaçıyor."
Beni içeriye sokunca hışımla adama döndü ve yandan gördüğüm o sert yüz hatlarıyla direkt adamın gözlerinin içine baktı. "Şuram çok normal olmayabilir," dedi parmağını şakağına götürerek. "Fakat onu istiyorum Dimitri."
Ben Harry'nin ne demek istediğini anlamaya çalışırken Dimitri, Harry'nin inatçılığını biliyormuş gibi nefesini üfledi. O sırada kapıdan, geçen günkü doktor girmişti. "Harry, o yaşlı bir adam."
"Yeter bu kadar. Sadece konuşacağım işte!"
Dimitri daha fazla önemsemiş gibi görünmüyordu, omuz silkip odadan çıktığında Harry derin bir nefes verip sedyeye oturdu. Üzerindeki gri kazağı çıkarıp kenara attı. Vücudunu kaplayan ve terle parlayan dövmeleri bir anda ortaya çıktığında kalbimi sıkmaya başlayan göğüs kafesim eşliğinde soluklanmaya çalışıp alt dudağımı ısırdım, bakışlarımı üzerinden kaçırmıştım. Mazoşist gibi vücuduna her baktığımda hem hoş duygular alıp hem de acı çekmem ne alakaydı anlayamıyordum. Sadece aptal, kaba ve sempatik bir kaçaktı işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Runaway | Larry ✔
RomanceHarry Styles azılı bir suçlu olarak kabul edilmektedir. Fakat polisten kaçmayı başarıp masum birinin evine sığınınca işler ummadığı şekilde gelişir. Harry,25 Louis,20