The Gun

5.9K 611 2.9K
                                    

Yorum ve oylarınızla destek olursanız sevinirim ♡

-

Sabahleyin uyandığımda aklıma dolan sahnelerle bir an zaten kapalı olan gözlerimi sıkıca birbirine bastırdım. Her şeyin bir kâbustan oluştuğunu umarak yaşların hücum etmeye başladığı gözlerimi hafifçe araladım ama altımda uzanan bedenin her nefes alışında hareket ederken bunu ummak çok büyük bir saçmalıktı. Elim karnında, bir eli belimde, başım göğsündeydi. Her nefesinde hareket ediyordum. Açtığım gözlerimden bir damla düşmüştü çıplak göğsüne.

Gözlerimi kırpıştırarak başımı kaldırdığımda göz göze geldik. Öncelikle şaşırmıştım, üzerinde olmama rağmen uyumasa bile beni üzerinden almamıştı. Fakat daha fazla böyle kalmamam gerektiğini bilerek dolu gözlerimi kaçırdım.

"Ö-özür dilerim," dedim tıkanmış boğazımı yutkunarak. Üzerinden kalkmaya çalıştığımda ise diğer eliyle de bana sarılmış ve şaşkınlıkla ona bakmama sebep olmuştu. Kaşları çatıktı, dikkat ve ilgiyle gözlerime bakıyordu.

"Hey, özür dilemene gerek yok. Ben... Ben iyiyim Robusta." Mümkünmüş gibi biraz daha çattı kaşlarını, nedense böyle ilgiliymiş gibi bakınca çok utanıyordum. "Peki ya sen? Sen iyi misin?"

Başımı hafifçe sallayıp kolları arasından çıktım. Ayak kısmına geçip bacaklarımı kendime çektikten sonra kollarımı bacaklarıma dolamış ve bakışlarımı da dizlerime indirmiştim. O da benim gibi doğrulunca bakışlarım yine onu bulmuştu. Çatık kaşları ve anlamsız bakışları yüzümde geziniyordu yine.

Aptal.

"Neden ağlıyorsun Robusta?"

"A-ağlamıyorum." Burnumu çektim. Sadece senden korkuyorum, bu açık değil miydi?

"Gözlerin ıslanmış, bunun normal olmadığının farkındayım."

Sinirle gülüp başımı sallarken yine kaçırdım gözlerimi. Hiçbir şey normal değildi ki bu olsun!

Sonrasında karnım guruldayınca kızardığımı hissettim. Bakışlarımı çekinerek ona çevirdiğimde bacaklarımın arkasında olan karnımı görebilecekmiş gibi oraya bakmış ve hafifçe başını sallamıştı. Ne yaptığını anlamadığım süre içinde koltuktan kalktı ve mutfağa geçti. Gözlerim saati bulduğunda öğlen on ikiye geliyor olduğunu fark ettim.

Pekâlâ, kesinlikle işten atılmıştım.

Biliyorum, polisleri öldürmüş bir katille aynı evde duran biri olarak çok saçma bir düşünceydi ama sakinleşmem ve zihnimi toparlamam gerekiyordu. Kendimi-

Bekle...

Anahtarlar!

Battaniyenin arasında parıldayan kapının anahtarlarıyla şokla ayağa fırladım ve hızla anahtarları elime aldım. Sessiz olmaya çalışarak kapıya doğru ilerlerken, mutfaktan gelen metal seslerinden onun bir şeyler yaptığını anlayabilmiş ama bunu önemsemeden hızla kapıya varmıştım. Titreyen parmaklarım arasında kısık sesle şıngırdayan metali dikkatlice kapıdan geçirip nefesimi tuttum. Neredeyse bayılmak üzereydim. Başım dönüyor ve heyecandan göğsüme sertçe çarpan kalbimin sesini duyabiliyordum.

Anahtarı yavaşça çevirip kapı kolunu da aynı yavaşlıkla indirdiğimde, aniden kapıya çarpan iri bir elin gürültüsüyle sıçrayıp hızla arkamı döndüm. Neredeyse burun buruna geldiğim adamla karşılaştığımda sırtım sertçe kapıya yaslanmış ve tuttuğum nefesi seslice yutkunmuştum. Sert gözlerine bakmak için büyük cesaret yemiş olmalıydım, fakat yine de içim korkuyla titriyordu.

"Sanırım anahtarları düşürmüşüm." Kapıdaki elini indirip bana uzattığında, titreyen elimi kilitteki anahtara götürdüm ve anahtarı çıkarıp avucuna bıraktım. Dudaklarında samimiyetten uzak bir tebessüm belirmişti. "Teşekkürler Robusta."

Runaway | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin